Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası

Güveni kötüye kullanma suçu, muhafaza edilmesi veya belirli bir amaç için kullanılması adına kişiye verilen malın, bu amaca aykırı olarak kullanılmasıyla veya malın kendisine verildiğini inkar etmesiyle oluşur. Güveni kötüye kullanma suçunun cezası, 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adli para cezasıdır. Bu suçtan yargılanan kişilerin etkili savunma yapmaları, davanın kendi lehlerine sonuçlanabilmesi için önemlidir.

İçindekiler

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Nedir?

Güveni kötüye kullanma suçu; kişiye emanet edilen veya sadece belirli bir durumda kullanma amacıyla verilen malın, devretme amacı dışında kullanılması veya bu durumun inkar edilmesi sonucu oluşan suçtur. Güveni kötüye kullanma suçu, TCK m.155’te düzenlenmiştir.

TCK 155:

“Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkâr eden kişi, şikâyet üzerine, 6 aydan 2 yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Güveni Kötüye Kullanma Suçu Nasıl Oluşur?

Güveni kötüye kullanma suçu; kullanımı bir başkasına devredilen malın, devretme amacı dışında kullanılması veya devrin inkar edilmesiyle oluşur.

Kullanımı bir başkasına devredilmiş olan ve devretme amacı dışında kullanılan hem taşınır hem de taşınmaz mallar açısından güveni kötüye kullanma suçunun oluşumu söz konusu olmaktadır.

Güveni kötüye kullanma suçu, ortak mülkiyete konu malların taraflarınca işlenemez. Bu kişiler, zaten söz konusu malın mülkiyetine birlikte sahibi oldukları için birbirlerine karşı güveni kötüye kullanma suçunu işleyemezler.

Güveni kötüye kullanma suçu, teslim alınan malla ilgili aşağıdaki faaliyetlerde bulunulması halinde oluşur.

  • Kendisi veya başkası yararına kullanılması,
  • Rehin verilmesi,
  • Satılması,
  • Bozulması
  • Değiştirilmesi,
  • Malın kendisine ait olduğunun söylenmesi,
  • Malın bağışlanması.

Güveni kötüye kullanma suçunu oluşturan fillerin bir kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, güveni kötüye kullanma suçu değil zimmet suçu oluşmaktadır. Kamu görevlisi tarafından işlenen zimmet suçuna ilişkin detaylı bilgi “Zimmet Suçu ve Cezası” başlıklı makalede yer almaktadır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası

Güveni kötüye kullanma suçunun cezası, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır.

Faile verilecek ceza, somut olayın detaylarına göre hâkimin takdir yetkiyle belirlenir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Cezayı Artıran Nitelikli Haller

Güveni kötüye kullanma suçunda cezayı artıran nitelikli haller; suçun işleniş şekli sebebiyle, verilecek cezada artırıma gidilmesi gereken hallerdir. Bu haller, Türk Ceza Kanunu m. 155/2’de düzenlenmektedir.

TCK 155/2:

“Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Meslek, Sanat, Ticaret ya da Hizmet İlişkisi Nedeniyle Tevdi ve Teslim Edilen Mal Hakkında İşlenmesi 

Güveni kötüye kullanma suçunun;

  • Meslek ve sanat nedeniyle güveni kötüye kullanma,
  • Ticaret ilişkisi nedeniyle güveni kötüye kullanma,
  • Hizmet ilişkisi nedeniyle güveni kötüye kullanma,
  • Başkasının mallarını idare etme yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, 1 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 3000 güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

Faile verilecek adli para cezasının alt sınırı 5 gündür. Hakim, kanunun belirlediği aralıktaki cezayı, haksız fiilin boyutu ve uğranılan zarara göre kendi takdir yetkisiyle belirleyecektir,

Yargıtay, hizmet ilişkisi ile ilgili olarak güveni kötüye kullanma suçu ile ilgili bir olayda, sanığın, biraları başka bir şehre taşımak için şirketle anlaştığı, ancak aracına yüklediği biraları alıp kaçtığı, teslim etmesi gereken yere teslim etmediği anlaşılmakla hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun oluştuğunu belirtmiştir.(Yargıtay 15.CD., 2011/11437 E.,  2012/7746 K.)

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Cezayı Azaltan Nitelikli Haller ve Cezaları

Güveni kötüye kullanma suçunda cezayı azaltan nitelikli haller; failin ve mağdurun nitelikli gereği ceza verilmeyen yahut verilecek cezada indirime gidilen hallerdir. Bu haller, Türk Ceza Kanunu m.167 hükmünde sıralanmaktadır.

TCK 167:

“Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,

c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.”

Şahsi Cezasızlık Halleri

Güveni kötüye kullanma suçunun, kanunda sayılan kişilere karşı işlenmesi halinde, suç işleyen kişi hakkında herhangi bir cezaya hükmedilmemektedir. Bu kişiler şunlardır:

  • Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin üstsoy ve altsoyu veya bu derece kayın hısımlarından biri,
  • Evlat edinen veya evlatlık,
  • Aynı konutta yaşayan kardeşlerden biri.

Sayılan kişilere karşı işlenen güveni kötüye kullanma suçunun soruşturma aşaması sonunda, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek dosya kapatılmaktadır.

Örneğin ilgili Yargıtay kararında, katılanın damadı olan sanığa kullanması için traktörü verdiği ancak damadının traktörü geri vermediği olayda, güveni kötüye kullanma suçunun unsurları oluşuyor olsa da damadı olması nedeniyle şahsi cezasızlık hallerinin varlığı nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. (Y 15. CD E.2014/21125 K.2017/8517 T.03.04.2017)

Ceza İndirim Halleri

Güveni kötüye kullanma suçunun, sayılan kişilerin zararına işlenmesi halinde, fail hakkında verilecek cezada indirime gidilmektedir. Kanunda sayılan kişiler şunlardır:

  • Haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşler,
  • Aynı konutta beraber yaşamayan kardeşler,
  • Aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımları.

Suç, bu kişilerin zararına işlenirse, mağdurun şikâyeti üzerine yapılacak inceleme sonucu verilecek ceza 1/2 oranında indirilir.

Yargıtay, güveni kötüye kullanma suçu ile ilgili bir olayda, mağdurun, paylaştırılan para bedeli almadığını ve kendi payının kardeşlerine verildiğini beyan etmesi ve tanık olarak dinlenen annelerinin, mağduru doğrulaması neticesinde, sanığın kardeş olarak güveni kötüye kullanma suçunu işlediğini belirtmiştir. (Yargıtay 15.CD., 2014/10655 E., 2016/9583 K.)

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık

Güveni kötüye kullanma suçunu işleyen kişilerin, icra hareketlerine başladıktan sonra pişman olması ve suç sebebiyle ortaya çıkan zararları gidermesi halinde etkin pişmanlık söz konusu olur. Kovuşturma aşaması başlamadan önce gösterilen etkin pişmanlık halinde, faile verilecek cezada 2/3 oranında indirime gidilir.

Güveni kötüye kullanma suçunu işleyen kişilerin, suça ilişkin soruşturma aşamaları başladıktan sonra ve mahkeme tarafından bir karar verilmeden önce etkin pişmanlık göstermesi halinde ise hükmedilecek cezada 1/2 oranında indirime gidilebilmektedir.

Failin etkin pişmanlıktan faydalanabilmesi için mağdurun uğradığı zararın tamamen giderilmesi gerekmektedir. Kısmı tazmin halinde ancak mağdurun rızasına bağlı olarak etkin pişmanlık uygulanacaktır. Yani mağdur kısmi tanzime razı olmazsa söz konusu hüküm fail açısından uygulanamaz.

Yargıtay, güveni kötüye kullanma suçunda etki pişmanlık ile ilgili, kısmi tazminde, katılanın rızasının bulunup bulunmadığının sorulması ve sanığın etkin pişmanlık gösterip göstermediğinin araştırılmasından sonra, sanık hakkında TCK’nın 168. maddesindeki etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinden bahsetmiştir. (Yargıtay 15.CD., 2019/11680 E.  ,  2019/15248 K.)

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs; kişinin suç oluşturan fiili gerçekleştirmek amacıyla harekete geçmesi fakat elinde olmayan nedenlerle fiili tamamlayamamasıdır. Kişinin suç oluşturan fiili teşebbüs aşamasında kalırsa, tamamlanan suça göre daha ceza verilir. Güveni kötüye kullanma suçu, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmayla veya zilyetliğin devri olgusunu inkâr etmekle tamamlanır.

Zilyetliğin devri olgusunu inkar etmek, inkar edilmekle anında suçu tamamlayan bir fiil olduğundan, bu eylem için teşebbüs mümkün görünmese de, zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunulması açısından teşebbüs mümkündür.

Örneğin, kendisine emanet edilen çantayı, 3. Kişiye satarken yakalanan kişinin fiili teşebbüs aşamasında kalmıştır.

İştirak; bir suçun birden fazla kişi tarafından fikir ve hareket birliği içinde işlenmesidir. İştirak, yardım etme, suça azmettirme şeklinde ortaya çıkabilir. Güveni kötüye kullanma suçuna iştirak her haliyle mümkündür. Buna göre güveni kötüye kullanma, suçuna iştirak eden her fail, suç ile ilgili ayrı ayrı fail olarak değerlendirilip ceza alacaklardır.

Yargıtay’ın, sanıkların iştirak halinde hareket etmek suretiyle, mağdurdan 500 TL vererek kiraladıkları aracı iade etmeyip, hurdaya ayırmak için parçaladıktan sonra, aracın plakalarını başka bir araca takarak, haksız yarar sağladıkları, bu yolla güveni kötüye kullanma suçunu işlediklerini belirtmesi, suça iştirakin mümkün olduğu göstermektedir. (Yargıtay 15.CD., 2017/191 E.  ,  2019/490 K.)

İçtima; failin suç oluşturan eylemlerinin, aynı anda birden fazla suç meydana getirmesi yahut aynı kişiye karşı birden fazla kez aynı suçun işlenmesi halidir.

Güveni kötüye kullanma suçunda, aynı fiilin farklı zamanlarda aynı kişiye işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Buna göre, TCK m.43/1 uyarınca, faile tek ceza verilir ancak bu ceza 1/4ünden 3/4üne karat artırılır.

Güveni kötüye kullanma suçunu oluşturan eylemler, başka bir suçun da oluşmasına sebep olursa fikri içtima hükümleri uygulanır. Bu açıdan, TCK m.44 uyarınca, faile, bu suçlar arasında cezası en fazla olan suçtan yargılama yapılır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Soruşturma Aşaması

Güveni kötüye kullanma suçunda soruşturma aşaması, yetkili mercilerin suç şüphesini öğrenmesi ile başlayan ve iddianamenin mahkemece kabulü ile sona eren evredir.

Soruşturma aşamasında, yetkili makamlar tarafından yapılabilecek işlemler şunlardır:

  • Şikâyet veya ihbar,
  • Gözaltı,
  • Delillerin toplanması,
  • İfade ve sorgu,
  • Uzlaşma,
  • Adli kontrol,
  • Tutukluluk.

Şikâyet-İhbar

Şikâyet, mağdur veya suçtan zarar gören kişilerin savcılığa veya emniyete yaptığı başvurudur. İhbar ise kişinin, suçu veya suçu oluşturduğunu iddia ettiği kişiyi yetkili makamlara bildirmesidir. Şikâyeti yalnızca mağdur veya suçtan zarar görenler yapabilecekken, ihbar, suçtan haberi olan herkes tarafından yapılabilir.

Güveni kötüye kullanma suçu, TCK m.155/1’de düzenlenen basit haliyle takibi şikâyete bağlı olan suçlardandır. Bu nedenle, güveni kötüye kullanma suçunun soruşturulmaya başlanması için mağdurun, savcılık veya kolluk kuvvetlerine bu suç ile alakalı şikâyette bulunması gerekir. Şikâyet, suçun oluştuğunun öğrenildiği andan itibaren 6 ay içinde yapılmalıdır.

Güveni kötüye kullanma suçu, basit halinde takibi şikayete bağlı bir suç olması sebebiyle, şikayetten vazgeçmek mümkündür. Şikayetten, soruşturma aşamasında vazgeçilirse savcının kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilebilmektedir.

Şikayetten, yargılamanın yapıldığı kovuşturma aşamasında vazgeçilirse bu noktada mahkemenin davanın düşmesi kararı verilir.

TCK m. 155/2 hükmünde düzenlenen, güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hallerini oluşturan fiiller şikayete tabii değildir. Bu durumda savcılık, bu suç için kendiliğinden soruşturma başlatır. Mağdur bu durumda şikâyet değil ihbar hakkını kullanarak suçla ilgili yetkili mercilere suçu haber verebilir. Bu durumda şikayetten vazgeçmek gibi bir durum da olanaksızdır.

Güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin yapılacak şikayetlerde dikkat edilmesi gerekenler, şikayet dilekçesi örnekleri ve konu hakkındaki detaylı bilgi, “güveni kötüye kullanma şikayet dilekçesi örneği” başlıklı makalede yer almaktadır.

Gözaltı

Gözaltı, kişinin, hakkında soruşturma yapılan suçu işlediğine dair şüphe oluşturacak delillerin bulunmasından dolayı savcılık kararı ile kolluk kuvveti tarafından belirli bir süre alıkonulmasıdır.

Gözaltına almanın soruşturma yönünden zorunlu olması ve şüphelinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığı halinde, güveni kötüye kullanma suçunu işleyenlerin gözaltına alınması mümkündür.

Gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç tutulmak üzere, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez. Yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilme süresi ise 12 saatten fazla olamaz.

Hakim, Cumhuriyet savcısının istemiyle gözaltı süresinin uzatılmasına karar verebilir. Dosya fazla detaylıysa veya olaya dair delillerin toplanmasında zorluk çekilirse gözaltı süresi en fazla 2 defa olmak üzere uzatılabilecektir.

Gözaltına alma kararına karşı itiraz edilmesi mümkündür. İtiraz; kişinin kendisi, eşi, yakını (kardeş, anne, baba, çocuk, yakın akrabalar) veya avukatı, tarafından edilebilir. İtiraz, sulh ceza hakimliğine edilir. Sulh ceza hakimliği, itiraza karşı 24 saat içinde karar verir.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması, hakkında soruşturma başlatılan suç ile ilgili elde edilen bulguların, Cumhuriyet savcısı tarafından detaylıca araştırılmasıdır. Cumhuriyet savcısı delilleri, kendisi veya emrindeki polis ve jandarmaları aracılığıyla elde edebilir. Deliller, soruşturmanın her aşamasında toplanabilir.

Toplanan deliller, lehe ve aleyhe delil niteliği gösterebilir. Lehe delil, şüphelinin, çıkarlarına uygun, aleyhe delil ise suç işlediğini ispatlamaya elverişli olan delildir. Cumhuriyet savcısı, delilleri toplarken şüphelinin hem aleyhine hem de lehine olan delilleri eşit bir çaba göstererek toplar ve araştırır.

Hukuka aykırı delil, hukuka ve ceza muhakemesi kurallarına uygun olmayan şekilde elde edilen her türlü delildir. Hukuka aykırı delil, ne olursa olsun dava açısından kullanılamaz.

Yargıtay, bir olayda, konut ve işyeri gibi kapalı alanlarda arama yapıldığı esnada, ihtiyar heyetinden ya da komşulardan iki kişi bulundurulmadan yapılan aramayı hukuka aykırı sayarak, arama sırasında ele geçirilen delil niteliğindeki suç eşyasının hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil olmasından kaynaklı kullanılamayacağına karar vermiştir. (Yargıtay 19.CD., 2015/7822 E. ,  2015/8128 K.)

İfade ve Sorgu

İfade, hakkında soruşturma yapılan suç ile ilgili, şüphelinin, Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri tarafından dinlenmesidir. Sorgu ise suçla ilgili, şüpheli veya sanığın, hâkim tarafından dinlenmesidir.

İfade ve sorgunun usule uygun olması için gereken şartlar şunlardır:

  • Şüpheli veya sanığın beyanları özgür iradesine dayanması,
  • İfade verilmesi için kanuna aykırı bir şey vaat edilmemiş olması,
  • Kötü davranma, işkence, tehdit ve benzeri şekillerde zorla ifade alınmamış olmasıdır.

Usule aykırı olarak alınan ifadeler, hukuka aykırı delil niteliği taşımaktadır. Bu yöntemlerle alınan beyanlar yargılamanın hiçbir aşamasında kullanılamamaktadır.

İfadeye ve sorguya çağırma usulü kanunda açıkça belirtilmiştir. İfadeye çağrılacak olan şüpheli veya sanığa ilk önce davetiye çıkarılır. Davetiyeye, şahsa dayandırılan suç, ifadesine ne için başvurulacağı ya da neden sorguya tabi tutulacağı yazılır. Davetiyede, şüpheli veya sanığın, hangi tarih, saat ve nerede bulunması gerektiği de açıkça belirtilir.

Avukat, ifade ve sorgu sırasında şüphelinin yanında bulunup, şüpheliye hukukî yardımda bulunabilir. Avukatın, müvekkilinin soruşturmasına dair tutanaklarını inceleme ve örnekler alma yetkisi de vardır. İfade ve sorguyu daha bilinçli, usule uygun bir şekilde yürütebilmek ve hukuki yardımdan faydalanabilmek adına sürecin, alanında uzman bir ceza avukatıyla yürütülmesi önemlidir.

Uzlaşma

Uzlaşma, şüpheli ile mağdurun, bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurmasının sağlanması ve suça ilişkin olarak anlaşmasıdır. Güveni kötüye kullanma suçunun, basit hali de nitelikli hali uzlaşma kapsamındadır. Nitelikli hali açısından uzlaştırma yoluna gidilmesi mümkün değildir.

Uzlaşma süreci, adliye tarafından görevlendirilen bir uzlaştırmacı ile yapılır. Bu süreçte, mağdur ile fail görüştürülerek uzlaştırılmaya çalışılır. Uzlaşma sağlanırsa soruşturma aşaması son bulur. Tarafların uzlaşamaması durumunda iddianame hazırlanarak yargılamaya geçilecektir.

Kovuşturma aşamasında uzlaşma yoluna gidip uzlaşmanın sağlanması halinde davanın düşmesine karar verilmektedir.

Adli Kontrol

Adli kontrol, dava sonuçlanmadan önce,  gerekli görüldüğü durumlarda uygulanan bir güvenlik tedbiridir. Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol kararı verilebilir.

Adli kontrol kararı verilebilmesi için bulunması gereken şartlar şunlardır:

  • Şüpheli veya sanık hakkında, kendisine dayandırılan suç konusu fiili işleme ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren suç şüphesi olmalıdır.
  • Dosyada somut deliller bulunmalıdır.
  • Bir tutuklama sebebi bulunmalıdır.

Yukarıda açıklanan sebeplerden ötürü, güveni kötüye kullanma suçundan soruşturma geçiren kişiye adli kontrol verilmesi mümkündür. Bu bağlamda,  hakkında güveni kötüye kullanma suçu ile ilgili işlem yapılan, şüpheli veya sanık hakkında verilebilecek adli kontrol türleri şunlardır:

  • Yurt dışına çıkamamak.
  • Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.
  • Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.
  • Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.
  • Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.
  • Konutunu terk etmemek.
  • Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.
  • Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

Güveni kötüye kullanma suçu, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerden olduğundan, bu suçla ilgili uygulanacak adli kontrol süresi en çok 2 yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilmek şartıyla en fazla 1 yıl daha uzatılabilir.

Adli kontrol kararına karşı, asliye hukuk mahkemelerine itiraz etmek mümkündür. Karara karşı, kararın tefhiminden, yani duruşmada yüze okunmasından veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi (vasi, veli vb.), eşi ve avukatı da şüpheli veya sanık adına itirazda bulunabilir.

Tutukluluk

Tutuklama, şüphelinin, suç işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunduğunda, suçlu olduğuna dair hüküm verilmeden önce, hâkim kararıyla, delillerin korunması, şüpheli ve sanığın kaçmasının önlenmesi gibi amaçlarla başvurulan koruma tedbiridir.

Tutukluluk tedbiri uygulanabilmesi için aranan şartlar şunlardır:

  • Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut kanıtların bulunması,
  • Bir tutuklama nedeninin bulunması,
  • Hâkim ya da mahkeme kararı,
  • Şüpheli veya sanığın huzurda bulunması,
  • Müdafinin sorguda bulunması,
  • Ceza muhakemesi koşullarının gerçekleşmesi.

Güveni kötüye kullanma suçunun, TCK m.155/1’de düzenlenen basit halindeki suçun üst sınırının 2 yıl olması dolayısıyla bu hükümde düzenlenen şekilde işlenen suç için tutuklama kararı verilemez.

Ancak, güveni kötüye kullanma suçunun, TCK m.155/2 hükmünde yer alan, cezayı artıran nitelikli halini işleyen kişi açısından tutuklama kararı verilmesi mümkündür. Bu suçta verilecek tutukluluk süresi en çok 1 yıl olmakla birlikte, zorunluluk halinde 6 ay daha uzatılabilmektedir.

Kişi, tutukluluk kararına karşı, kararın verildiği günün ertesi gününden itibaren 7 gün içinde, asliye hukuk mahkemesine itiraz dilekçesi vererek ya da tutuklama kararını veren mahkemeye başvurarak bu beyanın kâtip tarafından tutanağa geçirilmesi suretiyle itiraz edebilir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Güveni kötüye kullanma suçunda, soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır;

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK),
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK),
  • İddianamenin düzenlenmesi.

Güveni kötüye kullanma suçuyla alakalı soruşturma aşamaları tamamlandığında, verilen karara göre süreç devam eder.

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Soruşturmaya yer olmadığı kararı, ihbar ve şikâyeti yapılan suçun, yeteri kadar somut nitelikte olmaması ve açıkça suç oluşturmadığının anlaşılması üzerine, soruşturmanın başlatılmasına gerek olmadığına yönelik savcılık kararıdır.

CMK m.158/6 uyarınca, soruşturmaya yer olmadığı kararı şu hallerde verilebilir;

  • İhbar ve şikâyet konusu fiilin, herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin, açıkça suç oluşturmadığının anlaşılması halinde,
  • İhbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması halinde soruşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilir.

Güveni kötüye kullanma suçunda, ihbar ve şikâyetin soyut, yetersiz ve açıkça suç oluşturmayan nitelikte olması halinde bu karar verilmektedir. Kararın verilmesi ile birlikte kişi, şüpheli sıfatını almamaktadır.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı(KYOK)

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, Cumhuriyet savcısının, kamu davası açılmasına gerek olmadığına yönelik verdiği karardır.

CMK m.172/1 uyarınca, kovuşturmaya yer olmadığına kararı şu hallerde verilebilir;

  • Yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi,
  • Kovuşturma olanağının bulunmaması.

Güveni kötüye kullanma suçunun soruşturma aşamasında, Cumhuriyet savcısı, bu durumlarda soruşturma işlemlerini sona erdirerek, dosyayı kapatır.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı itiraz yolu açıktır. İtirazlar, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde, kararı veren savcılığın bağlı bulunduğu sulh ceza hakimliğine yapılmaktadır.

İddianamenin Düzenlenmesi

İddianamenin düzenlenmesi, suç oluşturan olay ile alakalı toplanan delillerin, şüphelinin suç işlediğini gösterir nitelikte olması halinde oluşturulan belgedir.

İddianame düzenlenmesi için, soruşturma aşamasında toplanan delillerin, suçun işlendiğine dair yeterli şüphe oluşturması gerekir. Yeterli şüphe, kişinin, suçu işlemiş olma şüphesinin, işlememiş olma şüphesinden daha çok olduğu durumdur. İddianamenin savcı tarafından düzenlenmesi ve kabulü kararı verilmesiyle, duruşma hazırlığı işlemleri başlar.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Savunması

Güveni kötüye kullanma suçunun savunması, şüpheli beyanlarının, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında yazılı ve sözlü olarak ileri sürülmesidir.

Güveni kötüye kullanma suçunun savunması aşağıda liste halinde belirtilen nedenlere dayanılarak yapılabilir:

  • Suç tanımında yer alan unsurların tamamlanmadığı,
  • Cezasızlık hallerinin varlığı,
  • Cezada indirim sebeplerinin varlığı,
  • Aleyhe delillerin çürütülmesi,
  • Usule aykırılıkların ileri sürülmesi,
  • Masumiyet karinesi iddiası,
  • Delillerin ispat gücünün tartışılması,
  • Hukuka aykırı delillerin tespiti ve karar esas adlandırılması,
  • Dosyaya özel diğer savunmalar.

Güveni kötüye kullanma suçu, cezayı artıran nitelikli halleri ve indirim uygulanacak halleri mevcut olan bir suç tipi olduğundan, suçun oluşumu hukuki açıdan doğru bir şekilde değerlendirilmelidir. Bilgisizlik ve dikkatsizlik sonucunda, suçun yanlış şekillerde savunulmasıyla ceza için uygun görülen indirim oranları uygulanmayabilecektir. Bu tür durumlarla karşılaşmamak adına, alanında uzman bir ceza avukatından yardım almak önemlidir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Güveni kötüye kullanma suçunda ceza yargılaması aşaması, savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin kabulünden, mahkeme tarafından hüküm verilinceye kadar gerçekleşen süreçtir.

Güveni kötüye kullanma suçunda görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Mahkeme, TCK m.155/1’de düzenlenen, suçun basit hali için, basit yargılama usulü uygulayabilir. Ancak, TCK m.155/2 hükmünde yer alan nitelikli haller açısından, belirlenen cezanın üst sınırı 2 yıldan fazla olduğundan, basit yargılama usulü uygulanmaz.

Basit yargılama usulü, bir suça ilişkin yürütülen sürecin kovuşturma aşamasının mahkemece, evrak üzerinde yürütülmesidir. Bu itibarla, taraflar, yapılan tebliğden itibaren 15 gün içinde, savunmalarını yazılı şekilde

Duruşma Hazırlığı Evresi

İddianamenin kabul edilmesi ile birlikte, kovuşturma aşamasına geçilir. İlgili ceza mahkemesi duruşma hazırlığı işlemlerini yapar. Şüpheli olarak adlandırılan kişi, kovuşturma aşamasına geçilmesiyle artık sanık olacaktır. Duruşma hazırlığı için yapılacak işlemler, tensip zaptı adı verilen bir tutanak ile tespit edilir.

İlgili mahkeme, bir duruşma gününü belirler. Önce, duruşmada hazır bulunması gereken kişiler sonra da sanık çağrı kâğıdı ile duruşmaya çağrılır.

Duruşma Evresi

Duruşmaya, sanık ve müdafinin, ayrıca duruşmaya çağrılan tanıkların veya bilirkişilerin bulunup bulunmadığı tespit edilerek başlanır. Hâkimi iddianamenin kabulü kararını okur. Daha sonra tanıklar salondan dışarı çıkartılır.

Duruşmada, ilk önce sanığın kişisel bilgileri alınır. Daha sonra  iddianame veya iddianame yerine geçen belgede, sanığa dayandırılan suçun temel dayanağını oluşturan eylemler ve deliller açıklanır. Sonuç olarak ise sanık açısından suçlamanın hukuki nitelendirmesi yapılır.

Sanık, konu ile ilgili açıklama yapmaya hazır olduğunda, sorgu aşamasına geçilir. Sanığın sorgusu bittikten sonra ise delillerin tartışılması evresine geçilir.

Delillerin Tartışılması ve Karar Evresi

Delillerin tartışılması aşamasında deliller öncelikle teker teker, daha sonra birlikte tartışılır. Bu aşamadan sonra karar evresine geçilir. Mahkeme, karar evresinde hüküm verilir. Mahkeme hükmünü vermeden önce, son sözü mahkemede bulunan sanığa verir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Zamanaşımı

Güveni kötüye kullanma suçunda, dava zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıldır. Suçun cezayı artıran nitelikli hali açısından dava zamanaşımı süresi ise 15 yıldır.

Güveni kötüye kullanma suçu temel halinde ceza zamanaşımı süresi, mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl; suçun nitelikli halinde ise 20 yıldır.

Dava zamanaşımı sürelerinin geçmesi halinde, suç konusu fiile ilişkin dava açılamamaktadır. Ceza zamanaşımı süresinin dolması halinde ise dosyaya ilişkin bir cezaya hükmedilemez, hükmedilen cezanın infazı da mümkün olmaz.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Güveni kötüye kullanma suçunda, mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:

  • Beraat,
  • Ceza verilmesine yer olmadığı kararı (CYOK),
  • Mahkûmiyet,
  • Adli para cezasına çevirme,
  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması,
  • Cezanın ertelenmesi,
  • Davanın düşmesi.

Beraat

Beraat, sanığın, yapılan yargılama sonunda, suçsuz bulunmasıdır. Beraat kararı verilen kişi hakkında cezaya hükmolunmaz. Güveni kötüye kullanma suçunda beraat kararı verilebilecek haller CMK m.223/2’ye göre şöyledir:

  • Kişinin eyleminin kendisi tarafından işlenmediğinin sabit olması,
  • Kişinin eyleminin kanunda suç olarak tanımlanmaması
  • Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması.

Somut olay ve sanık hakkında yapılan değerlendirilmeler sonucundan bu hallerden biri bulunursa, hâkim, dosya hakkında beraat kararı verir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, ortada suç oluşturan bir fiil olmasına rağmen, kanunda düzenlenen bazı nedenlerden dolayı sanığa, ceza verilmemesidir. Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, failin kusurunun bulunmaması ve cezasızlık halleri sebebiyle olmak üzere iki halde verilebilir.

Failin kusurunun bulunmaması nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilecek haller şunlardır:

  • Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici sebeplerin bulunması,
  • Suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi,
  • Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması,
  • Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi.

Cezasızlık halleri sebebiyle ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilecek haller şunlardır:

  • Etkin pişmanlık,
  • Şahsî cezasızlık sebebinin varlığı,
  • Haksız fiil nedeniyle veya karşılıklı hakaret,
  • İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı.

Güveni kötüye kullanma suçu oluştuğunda, sayılan hallerden biri veya birkaç tanesi bulunuyorsa, hâkim, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesini takdir edebilir.

Mahkûmiyet

Mahkûmiyet, sanığın suçu işlediğinin ispat edildiği durumlarda verilen mahkeme karardır. Sanık hakkında mahkûmiyet kararı verildiğinde, kişi kanunda düzenlenen oranda hapis cezası veya adli para cezasına mahkûm edilir.

İyi hal indirimi, hâkimin, sanık hakkındaki birtakım durumları inceleyip, değerlendirilmesi sonucunda verilebileceği bir ceza indirim türüdür. İyi hal indirimi, hâkimin takdir ettiği cezaya tüm artırım ve indirimler uygulandıktan sonra 1/6 oranında uygulanır. İndirim nedeni şunlardır:

  • Failin geçmişi,
  • Failin sosyal ilişkileri,
  • Failin fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları,
  • Cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri.

Tekerrür, güveni kötüye kullanma suçundan dolayı hakkında cezaya hükmedilen kişinin, 3 yıl içinde içinde yeniden bir suç işlemesidir. Tekerrür halinde, fail hakkında hükmedilecek cezada artırıma gidilir.

Örneğin, güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle 6 ay hapis cezası alan bir kişinin, cezanın infaz edildiği tarihten itibaren 3 yıl içerisinde tekrardan bir suç işleyip, bu suçtan dolayı da ceza alması, tekerrür hükümlerini gerektirir.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, mahkemece verilen hapis cezasının, cezaya karşılık gelecek bir miktar paraya çevrilmesidir. hükmedilen hapis cezasının miktarı 1 yıl veya altındaysa, hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Güveni kötüye kullanma suçunda hükmedilen hapis cezasının 1 yıl ve altında olması halinde adli para cezasına çevirme söz konusu olabilir. Bu durumda mahkeme, adli para cezasının her bir gününe karşılık, 20-100 lira arasında bir bedele hükmeder. Böylelikle adli para cezasının toplam miktarı elde edilir.

Mahkeme, belirlenen tutarın 1 yıl içinde tek seferde yahut 2 yıl içinde taksitlerle ödenmesine karar verebilir. Ödemelerin zamanında yapılmaması halinde ise adli para cezası hapis cezasına çevrilebilmektedir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında verilen hapis cezasının 2 yıl ve daha altında olması halinde, 5 yılık süre boyunca kasıtlı bir suç işlemez ve belirlenen yükümlüklere uygun davranırsa eski hükmü kaldıran karardır.

HAGB kararı verilebilmesi için şu şartlar gerekir:

  • Hakkında HAGB kararı verilecek sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması,
  • Suç nedeniyle mağdurun uğradığı zararın giderilmesi,
  • Mahkemece sanığın tekrar suç işlemeyeceği kanaatine varılması,
  • Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına onay vermesi,
  • Hükmedilen cezanın 2 yıl veya daha altında olması.

Bu şartlar oluştuğunda, sanık hakkında HAGB kararı verilir. Hakkında HAGB kararı verilen kişi, hüküm tarihinden başlayarak 5 yıl içerisinde kasten yeni bir suç işlemezse, hükmedilen cezası ortadan kalkar. Ancak, bahsedilen 5 senelik denetim süresi içerisinde yeniden bir suç işlenirse şahıs, hem ilk suçunun hem de yeni işlediği suçun cezalarına birden katlanır.

Güveni kötüye kullanma suçunun basit hali açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür. Ancak nitelikli haller açısından, verilecek cezanın 2 yıl ve daha altında olup olmamasına göre ayrı bir değerlendirilme yapılmalıdır. Verilen ceza 2 sene ve altındaysa bu hallerde de HAGB verilebilecektir.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, mahkemenin hükmettiği cezanın, cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir.

Sanığa verilen hapis cezanın ertelenebilmesi için şu şartların bulunması gerekmektedir:

  • Sanığa hükmedilen ceza miktarı 2 yıl veya daha az hapis cezası olması,
  • Sanığın daha önce kasten işlenmiş bir suçtan dolayı 3 aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
  • Sanığın tekrar suç işlemeyeceğine dair mahkemece bir kanaat oluşması,
  • Cezanın ertelenebilmesi için mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekliliği,

Güveni kötüye kullanma suçunun, TCK 155/1’de düzenlenen halinde cezanın ertelenmesi mümkündür. Fakat TCK m.155/2 hükmünde düzenlenen, suçun nitelikli hali açısından ancak bu suç için hükmedilen hapis cezasının 2 yıl veya altında olması durumunda mümkün olacaktır.

Cezanın ertelenmesi kararının verilmesi halinde, sanık hakkında 1-3 yıl arasında bir denetim süresi belirlenir. Sanık, bu süre zarfında çeşitli yükümlülüklere tabi tutulur. Sanığın, belirlenen süre zarfı boyunca yükümlülüklere uyması ve yeniden suç işlememesi halinde, hükmedilen cezanın infaz edildiği kabul edilir.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi, dosyanın işlemden kaldırılmasıdır. Soruşturma veya kovuşturma için gereken şartların gerçekleşemeyeceğinin anlaşılması ya da TCK’da  düzenlenen durumların bulunması halinde, davanın düşmesine karar verilir.

TCK’da düzenlenen davanın düşmesi durumları şunlardır:

  • Sanığın ölümü,
  • Af,
  • Dava zamanaşımı,
  • Şikâyetten vazgeçme,
  • Ön ödeme.

Söz konusu durumların oluşması  halinde dava, hakkında hüküm verilmesine gerek kalmadan sonlanır.

Güveni Kötüye Kullanma Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Güveni kötüye kullanma suçunda, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararlara karşı istinaf ve temyiz yollarına başvurmak mümkündür.

İstinaf denetimini Bölge Adliye Mahkemesi yerine getirir. İlk derece mahkemesinin verdiği karara karşı, kararın tefhiminden (duruşmada yüze okunmasından) veya tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde Bölge Adliye mahkemesine istinaf başvurusunda bulunulmalıdır. Başvuru, kararı veren mahkemeye sunulan istinaf dilekçesi yahut zabıt katibine sunulan sözlü beyan ile yapılmaktadır.

Temyiz, İstinaf mahkemesinin kararına karşı Yargıtay’a başvuru yapılabilmesini sağlayan kanun yoludur. Yargıtay’a başvurabilmek için temyiz süresi, istinaf mahkemesi kararının tefhimi veya tebliğinden itibaren 15 gündür. 7günlük istinaf ve 15 günlük temyiz kanun yolu süreleri kaçırılırsa, istinaf ve temyize başvuru hakkı düşer. Temyiz kanun yoluna başvuru, istinaf ile aynı usule tabidir.

Güveni kötüye kullanma suçunun temel halinde hapis cezasının üst sınırı 2 yıl olduğundan temyiz kanun yoluna başvuru mümkün olmamaktadır. Suçun nitelikli halleri açısından ise istinaf mahkemesinde verilen karara göre temyiz yoluna başvurulabilir. Temyiz kanun yoluna kapalı kararlar, Ceza Muhakemeleri Kanunu 286/2 hükmünde sıralanmaktadır.

Sonuç

Güvenin kötüye kullanılması suçu, emanet etmek veya belli bir amaçla kullanılmak üzere verilen maldan, karşı tarafın haksız olarak yarar sağlamasıyla oluşur. Bu suç tespiti zor bir suçtur. Zilyetliği devredilen malın, gerçekten şahsına ait olduğunu ve fiilin haksız fiil olduğunu kanıtlamak ve bu yönde savunma yapmak için hukuki bilgi ve tecrübe önemlidir. Bu nedenle, davanın alanında uzman bir ceza avukatıyla takip edilmesinde fayda vardır.