Zimmet suçu ve cezası

Zimmet Suçu ve Cezası

Zimmet suçu, ‘kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine karşı suçlar’ başlığı altında düzenlenen suç tiplerinden biridir. Bu düzenleme ile, kamu görevlisinin hukuka aykırı mal edinimleri yaptırım altına alınmış ve bu sayede kamu görevlilerine duyulan güvenin sürdürülmesi amaçlanmıştır. 

Zimmet Suçu Nedir?

Zimmet suçu, kamu görevlisinin, görevi gereği kendisine teslim edilen veya gözetimi altında bulunan malı hukuka aykırı olarak kendisinin veya başkasının malvarlığına dahil etmesidir. Zimmet suçu, Türk Ceza Kanunu madde 247’de düzenlenmektedir. 

TCK 247:

‘’Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.’’

Zimmet Suçu Nasıl Oluşur?

Zimmet suçu; kamu görevlisinin, görevi gereği kendisine verilen yahut koruma ve gözetimle yükümlü olduğu malı, kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi ile oluşur. Bu kapsamda, suçun oluşabilmesi için gerekli unsurlar şunlardır:

  • Zimmet suçunu işleyen kişinin, kamu görevlisi sıfatına sahip olması,
  • Kamu görevlisine görevi gereği teslim edilen veya kamu görevlisinin koruma yükümlülüğünün bulunduğu bir mal olması, 
  • Kamu görevlisinin bu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi gerekir.

Zimmet suçunu oluşturan ilk unsur, suçu işleyen kimsenin kamu görevlisi sıfatına sahip yahut kamu görevlisi gibi cezalandırılan bir kimse olmasıdır. Bu niteliklere sahip olmayan kişinin, kendisine teslim edilen yahut muhafaza ile yükümlü olduğu  malı zimmetine geçirmesi halinde zimmet suçu değil görevi kötüye kullanma suçu oluşacaktır. 

Kamu görevlisi, devlet tarafından yerine getirilmesi gereken faaliyetleri yürüten yahut bu faaliyetlerin yürütülmesine yardımcı olan kimsedir.

Örneğin, Cumhurbaşkanı dahil bakanlar, milletvekilleri, sağlık personelleri, emniyet görevlileri, askerler, tanıklar, bilirkişiler ile kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olan hizmetli, aşçı, şoför vb. kişiler kamu görevlisi olarak nitelendirilir.

Yargıtay bir kararında, kısıtlı kardeşine vasi olarak atanan kişinin bu görevi sebebiyle kamu görevlisi olarak nitelendirilmesi gerektiğini ve kardeşine ait konutları kendi adına tescil ettirmesi fiilinin de bu nedenle zimmet suçunu oluşturduğunu ifade etmiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 22.05 2018 tarih, 7549 E., 3702 K.)

Zimmet suçunu oluşturan diğer bir unsur, zimmet suçuna konu olan malın, kamu görevlisine görevi gereği teslim edilmiş olması yahut kamu görevlisinin görevi gereği bu malı muhafaza etme yükümlülüğünün bulunmasıdır. Kamu görevlisinin böyle bir yetkiye yahut yükümlülüğe sahip olmaması halinde zimmet suçu değil görevi kötüye kullanma suçu oluşur.

Yargıtay bir kararında, sanığın soruşturma aşamasında görüp aldığı deri ceketin, sanığa teslim edilmediği ve ceketin suç delili niteliğinde olmaması nedeniyle sanığın muhafaza yükümlülüğünün de bulunmadığı, bu durumda zimmet suçundan değil görevi kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması gerektiğini ifade etmiştir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 21.12.1987 410/637)

Zimmet suçunu oluşturan son unsur ise, söz konusu malın zimmete geçirilmesidir. Zimmete geçirme, söz konusu malın sahibiymiş gibi işlemlerde bulunmaktır. Bu kapsamda, suça konu şeyin malvarlığına katılması diğer bir ifadeyle hakimiyet alanına sokulması, satılması, başkalarına devredilmesi, verilmesi, tüketilmesi gibi durumlarda zimmete geçirme eyleminden söz edilebilir. 

Yargıtay bir kararında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müzede müdür olarak görev yapan sanığın, koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan müzeye ait ağaçların kesilmesiyle elde edilen odunları görevli işçiler aracılığıyla kendi evine gönderip kişisel ihtiyacı olarak kullanması eyleminin zimmete geçirme unsurunu oluşturduğunu ifade etmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 27.03.2012 tarih, 4223/2684)

DİKKAT: Zimmet suçu, kamu görevlisinin ihmali davranışlarıyla da gerçekleştirilebilir. Ancak ihmali davranışı gerçekleştiren kamu görevlisinin denetimle yükümlü bir kimse olması ve denetim görevinin ihmali nedeniyle zimmet suçuna imkan vermesi ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir.

Denetim Görevinin İhmali Suçu

Denetim görevinin ihmali suçu, belli bir alanda denetimle yükümlü bir kamu görevlisinin, görevini ihmal ederek zimmet suçunun işlenmesine imkan sağlaması ile oluşur. Bu kapsamda denetim görevinin ihmali suçuna sebebiyet veren unsurlar şunlardır:

  • Kişinin kamu görevlisi olması,
  • Kişinin bir faaliyetin işleyişini denetleme konusunda yetkili olması,
  • Kişinin denetim görevini yerine getirmemesi nedeniyle, zimmet suçunun işlenmesine imkan vermiş olması.

Suçun oluşumu bakımından kişinin kamu görevlisi olması ve denetimle yükümlü olması şarttır. Denetim yükümlülüğünün tespiti, kişinin görevli olduğu alana ilişkin yasal hükümlere göre belirlenir. Denetim yükümlülüğü olmayan kamu görevlisinin görevini ihmal etmesi halinde, denetim görevinin ihmali suçu değil, görevi kötüye kullanma suçu oluşur.

Yargıtay bir kararında, yönetim kurulu üyesi olan sanıkların, denetim yükümlülüklerinin bulunmaması ve kooperatifin parasal işlemlerini yürüten sanık X’in hazırladığı evrakları gerekli özeni göstermeden imzalamaları fiillerinin ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğunu ifade etmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/2591 E.  ,  2014/5804 K.)

Suçun oluşumu bakımından ayrıca kişinin, görevini ihmal etmesi nedeniyle zimmet suçunun oluşumuna imkan sağlamış olması gerekir. Ancak bu durumda kişi, suçun işlendiğini bilmemekte yalnızca görevini yerine getirmemesi nedeniyle suçun işlenmesine ortam hazırlamaktadır. 

Yargıtay bir kararında, … Elektrik Dağıtım A.Ş … İşletme Başmühendisliğinde işletme sorumlusu ve idari mali sorumlu olarak görev yapan sanıkların, veznedarların günlük ve aylık tahsilat listelerinin kontrol etmeyerek sanık X’in art arda zimmet suçunu işlemesine neden olmaları sebebiyle, denetim görevinin ihmali suçundan mahkumiyetlerinin gerektiğini ifade etmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2009/5669 E. ;2009/7303 K.)

Zimmet suçundan farklı olarak, 1 yıl veya daha az hapis cezaları para cezasına çevrilebilir, 2 yıl veya daha az hapis cezalarının ertelenmesi kararı verilebilir ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilerek hükmün hiçbir sonuç doğurmaması sağlanabilir.

Zimmet Suçu Cezası

Zimmet suçunun cezası, 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır. Suçun, denetim görevinin ihmali suçunun işlenmesi halinde, faile 3 aydan 3 yıla kadar hapis cezası verilir.

Kişiye uygulanacak cezanın belirlenmesinde takdir yetkisi hakimindir. Hakim, önüne gelen olayda suçun işlenme şeklini, suça konu olan malın değerini, meydana gelen zararın ağırlığını ve failin özelliklerini de göz önünde bulundurarak kesin cezaya karar verir. 

Zimmet Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Halleri ve Cezaları

Zimmet suçunun cezayı artıran nitelikli hali, zimmet suçunu işleyen faile verilecek cezanın artırılmasına sebebiyet veren hallerdir. Zimmet suçunun cezayı artıran nitelikli hali Türk Ceza Kanunu madde 247’de düzenlenmiştir.

TCK 247/2:

‘’(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.’’

Suçun Zimmetin Açığa Çıkmamasını Sağlamaya Yönelik Hileli Davranışlarla İşlenmesi

Kendisine teslim edilen yahut koruma yükümlülüğü bulunan malı zimmetine geçiren ve bu durumun açığa çıkmaması için hileli davranışlarda bulunan kamu görevlisi, suçun nitelikli halinden yargılanır ve verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Yargıtay;  … Öğretmenevi Müdür Vekili olan kişinin, öğretmenevinde konaklayanlardan aldığı yatak ücretlerini kayıt altına almayarak mal edinmesi eyleminin, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranış olduğunu ve bu nedenle nitelikli halden ceza verilmesi gerektiğini ifade etmiştir. ( Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/744 E.  ,  2014/4794 K.)

Zimmet suçunun bu nitelikli halinin söz konusu olabilmesi için, zimmete geçirme eyleminin basit bir denetimle anlaşılamıyor olması gerekir. Diğer bir ifadeyle, zimmete geçirme fiili, kurum içi bir denetimle veya belgelerin karşılaştırılması gibi yollarla basit bir şekilde anlaşılabiliyorsa nitelikli zimmet değil basit zimmet suçu oluşur. 

Örneğin Yargıtay, sanığın tahsilat makbuzlarındaki miktarları köy defterine düşük yazmak suretiyle aradaki farkı mal edinmesi eyleminin köy defter ve belgelerinde yapılan basit bir  inceleme sonucu anlaşılması nedeniyle nitelikli zimmet suçunun oluşmayacağına karar vermiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/8627 E.  ,  2022/5281 K.)

Başka bir kararda ise; Cumhuriyet başsavcılığında emanet memuru olarak görev yapan sanığın, kendisine teslim edilen veya banka hesabına havale edilen paraları hiçbir deftere kaydetmediği, paraları aldığına dair belge düzenlemediği ve bu eylemlerinin de kurum içi basit bir inceleme ile veya amirlerin denetimiyle ortaya çıkarılamayacağından bahisle nitelikli zimmet suçunun meydana geldiği belirtilmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2014/744 E.  ,  2014/7526 K.)

Zimmet Suçunun Cezayı Azaltan Nitelikli Halleri ve Cezaları

Zimmet suçunun cezayı azaltan nitelikli halleri, zimmet suçunu işleyen faile verilecek cezada indirime gidilmesini sağlayan hallerdir. Zimmet suçunun cezayı azaltan nitelikli halleri Türk Ceza Kanunu madde 247 ve madde 249’da düzenlenmiştir.

TCK 247/3:

‘’Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.’’

TCK 249:

‘’Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.’’

Malın Geçici Bir Süre Kullanıldıktan Sonra İade Edilmesi

Kamu görevlisinin, görevi gereği kendisine teslim edilen veya koruma yükümlülüğünün bulunduğu malı bir süre kullandıktan sonra iade etmesi halinde, verilecek ceza ⅓-½ oranında indirilebilir. Bu nitelikli hal, kullanma zimmeti olarak da adlandırılır. 

Kullanma zimmetinden bahsedebilmek için, kişinin malı kullandıktan sonra iade etme niyetinin bulunması gerekir. Bu nedenle iadenin, herhangi bir uyarı, şikayet, denetim veya soruşturma yapılmaksızın failin kendi iradesiyle gerçekleştirilmesi şarttır. Aksi halde kişi, kullanma zimmetinden değil, suçun temel halinden yargılanır. 

Örneğin, Yargıtay’a konu bir olayda, icra müdürü olarak görev yapan sanığın icra kasasındaki miktarı zimmetine geçirmesi ve denetim yapılırken bu durumun ortaya çıkması nedeniyle sanığın bankadan kredi çekerek eksiği gidermesi fiili kullanma zimmeti olarak değil basit zimmet olarak değerlendirilmiştir. Zira, sanık denetimden sonra aldığı parayı iade etmiştir. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/5-1274 E. , 2013/33 K.)

Yargıtay başka bir kararında, Foça Açık Ceza İnfaz Kurumunda infaz koruma memuru olan sanığın, ceza infaz kurumuna giriş yapan mağdura ait 500 TL’yi teslim etmek üzere aldığı ancak bu parayı, hakkında suç duyurusu yapılması nedeniyle emanet memurluğuna teslim etmesi fiilinin kullanma zimmeti değil basit zimmet suçunu oluşturduğunu ifade etmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2017/3800 E. , 2021/452 K.)

Malın Değerinin Azlığı

Kamu görevlisinin zimmetine geçirdiği malın değerinin az olması halinde, verilecek ceza, ⅓ – ½ oranında indirilir. Malın değeri, suçun işlendiği tarihteki ekonomik koşullara göre ve her olayda ayrıca değerlendirilir. Hakim bu değerlendirme sonunda malın değerinin az olduğuna karar verirse indirime gider.

Yargıtay bir kararında, köy muhtarı olan sanığın zimmetine geçirdiği  2.344,66 TL’nin suç tarihindeki ekonomik koşullar değerlendirildiğinde değer azlığı sınırında kaldığını ve bu nedenle sanık hakkında indirim sebebinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/7516 E., 2022/5808 K.)

Zimmet Suçunda Etkin Pişmanlık 

Zimmet suçunda etkin pişmanlık; failin, suçu işledikten sonra pişman olması ve sebep olduğu zararı gidermesi halinde, cezasında indirim yapılmasını öngören bir kurumdur. Zimmet suçu bakımından etkin pişmanlık Türk Ceza Kanunu madde 248’de düzenlenmiştir. 

TCK 248:

‘’(1) Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir. 

(2) Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.’’

Zimmet suçunda etkin pişmanlık gereği cezada yapılacak indirim oranı, failin zararı giderdiği zamana göre değişmektedir. Buna göre, eğer soruşturma aşamasından önce zarar giderilirse, ⅔ oranında, kovuşturma aşamasından önce zarar giderilirse ½ oranında ve fail hakkında mahkemece bir karar verilmeden önce zarar giderilirse ⅓ oranında indirim yapılır.

Soruşturma aşaması, savcı veya kolluğun (polis, jandarma) suçu öğrenmesiyle başlayan aşamadır. Kovuşturma aşaması ise, kamu davasının açılmasına karar verilmesi ile başlayan aşamadır. Dolayısıyla failin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için, suçun öğrenilmesinden önce veya dava açılmadan önce yahut mahkemece hüküm verilmeden önce zararı gidermesi gerekir.

Etkin pişmanlık hükümleri kapsamında zararın giderilmesi, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi şeklinde gerçekleştirilir. Kullanma zimmetinden farklı olarak, fail burada malı iade etme amacı taşımamakta suçu işledikten sonra pişmanlığını gösterebilmek için zararı gidermektedir.

Zimmet Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs, failin suç işlemek amacıyla harekete geçmesi ancak birtakım etkenler nedeniyle suçu tamamlayamamasıdır. Failin, suça konu malı zimmetine geçirmek için harekete geçmesi ancak kendi iradesi dışında gelişen olaylar nedeniyle malı zimmetine geçirememesi halinde teşebbüs söz konusu olur. Teşebbüs halinde, faile daha az ceza verilir.

Örneğin Yargıtay, … İtfaiye Müdürlüğünde şoför olarak görev yapan sanığın, 45 litre mazotu itfaiye aracından kendi aracına aktardığı sırada belediye yetkilileri tarafından suçüstü yakalanması sebebiyle, zimmet suçunun teşebbüs aşamasında kaldığını ifade etmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2017/390 E., 2020/12314 K.)

İştirak, bir kimsenin işlenen suça çeşitli yollarla ortak olmasıdır. Zimmet suçunda iştirak, suç işleme düşüncesi olmayan bir kimsenin azmettirilmesi şeklinde yahut suçun işlenmesini kolaylaştıracak imkanın sağlanması yoluyla gerçekleştirilebilir. 

Bu kapsamda, kamu görevinin işleyişini denetlemekle yükümlü bir kamu görevlisinin, zimmet suçunun işlenmesine kasten göz yumması halinde, zimmet suçunu işleyen kişi ile birlikte, denetimle yükümlü olan kamu görevlisi de zimmet suçunu faili olarak yargılanır. 

İçtima, failin birden çok suç işlemesine rağmen tek ceza verilmesini öngören uygulamadır. Ancak verilen tek ceza belirli oranlarda artırılır. 

Yargıtay bir kararında, İstanbul Üniversitesi’nde görev yapan sanığın, 2003-2006 yılları arasındaki ödemelerde fakülte personellerine ödenecek miktarları içeren liste ve personelin alması gereken tutardan kesinti yapılarak kendi hesabına aktarılmış olan liste şeklinde iki liste hazırlaması ve yetkili kişilere imza attırması eyleminin uzun zaman aralıklarında işlenmesini birden suç olarak kabul etmiş ve cezasında artırıma gitmiştir. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2012/14880 E., 2014/4314 K.)

Zimmet Suçu ve Cezası

Zimmet Suçunun Soruşturma Aşaması

Zimmet suçunun soruşturma aşaması, suçun işlendiğine dair iddiaların araştırıldığı aşamadır. Bu aşama, soruşturma makamlarının suça konu olay veya eylemi öğrenmesi ile başlar ve suçun şüphelisi hakkında bir dava açılması ile sona erer. Zimmet suçunun soruşturma aşamasında uygulanabilecek prosedür ve tedbirler şöyle sıralanabilir:

  • Şikayet – ihbar
  • Gözaltı
  • Delillerin toplanması
  • İfade ve sorgu
  • Adli kontrol
  • Tutukluluk

Şikayet-İhbar

Şikayet ve ihbar, suç oluşturan olay veya fiilin yetkili makamlara bildirilmesidir. Soruşturma aşaması genellikle suç nedeniyle mağdur olan kimselerin şikayeti ile veya suçtan haberdar olan kimselerin ihbarda bulunması ile başlar. Şikayet yalnızca mağdurun gerçekleştirebileceği bir işlemdir ancak ihbar herkes tarafından yapılabilir. 

Zimmet suçu, şikayete bağlı bir suç değildir. Bu nedenle suça ilişkin iddiaların soruşturmasına başlanabilmesi için mağdurun şikayette bulunması şart değildir. Diğer bir ifade ile yetkili mercilerin herhangi bir şekilde suçu öğrenmesi halinde soruşturma aşaması başlar.

Şikayet/ihbar, suçun işlendiği yerdeki kolluk birimlerine (polis, jandarma) yahut adliyede bulunan müracaat savcılığına yazılı veya sözlü olarak yapılır. 

Yazılı bildirim, bu mercilere verilecek bir şikayet dilekçesi ile gerçekleştirilir. Şikayet dilekçesinde bulunması gereken hususlar, ‘zimmet suçu şikayet dilekçesi örneği’ başlıklı yazıda yer almaktadır.

Gözaltı

Gözaltı, suç işleme şüphesi altında bulunan kimselerin yakalandıktan sonra bir süreliğine ‘nezarethane’ adı verilen yerde alıkonulmasıdır. 

Şüphelinin suçu işlediğine dair somut bulgular varsa ve soruşturmanın seyri bakımından da zorunluluk arz ediyorsa gözaltı kararı verilir. Şüphelinin tam anlamıyla tespit edilememesi ya da şüphelinin kaçma veya delilleri karartma olasılığının bulunması gibi hallerde zorunluluğun bulunduğu kabul edilebilir.

Zimmet suçunun şüphelisi hakkında şartların bulunması halinde gözaltı kararı verilebilir. Gözaltı kararı verilmesi halinde, şüpheli en fazla 24 saat süre ile gözaltında tutulur ve yine en geç bu süre içinde sorgusunun yapılması için hakim karşısına çıkarılır. Ancak suçun en az 3 kişi ile işlendiği toplu suçlarda, şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle bu süre 4 güne kadar uzatılabilir.

Gözaltı kararına karşı; şüpheli, şüphelinin yakınları (eşi, veli/vasi, çocuklar, kardeşler vb.) ve avukatı (müdafii), serbest bırakılmak için derhal sulh ceza hakimine başvurabilir. Yapılan başvuru 24 saat dolmadan sonuçlandırılır. 

Gözaltı, özgürlüğü kısıtlayıcı bir tedbir olduğundan belirli sürelere tabidir. Bu nedenle, gözaltı süresinin belirtilen sürelerden fazla olması halinde kişiler tazminat talebinde bulunabilir. Tazminat talebi, şüpheli hakkında verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay yahut her halde 1 yıl içinde, şüphelinin oturduğu yer ağır ceza mahkemesine verilecek dilekçe ile yapılır.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması, suça konu olay ile ilgili hususları aydınlatan bulguların bir araya getirilmesidir. Soruşturma aşamasının niteliği gereği, delillerin toplandığı aşama genel olarak soruşturma aşamasıdır ancak her aşamada delil toplanabilmesi mümkündür. Soruşturma aşamasında savcı, şüphelinin yalnızca aleyhine olan delilleri değil lehine olabilecek delilleri de toplar. 

Ceza hukukunda gerçeği ortaya çıkaracak her şey delil olarak değerlendirilebilir.  Zimmet suçu bakımından, şikayette bulunan mağdurun beyanları, şüphelinin beyanları, tanık ifadeleri, görüntü ve ses kayıtları, elektronik sistemlerdeki kayıtlar veya tutulması gerekli belgeler yahut banka hesap dökümü gibi unsurlar delil olarak nitelendirilebilir. 

Delillerin ispat aracı olarak kullanılabilmesi için hukuka uygun olarak elde edilmiş olması gerekir. Kanuna aykırı olarak elde edilen deliller, şüpheli hakkında yapılacak yargılamada kullanılamaz. Hakim, hukuka aykırı delillere dayanarak bir karar veremez. 

Örneğin, hakim veya savcı kararı olmadan şüphelinin iletişiminin dinlenmesi ve bir delil elde edilmiş olması halinde bu delil hukuka aykırı delil olarak nitelendirilecek ve yargılama sonunda verilecek karara etki edemeyecektir.

İfade ve Sorgu

İfade ve sorgu, suç işleme şüphesi altında bulunan kişilerin, suça konu olaya ilişkin beyanlarının alınmasıdır. İfade, genellikle savcılıkta veya polis merkezlerinde gerçekleştirilir. Sorguyu ise soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi, yargılama aşamasında mahkeme yapar. 

İfade ve sorgunun uygulanma usulü de benzerdir. Öncelikle ifade ve sorgusu yapılacak kişi ilgi mercilere çağrılır. Yapılan bu çağrıya mazereti olmaksızın gelmeyen kimseler, kolluk tarafından zorla getirilir. Zorla getirilen kişi, gelmemesi nedeniyle ortaya çıkan giderleri ve hakim tarafından belirlenen para cezasını ödemekle yükümlü tutulur.

İlgili merci önüne gelen/getirilen kişinin ifade ve sorgusuna geçilmeden önce, kimliği tespit olunur, işlemiş olduğu iddia edilen suç anlatılır ve ifade ve sorgu sürecindeki hakları öğretilir. Bu noktada, şüpheli yakınlarına haber verebilir ve bir avukat yardımından faydalanmak isteyebilir. Durumu olmayan şüpheliye isteği halinde barodan bir avukat atanır.

İfade ve sorgu sırasında kişi susma hakkını kullanarak bir açıklamada bulunmayabilir. Ancak lehine hususlarda kendini savunmak da isteyebilir. Bu durumda, kişi kendi özgür iradesine dayanarak buna karar vermelidir. İlaç verme, aldatma, korkutma, şiddet, hukuka aykırı yarar sağlama gibi yasak usuller kullanılarak kişinin konuşturulması sağlanamaz. 

İfade ve sorgunun sonunda sürece ilişkin tüm hususlar bir tutanak ile kayıt altına alınır ve ifade ve sorgusu yapılan kişiye imzalattırılır. Şüphelinin, tutanağı okuduktan sonra imzalaması önem taşımaktadır. Çünkü bu tutanak, yargılama aşamasına geçildiğinde kişi aleyhine veya lehine delil oluşturabilir. 

İfade ve sorgu, kişinin kendisini savunabilmesi için önemli bir süreçtir. Ancak kişiler, hissettiği baskı nedeniyle sağlıklı bir ifade ve sorgu süreci geçiremeyebilir. Bununla birlikte, görevliler tarafından hukuka aykırı olarak ifade alımı ve sorgu gerçekleştirilebilir. Bu nedenle, ifade ve sorgunun alanında uzman bir ceza avukatın yardımıyla yürütülmesinde fayda vardır.

Uzlaşma

Uzlaşma, kanun hükmüyle belirlenen bazı suçlarda, fail ve mağdurun bir uzlaştırmacı aracılığıyla uzlaştırılması ve böylece dosyanın kapanmasına hizmet eden çözüm yoludur. Zimmet suçu, sayılan suçlar arasında bulunmadığından, uzlaşma yoluna gidilmesi mümkün değildir.

Adli Kontrol

Adli kontrol, suç şüphesi altında bulunan kişilerin birtakım tedbirler alınmak suretiyle serbest bırakılmasıdır. Tutukluluk için gerekli şartların bulunması halinde uygulanabilen bir koruma tedbiridir. Bu kapsamda, adli kontrol kararı tutuklama kararı yerine, tutukluluk süresinin sonunda yahut tutukluluk yasaklarının bulunduğu hallerde verilebilir.

Zimmet suçunda da adli kontrol kararı verilmesine engel bir durum yoktur. Adli kontrol kararı verilmesi halinde, kişi en çok 3 yıl süre ile belirli tedbirler uygulanmak suretiyle denetim ve gözetim altına alınır. Ancak bu süre zorunlu hallerde toplamda 3 yılı geçmemek şartıyla uzatılabilir. Çocuklar bakımından bu süreler ½ oranında uygulanır.

Denetim görevinin ihmali suçunun faili hakkında uygulanacak adli kontrol süreleri en fazla 2 yıl olup zorunlu hallerde 1 yıl daha uzatılabilir.

Adli kontrol kararı ile, kanunda sayılan tedbirlerden biri veya birkaçının uygulanmasına  karar verilir. Zimmet suçu bakımından, kişinin yurt dışına çıkması yasaklanabilir, belirli yerlere imza atma yükümlülüğü getirilebilir, sebep olan zararı karşılamak adına bir miktar güvencenin yatırılmasına karar verilebilir.

Şüpheli veya sanık, verilen adli kontrol kararına karşı itirazda bulunabilir. İtiraz, 7 gün içinde, kararı veren sulh ceza hakimliğine hitaben yazılacak bir dilekçe ile yahut zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Şüpheli/sanık ile birlikte; müdafii (avukatı), eşi, kanuni temsilcisi (veli/vasi) itirazda bulunabilir.

Tutukluluk

Tutukluluk, kişinin suç işlemiş olma ihtimalinin yüksek olması ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde uygulanabilen önleyici bir tedbirdir. Kişinin, kaçma, saklanma, delilleri karartma yahut başka kimseler üzerinde baskı kuracağına dair şüphe bulunuyorsa tutuklama nedeni var sayılır.

Zimmet suçunda da tutuklama kararı verilebilir. Tutuklama kararı verilmesi halinde, kişiler en çok 2 yıl süre ile tutukevi adı verilen yerde tutulur. Ancak, 2 yıllık sürenin en fazla 1 yılı soruşturma aşamasında uygulanabilir. Tutukluluk süreleri zorunlu hallerde (davanın karmaşık olması, şüpheli sayısının çokluğu) toplamda 3 yıl daha uzatılabilir. 

Denetim görevinin ihmali suçunun faili hakkında uygulanacak tutukluluk süresi ise en fazla 1 yıl olup zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilir. 

Tutukluluk karar veya sürelerine karşı, 7 gün içinde kararı veren sulh ceza hakimliğine verilecek bir dilekçe ile yahut zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle itiraz edilebilir. Şüpheli veya sanık ile birlikte, müdafii (avukatı), eşi, kanuni temsilcisi (veli/vasi) ilgili merciye itirazda bulunabilir.

Kanuna aykırı olarak tutuklananlar, makul sürede hakim karşısına çıkarılmayanlar, haklarında KYOK veya beraat kararı verilen tutuklular; ikametgahlarının bulunduğu yer ağır ceza mahkemesinde, kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay veya her türlü 1 yıl içinde maddi veya manevi tazminat davası açabilir.

Zimmet Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Zimmet suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır:

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK)
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK)
  • İddianamenin düzenlenmesi

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Soruşturmaya yer olmadığı kararı, ihbar veya şikayet konusu fiil hakkında soruşturma yapılmayacağına ilişkin karardır. İhbar veya şikayet konusu fiilin suç teşkil etmemesi yahut genel ve soyut nitelikte olduğunun anlaşılması halinde soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Örneğin, ”Türkiye’deki bütün gümrük memurları zimmetine para geçiriyor” şeklindeki bir ihbar, genel ve soyut nitelikte kalacağından ve herhangi bir kişiye de isnat edilemeyeceğinden soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Soruşturmaya yer olmadığı kararının hatalı olduğu düşünülüyor ise, bu hususa ilişkin itirazda bulunulabilir. İtiraz, kararın kişiye tebliğ edilmesinden itibaren 15 gün içinde, kararı veren savcının bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine yapılır. 

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, soruşturma konusu suç bakımından kamu davası açılamayacağını ifade eden karardır. Zimmet suçunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı şu hallerde verilir:

  • Şüphelinin, suçu işlediğini gösterecek yeterli delilin bulunmaması, 
  • Suç bakımından öngörülen dava zamanaşımı süresinin dolması, 
  • Zimmet suçu bakımından genel af çıkması,
  • Şüpheli hakkında bu suça ilişkin açılmış bir dava veya verilmiş bir kararın bulunması.

Söz konusu hallerin bulunması durumunda, savcı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Ancak bu karara karşı ilgililer, kararın kendilerine tebliğ edilmesinden itibaren 15 gün içinde kararı veren savcının bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine itirazda bulunulabilir.

İddianamenin Düzenlenmesi

İddianamenin düzenlenmesi, savcı tarafından gerçekleştirilen ve suç şüphesi altında bulunan kişi hakkında dava açılmasını konu edinen bir işlemdir. Savcı, şüphelinin ilgili suçu işlemiş olduğuna dair yeterli delile ulaşmışsa iddianame düzenler ve mahkemeye sunar. Mahkemenin, iddianameyi kabul etmesi ile kamu davası açılmış olur. 

Zimmet Suçunun Savunması

Zimmet suçunun savunması, suçun işlenme şekline, failin sahip olduğu özelliklere, soruşturma ve yargılama aşamalarının gelişme sürecine göre değişiklik göstermektedir. Ancak, zimmet suçunun faili genel anlamda şu hususları ileri sürebilir:

  • Kamu görevlisi sıfatına sahip veya kamu görevlisi sayılan kimselerden olunmadığı,
  • Kendisine teslim edilen suça konu malın görevi gereği verilmediği,
  • Suça konu mal üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünün bulunmadığı,
  • Suça konu eylemin zimmete geçirme eylemi kapsamında kalmadığı, 
  • Zimmet suçuna konu eylemin, basit bir araştırma ile ortaya çıkarılabileceği,
  • Zimmet suçuna konu malın, iade amacı güdülerek kullanıldığı,
  • Zimmet suçuna konu malın, değerinin az olduğu,
  • Soruşturmadan/kovuşturmadan/hükümden önce etkin pişmanlık gösterildiği,
  • Zimmet suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı,
  • Lehe olacak delillerin toplanmadığı, aleyhe delillerin suçun ispatında yetersiz olduğu,
  • Suça ilişkin soruşturma ve yargılama aşamalarında usule aykırılıkların bulunduğu,
  • Hukuka aykırı delillerin yargılama sürecinde ve karar aşamasında kullanıldığı,
  • Dosyaya özel değinilmesi gereken diğer hususlar.

Zimmet suçu geniş kapsamlı bir suçtur. Bu nedenle, somut olayda suçun unsurlarının hukuki çerçevede değerlendirilmesi ve buna göre bir savunma yapılması önem taşır. Bu husus hakkında uzman bir ceza avukatına danışmakta fayda vardır. 

Zimmet Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Ceza yargılaması aşaması, soruşturma aşaması sonunda söz konusu olaya ilişkin savcı tarafından hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından işleme alınması ile başlayıp mahkeme tarafından suçu işlediği öne sürülen sanık hakkında kesin hüküm verilmesi ile sona eren bir süreçtir. Ceza yargılaması aşamasının diğer adı kovuşturma aşamasıdır.

Zimmet suçunun ceza yargılaması, genel hükümlere göre yapılır. Öncelikle mahkeme tarafından, söz konusu olay hakkında tarafların dinlenilmesi için bir duruşma günü ve saati belirlenir. Ardından bu gün ve saatin yazılı olduğu çağrı kağıdı taraflara tebliğ edilir. Tutuklu sanıklar için ise sanığın tutuklu bulunduğu cezaevine yazı yazılır. 

Duruşma günü öncelikle sanığın kimlik bilgileri doğrulanır. Sanığa eğitim ve mali durumu hakkında sorular sorulur. Sonrasında sanığa hangi suç isnadı ile karşı karşıya olduğu anlatılır ve savcı tarafından hazırlanan iddianamedeki önemli kısımlar hakim tarafından okunur.

Duruşma esnasında suçtan zarar gören veya katılanın olaya ilişkin şikayetleri, sanığın bu isnatlar karşısında savunmaları ve varsa tarafların avukatlarının beyanları dinlenir. Taraflar, bu aşamada kendi beyanlarını doğrulamak için tanık dinlenmesini isteyebilir. 

Hakim, kovuşturma aşamasının ilerleyişine göre söz konusu olayın aydınlatılması için yeni delillerin toplanmasına, başka kurumlardan belge ve doküman toplanmasına, uzmanlık gerektiren teknik konularda ise bilirkişi raporunun düzenlenmesine karar verebilir.

Hakim, dinlenilen beyanlar, savunmalar, yapılan incelemeler, istenilen rapor ve belgeler sonucunda sanık hakkında bir kesin karar verir. Bu karar ile sanığın suçlu olup olmadığı ve sanığa verilecek olan cezanın miktarı tespit edilir. 

Zimmet suçunun yargılamasında yetkili mahkeme, suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesidir.

Zimmet Suçunda Zamanaşımı

Zimmet suçunda dava zamanaşımı süresi 15 yıl, ceza zamanaşımı süresi ise 20 yıldır. Denetim görevinin ihmali suçunun zamanaşımı süreleri de zimmet suçundan farklıdır. Denetim görevinin ihmali suçunda dava zamanaşımı süresi suçun işlenmesinden itibaren 8 yıl, ceza zamanaşımı süresi ise fail hakkında verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır.

Dava zamanaşımı süresi, suçun işlenme tarihinden itibaren işlemeye başlar ve bu sürenin dolması halinde,  şüpheli hakkında dava açılamaz veya açılmış olan bir dava bulunuyorsa davanın düşmesi kararı verilir. 

Ceza zamanaşımı süresi ise, sanık hakkında verilen hükmün kesinleşmesi ile işlemeye başlar ve bu sürenin dolması halinde sanığa verilmiş olan cezanın infazına geçilmez.  

Zimmet Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Zimmet suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:

  • Beraat
  • Ceza verilmesine yer olmadığı kararı
  • Mahkumiyet
  • Davanın düşmesi

Beraat

Beraat, sanığın işlemiş olduğu iddia edilen suçtan aklandığını ifade eden karar türüdür. Zimmet suçunda, sanığın suçu işlediğini gösterir bir delilin bulunmaması halinde beraat kararı verilir. 

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, sanığın fiili suç oluştursa dahi ceza verilemeyeceğine ilişkin karar türüdür. Zimmet suçunda ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilecek haller şunlardır:

  • Sanığın suçu işlediği sırada akıl hastalığının bulunması, (Suç işlendikten sonra ortaya çıkan akıl hastalığı cezayı ortadan kaldırmaz.)
  • Sanığın suçu işlediği sırada alkol, uyuşturucu gibi geçici etkenler altında bulunması (İradi olarak alınan alkol ve uyuşturucu bu kapsamda değerlendirilmez.)
  • Sanığın, suça konu mal hususunda hataya düşmesi, (Örneğin, emanet edilen parayı kendi parası sanıp harcaması)
  • Sanığın suçu işlemesinde zorunluluk halinin bulunması (Örneğin, eşinin ameliyatı için parayı alması),
  • Sanığın suçu kendisine yönelik gerçekleştirilen fiziksel şiddet veya tehdit sebebiyle işlemesi,
  • Suçun, amirin bağlayıcı emrinin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi.

Mahkumiyet

Mahkumiyet, sanığın yargılandığı suçu işlemiş olduğunun anlaşılması halinde verilen karar türüdür. 

Zimmet suçunda sanığın mahkumiyetine karar verilirse, sanık 5 yıl ila 12 yıl arasında hapis cezasına çarptırılır. Ancak failin davranışları, geçmişi, kişiliği göz önünde bulundurularak cezasında ¼ oranında ‘iyi hal indirimi’ uygulanabilir. Buna karşılık, sanığın davranışlarının mahkemeyi kandırmaya yönelik olduğunun anlaşılması halinde ‘iyi hal indirimi’ uygulanmaz. 

Hakim, hapis cezası yerine güvenlik tedbiri uygulanmasına yahut hapis cezası ile birlikte güvenlik tedbirinin uygulanmasına karar verebilir. Bu durumda, sanığın kamu görevinden yasaklanmasına karar verilebilir, suç ile ilgili eşya ve kazançlara el konulabilir, akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunabilir.

Sanığın mahkumiyeti ile ayrıca tekerrür hükümleri gündeme gelebilir. Tekerrür, bir suçtan mahkumiyeti bulunan sanığın yeni bir suç işlemesi halidir. Bu durumda, sanığın işlemiş olduğu yeni suç adli para cezasını gerektirse dahi hapis cezası uygulanır, cezanın infazı daha sıkı şartlarda gerçekleştirilir ve kişi cezasını tamamlamış olsa bile denetimle serbest bırakılır.

Zimmet suçunun işlenmesi ile, ayrıca şirket, vakıf, dernek gibi özel kuruluşlara yarar sağlanmışsa, mahkumiyet halinde bu kuruluşlara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına karar verilir. Bu kapsamda, bu kuruluşların faaliyette bulunma izni iptal edilir ve suç ile elde edilen eşya ve kazançlara el konulur. 

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi kararı, yargılama yapılmasının bir anlam ifade etmediği hallerde verilen karar türüdür. Davanın düşmesi kararı ile sanığın suçlu olup olmadığına ilişkin herhangi bir karar verilmez. Zimmet suçunda davanın düşmesi kararı şu hallerde verilir:

  • Yargılaması yapılan sanığın hayatını kaybetmesi,
  • Zimmet suçu kapsamında genel af çıkması, 
  • 15 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolması, 

Zimmet Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Zimmet suçunda istinaf ve Yargıtay süreci, mahkeme tarafından verilen kararların bir üst mahkeme olan bölge adliye mahkemesi (istinaf mahkemesi) ve en üst mahkeme olan Yargıtay mahkemesi tarafından denetlenmesi aşamasıdır. İstinafa başvuru, istinaf kanun yolu olarak; Yargıtay’a başvuru ise temyiz kanun yolu olarak adlandırılır. 

Zimmet suçunda, sanık, eşi ve müdafii istinaf kanun yoluna başvuruda bulunabilir. Başvuru, kararı veren mahkemeye istinaf dilekçesi vermek veya zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. İstinaf başvurusunun kararın ilgililere tebliğinden itibaren 7 gün içinde yapılması zorunludur aksi halde istinaf başvuru hakkı kaybedilir, cezanın infazına geçilir. 

Zimmet suçunda temyiz kanun yoluna da kural olarak gidilebilir. Ancak kanun, niteliği gereği bazı kararlarda temyiz kanun yolunu kapatmıştır. Zimmet suçunda temyiz kanun yoluna gidilemeyecek haller şunlardır:

  • İstinaf mahkemesinin bozma kararları,
  • 5 yıl veya daha az hapis cezalarına ilişkin istinaf başvurusunun reddi kararları,
  • 5 yıl veya daha az hapis cezasını artırmayan istinaf mahkemesi kararları,
  • Yalnızca, eşya veya kazanç müsaderesini içeren istinaf başvurusunun reddi kararları,
  • 10 yıl veya daha az hapis cezalarında verilen beraat kararlarına karşı istinaf başvurusunun reddi kararları.

Temyiz kanun yoluna başvurunun açık olduğu hallerde; sanık, sanığın avukatı veya eşi, kararın bildirilmesinden itibaren 15 gün içinde istinaf mahkemesine verilecek bir dilekçe ile veya zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle başvuruda bulunabilir. Ancak bu süre içinde başvuru gerçekleşmez ise, bir daha temyiz başvurusunda bulunulamaz. 

Sonuç

Zimmet suçu, uzun süreli hapis cezasına sebebiyet verebilen ciddi bir suçtur. Dolayısıyla soruşturma aşamasının başından kovuşturma aşamasının sonuna kadar zimmet suçuna ilişkin hususlara ve sürece hakim olmak, hak kayıplarının en aza indirilmesi bakımından önem taşır. Bu noktada, alanında uzman bir ceza avukatına danışmak yararlı olacaktır.