miras paylaşımı, miras payları

Miras Paylaşımı ve Miras Payları

Miras hakkı kişiler için oldukça önemli bir haktır. Mülkiyet hakkını doğrudan ilgilendirir ve çoğunlukla sorunlar yaşanılan bir meseledir. Buna bağlı olarak hukuki düzenlemesi de karmaşık yapıya sahiptir.

Esasen mirasbırakanın ölümü ile birlikte bütün mirasçılar miras hakkına herhangi bir işlemde bulunmaksızın sahip olur. Ancak bu hakkın yerine getirilmesi ve paylaştırılması için bir takım hukuki adımların izlenmesi gerekmektedir.

Yazımızda yasal mirasçılık, miras payları ve önemli bazı noktalara değindikten sonra miras paylaşımının nasıl yapılacağı meselesini anlatmaya çalıştık. Ardından bu konu ile ilgili bilinmesi gereken özellik arzeden bazı noktaları açıklamaya çalıştık. Konunun biraz teknik olması dolayısıyla tam anlaşılabilmesi adına yazının sırasına göre ve tamamının okunmasında yarar vardır.

Kimler Yasal Mirasçıdır?

Ölen kişinin malvarlığının kimlere geçeceği konusu önem taşır. Zira miras paylaşımı ile ilgili işlemler bu kişiler tarafından yapılabilecektir. Mirastan hak kazanmada Türk miras hukuku mevzuatı, zümre sistemi adında bir sistem kullanır. Buna göre;

  • Eğer ölen kişinin altsoyu, yani çocukları torunları vb., hayattaysa miras bunlara kalır. Ölenin üstsoyuna miras payı kalmaz.
  • Eğer altsoy hayatta değilse bu durumda miras ikinci zümreye yani üstsoya kalır. Buna göre ölenin anne ve babası, bunlar hayatta değilse ölenin kardeşleri ve yeğenleri mirastan hak kazanır.
  • Eğer ikinci zümreden de kimse hayatta değilse miras üçüncü zümreye kalacaktır. Yani ölen kişinin nene ve dedelerine, bunlar hayatta değilse amca, hala, dayı ve teyzelerine kalacaktır.
  • Eğer ölenin kimsesi hayatta değilse miras Devlet’e kalır.

Ölen kişinin eşi bütün bu zümrelerin dışında kalır. Yani miras hangi zümreye paylaştırılırsa paylaştırılsın eş mirastan pay kazanır ve mirasçı olur. Tabi bu saydıklarımız kanuni mirasçılardır. Bunun haricinde ölen kişi başka kişileri mirasçı olarak atamış olabilir. Bu durumda bunlar da herhangi bir engel yoksa atanmış mirasçı olarak mirastan hak kazanır.

Esasen eş burada belirleyici faktör olmaktadır. Eşin hayatta olmaması halinde bu bahsettiğimiz eşit paylaşım direkt olarak hangi zümre hak sahibi ise onlar arasında eşit olarak paylaşıma gidilir. Eşin mirasçılığı konusuna ileride değineceğiz.

Henüz Anne Karnındaki Çocuğun Miras Hakkı

Anne karnındaki bebek cenin olarak adlandırılır ve hukuki anlamda bazı haklara sahip olabilmesi için sağ doğması gerekir. Sağ doğan bebek geriye dönük olarak anne karnındaykenden itibaren hak ehliyetine sahip olur. Bu bakımdan muris öldüğü zaman eşi gebe ise o bebek doğmamış olmasına rağmen terekede diğer kardeşleri gibi hak sahibi olur. Bu durumda mirasın paylaştırılması için bebeğin doğumu beklenir. Bebek sağ doğmaz ise sanki hiç miras hakkını elde edememiş gibi sonuç doğar.

Resmi Nikahı Olmayan Eşin Miras Hakkı

Eşin miras hakkı elde edebilmesinin en önemli şartı Türk Medeni Kanunu anlamında resmi bir nikah bağı ile eş olmasıdır. Resmi nikahı olmayan kişinin bu bakımdan mirastan hak alabilmesi mümkün değildir. Ancak bu durum muris sağken bazı işlemler ile aşılabilir. Kişi resmi nikahlı olmayan eşini sağken mirasçı olarak atayabilir. Yahut ölünceye kadar bakma sözleşmesi vb. şekilde onlara muayyen bir mal vasiyetinde bulunabilir. Resmi nikahı olmayan eşin miras hakkı ancak bu şekilde sağlanabilir.

Evlilik Dışı Doğan Çocuğun ve Evlatlığın Miras Hakkı

Ölen kişi birisini evlat edinmişse bu evlat edindiği kişi de mirasçı olur. Ancak evlatlık yalnızca ölen kişi evlat edinmişse mirasçı olabilir. Yani evlat edinen kişinin babası ölmüş ve evlat edinen de hayatta değilse, evlatlık torunmuş gibi mirastan hak kazanamaz. Evlatlık kişi ancak miras bırakan kişi tarafından evlat edinilmişse mirastan hak kazanır.

Evlilik dışında doğan çocuklar ise miras payları bakımından bir hak kaybına uğramış olmaz. Evlilik içi çocukmuş gibi bahsettiğimiz hükümlerden yararlanır. Kimlerin pay alacaklarını açıklamış olduk. Bu mirasçıların her birinin miras payları doğal olarak farklı farklıdır. Bu pay oranlarına aşağıda değineceğiz.

Miras Payları Nelerdir?

Miras paylaşım oranları TMK m. 495 ve devamında belirlenmiştir. Buna göre;

  • Eğer mirasbırakanın altsoyu hayattaysa, ölenin eşi mirasın ¼’ünü alır. Kalan kısım ise çocuklar arasında eşit paylaştırılır. Eğer çocuklardan hayatta olmayan varsa onun payı da kendi çocuklarına geçer. Eğer ölenin çocuğunun da çocuğu yoksa o mirasçı hiç hesaba katılmadan diğer mirasçılar arasında paylaştırma yapılır.
  • Eğer ölenin altsoyu yoksa, ölenin eşi mirasın (terekenin) ½’sini alır. Kalan ½’lik kısım ölenin anne ve babasına paylaştırılır. Eğer anne ve babasından biri hayatta değilse ½’lik kısmın yarısını hayatta olan ebeveyn alır. Kalan ½ de ölenin kardeşlerine paylaştırılır. Eğer hem anne hem baba hayatta değilse terekenin ½’si ölenin kardeşlerine paylaştırılır.
  • Eğer bu kişilerden de hayatta olan yoksa miras payı 3. zümreye yani nene ve dedelere paylaştırılacaktır. Burada eş terekenin ¾’ünü alır. Kalan ¼ ise yukarıda anlattığımız mantık doğrultusunda amca, dayı, hala ve teyzelere eşit paylaştırılır.
  • Eğer zümrelerden kimse hayatta değilse eş mirasın tamamını alır. Devletin terekeyi alması ancak ölenin kimsesinin olmaması durumunda söz konusu olur.
  • Eğer eş sağ değilse tamamı altsoya yani çocuklara kalır. Çocuklar hayatta değilse torunlara, torun hiç yok ise ölenin anne babasına, onlar da hayatta değilse kardeşlere kalır.

Biraz karmaşık gibi görünse de esasen uzmanı tarafından mirasçıların kimler olduğu ve payları hemen tespit edilebilir. Bu konu hakkında bir miras avukatından danışmanlık alabilirsiniz.

Miras Paylaşımında Saklı Pay

Yukarıda bahsettiğimiz miras paylarının bir kısmı kanun tarafından özel koruma altına alınmıştır. Bu oranlara saklı pay denir. Bu şu demektir: mirasbırakan kişi sağken ne işlem yaparsa yapsın miras hakkı olan kişilerin bu paylarını engelleyecek bir işlem gerçekleştiremez yani bu kurallara aykırı vasiyetname düzenleyemez. Gerçekleştirirse bu tasarruflar tenkise tabi olur ve mirasçılara geri döner. Saklı paylı miras payları şu şekildedir:

  • Ölenin altsoyunun miras hakkının yarısı saklı pay olarak belirlenmiştir. Yani mirasbırakan ne suretle olursa olsun (bazı özel durumlar hariç) altsoyun miras hakkının yarısından fazlası hakkında bir tasarrufta bulunamaz.
  • Anne ve babanın miras pay oranları için ¼’ü saklı paydır. Gene ölen kişi bu miras paylarını aşacak şekilde tasarrufta bulunamaz.
  • Ölen kişinin eşi 1. ve 2. zümre ile birlikte mirasçı ise miras hakkının tamamı, 3. zümre ile birlikte mirasçı ise ¾’ü oranında saklı pay hakkına sahiptir.

Miras hesaplama bu anlattığımız esaslar çerçevesinde yapılacaktır. Biraz karmaşık görülen bu sistem aslında zor değildir ve kolaylık sağlaması adına kanun tarafından sistematikleştirilmiştir. Ancak miras paylaşımında anlaşmazlık durumunda hak kaybı yaşamamak adına deneyimli bir miras avukatının yardımına başvurmak oldukça büyük önem taşır.

Miras Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Miras paylaşımı ve kardeşler arasında uyuşmazlık durumları çokça yargıya taşınmaktadır. Miras paylaşımında anlaşmazlık halinin hukuki olarak çözümü somut olayın özelliklerine göre değişse de genel olarak açıklayacağımız esaslar çerçevesinde gerçekleşir.

Bir paylaşma şeklide ölen kişinin ölmeden önce bir paylaşım şekli belirlemesidir. Mirasbırakanın bu şekilde bir belirleme yapması halinde vasiyet şartlarına uyup uymadığına bakılır. Şekil kurallarına uyulması durumunda bu paylaşıma uymak zorunludur. Tabi burada ölen kişi bu paylaştırması ile yukarıda bahsettiğimiz saklı payları aşmayacak şekilde hareket etmiş olmalıdır. Aksi halde paylaşım gene geçerli olur ancak saklı payı aşan kısımlar tenkis davası ile mirasçılara geri döner.

Burada temelde mirasçıların anlaşıp anlaşamamasına göre ayrıma gidilir. Mirasçılar aralarında anlaşarak mirası paylaşabilirler. Bu durum kimi zaman mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda ise yargı yoluna gidilecek ve miras paylaşım davası prosedürü izlenecektir. Miras taksim sözleşmesi ve miras paylaşımı davası ile ilgili önemli ayrıntıları aşağıda ayrı ayrı başlıklar altında açıkladık.

Miras Taksim Sözleşmesi (Miras Paylaşım Sözleşmesi)

Miras taksimi ve miras işlemleri en basit ve sorunsuz olarak miras taksim sözleşmesi ile tamamlanır. Tereke üzerinde yukarıda hak sahibi olarak bahsettiğimiz kişiler yazılı bir miras paylaşım sözleşmesi yaparak payların paylaşımını gerçekleştirebilirler. Bu imkan Türk Medeni Kanunu m. 676 hükmünde düzenlenmiştir. Mirasçılar bu şekilde tereke üzerindeki elbirliği mülkiyetini sona erdirir ve fiilen mal paylaşımını yapabilirler. Bu işlemin şartları şu şekildedir:

  • Tüm mirasçıların ortak katılımı gereklidir. İçlerinden birisi bile buna yanaşmazsa artık mahkemeye başvurmak gerekir. Bunun ayrıntılarına aşağıda değineceğiz.
  • Miras taksim sözleşmesi yazılı olmak zorundadır. Ancak noterde yapılması şart değildir. Yazılı sözleşme ile tarafların iradelerinin ortak şekilde oluşması yeterlidir.

Tabi miras paylaşım sözleşmesi her ne kadar noterde yapılmasına gerek olmasa da noterde yapılması daha efdal bir sözleşmedir. Böylelikle ispat problemi çözülmüş olur.  Terekede hak sahibi olan kişiler notere kendi hazırladıkları sözleşmeyi sunabilecekleri gibi noterin hazırlayacağı bir sözleşmeyi de imzalamak suretiyle paylaşım işlemini gerçekleştirebilir.

Bunun yanında miras taksim sözleşmesi, mirasçılara istedikleri şekilde paylaşım yapma imkanı tanır. Yani burada kanunda belirtilen oranlara bağlı kalmaksızın bir paylaşıma gidilebilir. Eğer mirasçılar bu şekilde bir sözleşme yapmışlarsa aşağıda ayrıntılarına değineceğimiz miras paylaştırma davası yoluna başvuramaz.

Miras Paylaşımında Anlaşmazlık

Yukarıda bahsettiğimiz hukuki prosedür önemli bir imkandır ancak kimi durumlarda miras paylaşımında anlaşmazlık ortaya çıkar. Böyle bir durumda izlenmesi gereken yol miras taksim davasıdır. Miras paylaşımında anlaşmazlık yaşayan mirasçı fiilen tereke üzerinde kafasına göre bir tasarrufta bulunmamalıdır.

Bu şekilde hareket edilmesi halinde haklı iken haksız duruma düşebilir. Deneyim sahibi bir miras avukatının hukuki yardımına başvurmak ve gerekiyorsa tereke malları üzerinde gerekli tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Ardından aşağıda ayrıntılarına değineceğimiz miras paylaştırma davası yoluna gidilecektir.

Miras Paylaşımı Davası infografik

Miras Paylaştırma Davası

Yukarıda bahsettiğimiz şekilde bir anlaşmazlık ortaya çıkması durumunda her mirasçı mahkemeye giderek mirasın paylaştırılması talepli dava açma imkanına sahiptir. Bahsettiğimiz dava bu şekildedir. Bu davada hakim öncelikle terekeyi mevcut mirasçılara göre gruplara ayıracaktır. Bu bir miras paylarını oluşturma işlemidir. Ardından hangi payın kime tahsis edileceği belirlenecektir. Mirasın bu şekilde hakim tarafından paylaştırılması ile birlikte murisin ölümü anında başlayan elbirliği mülkiyeti sona ermiş olur.

Her mirasçı terekede bulunan malların aynen paylaştırılması talebini mahkemeye yöneltebilir.  Ancak aynen taksimin mümkün olmadığı durumlar söz konusu olabilir. Böyle bir durumda malın belli bir mirasçıya verilerek parasal olarak bir denkleştirme yoluna gidileceği kabul edilir. Burada genellikle değerinde azalma olmaksızın bölünmesi mümkün olmayan bir mal söz konusudur. Bunun da mümkün olmaması durumunda ilgili mal satışa çıkarılır ve parası mirasçılar arasında paylaştırılır.

Bu dava süresince malların korunmasına ilişkin gerekli tedbirler de mahkemece alınmak durumundadır. Tereke mallarının değerini kaybetmemesi ve korunması adına satışının bekletilmesi gereken durumlarda taraflardan birisinin talebi üzerine hakim bu satışı bekletebilir.

Miras Paylaşımı Ne Kadar Sürer?

Terekenin paylaşımının ne kadar süreceği hiçbir zaman kesin olarak bilinmez. Bunun için somut olayın özelliklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Terekeye dahil olan malların durumu, üzerlerinde üçüncü kişilerin hak sahibi olup olmaması, tenkis davası açılması gerekip gerekmediği, mirasçılara ulaşma durumu, mahkemenin yoğunluğu, ispat araçlarının durumu vb. bir çok unsur süre ile ilgili artırıcı yahut azaltıcı etkiye sahip olabilmektedir. Tabi burada sürecin deneyimli bir miras avukatı desteği ile sürdürülmesi de şüphesiz süre bakımından olumlu bir etki doğuracaktır.

Miras Paylaşımı İle İlgili Diğer Bilinmesi Gerekenler

Mirasçılık Belgesi Nedir?

Mirasçılık belgesi aynı zamanda veraset ilamı olarak da adlandırılır. Miras paylaşımı sürecinde mirasçıların muhakkak elde etmesi gereken bir belgedir. Genel bir anlatımla veraset ilamı, kişinin mirasçı olduğunu belgeler. Eskiden bu mirasçılık belgesi yalnızca sulh hukuk mahkemelerince verilebiliyorken şuan hem mahkeme hem de noter bu belgeyi düzenleyip vermeye yetkilidir.

Veraset ilamı içerisinde mirasçıların pay oranları da belirtilir. Mirasçılık belgesi noterden değil de mahkemeden talep edilirse mahkeme bu belgeyi düzenlemek için duruşma yapmaz. Duruşmasız olarak bu işlemini gerçekleştirir.

Mirasçılık belgesi düzenleme, mahkeme için çekişmesiz yargı işlerinden sayılır. Duruşmasız olarak gerçekleştirilir ve buna bağlı olarak çok kısa bir süre içerisinde çıkarılır. Mirasçılık belgesi terekedeki pay sahipliği ile ilgili olarak bir karine ortaya koyar. Yani bu belgede yazan hak sahipleri ve pay oranları bilgisi, aksi ispat edilene kadar doğruymuş gibi kabul edilir ve buna göre işlem tesis edilir.

Mirasçılık belgesinin hatalı olması durumunda iptali için ayrıca bir dava açmak gerekmektedir. Bu dava herhangi bir süreye tabi kılınmamıştır. Veraset ilamını hem yasal mirasçılar hem de atanmış mirasçılar talep etme hakkına sahiptir. Ancak atanmış mirasçıların bu talepte bulunabilmesi için bu atanmış mirasçılık durumuna itiraz süresi olan 1 aylık süre içerisinde itirazda bulunulmamış olması gerekmektedir.

Miras Paylaşımında Vergi

Kişi miras yoluyla bir malvarlığı elde ettiği zaman veraset ve intikal vergisi vermek durumundadır. Bu veraset ve intikal vergisinin belirlenmesi her bir malvarlığı değerine göre ayrı ayrı yapılmaktadır. Ayrıca miktara göre değişen bir vergi oranı hesaplama yöntemi söz konusudur. Mirasçı beyannamesine yukarıda bahsettiğimiz veraset ilamını ekleyecektir.

Murisin ölümünden önceki vergisel yükümlülükleri tereke ile mirasçılara geçmektedir. Vergi borcu ile birlikte diğer beyanname verme vb. yükümlülükler de aynı şekilde geçer. Tabi burada mirası reddetmemiş olan mirasçılar için bu yükümlülük söz konusu olur. Mirasın reddi ile ilgili olarak ‘reddi miras’ başlıklı makalemize bakabilirsiniz.

Mirasçılar söz konusu bu borca miras payları oranında katlanmak durumundadır. Başlangıçta bahsettiğimiz veraset ve intikal vergisi ise her mirasçı için ayrı ayrı doğacaktır. Mirasçılar murisin vergi borçlarından payları oranında sorumlu tutulsa da kendi malvarlıkları ile de sorumludur. Yani miras paylarını aşan bir borç söz konusu olsa da bu borcu ödemek durumda kalınır. Burada bir istisna vardır; murisin vergi cezalarından mirasçılar sorumlu tutulmaz.

Miras Sürecinde Vekalet

Terekenin paylaştırılması ve bahsettiğimiz dava işlemleri sürecinin bir miras avukatı vekaletinde takip edilmesi zorunluluğu yoktur. Terekede hak sahibi olan kişiler bu davayı ve sürecin her aşamasını kendi başlarına takip edebilirler. Ancak usul hukuku bakımından hatalı veya ihmali işlemler süreci uzun zaman zarfına yayabilir yahut ilerleyemeyecek şekilde çıkmaza sokabilir. Bu tarz durumlarda genellikle sonradan bir miras avukatına başvurulsa da bazı şeyler için gecikilmiş olabilir yahut gereksiz zaman ve maddi kayıp doğabilir. Bu bakımdan deneyimli bir miras avukatının hukuki desteği kişinin yararına olacaktır.

Vasiyetname Olması Durumunda Miras Paylaşımı

Esasen miras paylaşımı yapılacağı zaman ilk bakılacak husus, muris herhangi bir vasiyetname bırakıp bırakmadığıdır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere terekenin nasıl paylaştırılacağını muris vasiyetname ile belirlemiş olabilir. Muris bu vasiyetname ile hangi malı kimin alacağı ile ilgili bir belirleme yapmış olabilir. Ancak murisin saklı payları zedeleyici tasarrufları tenkis davası ile düzeltilecektir.

Bir vasiyetname TMK’da belirtilen usul kurallarına uygun şekilde yapılmış olmalı ki hüküm doğurabilsin. Bununla ilgili ayrıntılara “vasiyetname nedir, vasiyetnamenin açılması, tenfizi ve iptali” başlıklı yazımıza bakılabilir. Ancak genel olarak üç tür vasiyetname söz konusudur. Bunlar yazılı, sözlü ve resmi vasiyetnamedir.

Kanuni düzenlemelere uygun bir vasiyetnamenin olması durumunda paylaşım buna göre yapılacaktır. Eğer bu vasiyetnamede yapılan paylaşım, mirasçıların saklı paylarını aşar düzeydeyse tenkis davası açılabilir ve murisin bu ölüme bağlı tasarrufunun uygulanması engellenmiş olur.

Miras Sözleşmesi Olması Durumunda Terekenin Paylaşımı

Miras sözleşmeleri vasiyetnamelerden farklı bir yapıya sahiptir. Miras sözleşmesi adı üzerinde bir sözleşmedir ve sözleşmelerin daima iki tarafı bulunur. Vasiyetnamelerde ise murisin tek taraflı irade beyanı söz konusu olur. Aslında miras sözleşmeleri için de vasiyetnamelerdeki durum söz konusudur. Muris eğer bu sözleşme ile tereke üzerinde hak sahibi olan kişilerin saklı paylarını aşacak şekilde tasarrufta bulunmuşsa tenkis davası açılarak bu haksızlık sona erdirilir. Miras sözleşmesi ile ilgili ayrıntılar için aynı başlıklı yazımıza bakılabilir. Bu sözleşmenin varlığı durumunda da paylaşım yukarıda bahsettiğimiz esaslar doğrultusunda gerçekleştirilecektir.

Mirastan Mal Kaçırıldığı Durumlarda Miras Paylaşımı

Mirastan mal kaçırma uygulamada çok görülen ancak hukuki çaresi olan bir durumdur. Burada genellikle satış, bağış veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri yapılarak görünüşteki bir işlem ile mallar mirasçılardan kaçırılmaktadır. Böyle bir durumda muris muvazaası davası açılarak eski durum yeniden tesis edilir ve kaçırılan mallar terekeye eklenir. Böylece terekenin paylaşımı olması gerektiği şekilde yapılır. Bu konu  ile ilgili önemli ayrıntılara “mirastan mal kaçırma (muris muvazaası) ” başlıklı yazımızda değindik.

Miras Paylaşımında Hak Düşürücü Süreler

Bu davada herhangi bir hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Buna göre istenildiği zaman aşağıda belirttiğimiz görevli ve yetkili mahkemeye başvurularak mirasın paylaştırılması talep edilebilir. Hatta uygulamada öyle durumlar görülmektedir ki 100 sene öncesinde gerçekleşen bir ölümden ötürü mirasçılık belgesi alınarak bu dava açılabilmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki bu davayı açmakta ne kadar gecikilirse hukuki problem o kadar karmaşık bir hal alır ve işin içinden çıkılmaz hale gelebilir. Bu nedenle acele etmekte fayda vardır.

Miras Paylaşımında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Miras taksim sözleşmesinin noterde yapılmasının şart olmadığını ancak noterde yapılmasının her zaman faydalı olacağını yukarıda belirttik. Miras paylaşım davası ise görevli ve yetkili mahkemede açılmalıdır. Aksi halde gereksiz zaman kaybı olabilir ve bazı zararlar ortaya çıkabilir.

Bu dava ölen kişinin son yerleşim yerinin bağlı bulunduğu yargı çevresinde açılmalıdır. Yani yetkili mahkeme murisin son yerleşik olduğu yer mahkemeleridir. Bu davada görevli mahkeme ise sulh hukuk mahkemesidir. Mirasçılardan herhangi biri veya hepsi birlikte bu davayı murisin son yerleşim yerinde bulunan sulh hukuk mahkemesinde açabilecektir.

Veraset ilamı yani mirasçılık belgesi yukarıda bahsettiğimiz üzere noterler ve sulh hukuk mahkemeleri tarafından verilmektedir. Burada iki mercii bakımından bir farklılık bulunmamaktadır. Yani kişi dilediği yerden alabilir. Ancak uygulamada eğer uyuşmazlığın içinde yabancılık unsuru varsa mirasçılık belgesini noter değil mahkeme vermektedir.

Miras Paylaşımı Sürecinde Avukatın Önemi

Yukarıda bahsettiğimiz üzere gerek miras taksim sözleşmesi gerek se miras paylaşımı davası hukuk tekniği bakımından hassas ayrıntılara sahiptir. Kişilerin mevzuatı bilmeden kulaktan dolma bilgilerle hareket etmesi ciddi hak kayıpları doğurabilir.

Uygulamada gördüğümüz kadarıyla bu şekilde hareket eden kişiler daha sonradan bir sıkıntı yaşamakta ve bir miras avukatı arayışı içine girmektedir. Ancak bazı işlemler için geç kalınmış olmakta ve hata – ihmal ile gereksiz hak kayıpları ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle deneyimli bir miras avukatı desteği önem taşımaktadır. Zira mülkiyet ve miras önemli haklardandır, haklı iken haksız konuma düşerek istenmeyen sonuçlar ortaya çıkmasının önüne geçilmelidir.

İstanbul, miras avukatı bakımından zengin bir şehirdir. İstanbul’daki avukatların çalışma sahaları ve ihtilafların fazlalığı düşünüldüğü zaman, bir tecrübe birikiminin varlığı anlaşılır. Miras avukatı ücreti de müvekkil ile miras avukatı arasında serbestçe kararlaştırılabilir. Bu noktada Baro tarafından yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan tutarlar da göz önünde bulundurulur. Somut duruma göre ilgili tutarların üzerinde veya altında bir miktarda anlaşılabilir.