mücbir sebep nedir

Mücbir Sebep

Hukuk kuralları her ne kadar ayrıntılı düzenlemeler içerse de mücbir sebeplerin varlığı halinde hukuki işlemler istenmeyen sonuçlar verebilir. Bu tür durumlarda sürecin dikkatli takip edilmesi gerekir ki mücbir sebepten ötürü zarar doğmasın.

Yazımızda mücbir sebep ne demek, mücbir sebep halleri nelerdir, hukuki sonuçları ve sözleşmeye etkisi nedir, nelere dikkat edilmelidir gibi soruları cevaplayacağız ve konunun bilinmesi gereken önemli bazı ayrıntılarına değineceğiz. Önemli bir konudan bahsettiğimiz için dikkatli okumanızı tavsiye ediyoruz.

Mücbir Sebep Nedir?

Bir borcun veya hukuki ilişkinin ihlaline veya aksamasına neden olan, ve ilgililerin kusuruna bağlı olmayan, kaçınması ve öngörülmesi söz konusu olmayan bir takım nedenlere mücbir sebep denir. Buna bağlı olarak mücbir sebep nedir sorusunun cevabında 3 unsur aranır. Bunlar: harici olma, kaçınılmaz olma ve öngörülmez olmadır.

Esasen mücbir sebep ne demek sorusuna mevzuatta (kanun ve diğer düzenlemelerde) verilmiş bir cevap yoktur. Ancak dağınık olarak mücbir sebep halleri ve bunlara bağlanan hukuki sonuçlar düzenlenmiştir. Mücbir sebep nedir denildiği zaman şu unsurları ararız:

Harici Olma

Hukuki ilişkinin ihlaline neden olan sebebin taraflardan veya hukuki ilişkiden kaynaklanmaması, mücbir sebebin dışarıdan gelen bir neden olması anlamına gelir.

Kaçınılmaz Olma

Mücbir sebep olarak nitelendirdiğimiz olay kaçınılmaz, yani sonuçları bertaraf edilemez olmalıdır.

İfayı engelleyen olayın engellenebileceği durumlarda mücbir sebep söz konusu olmaz.

Öngörülemez Olma

Mücbir sebebin öngörülemez olması demek, sözleşmenin kurulduğu sırada bunun gerçekleşeceğinin kesin olmaması demektir. Objektif bir değerlendirme ile bunun gerçekleşme ihtimalinin çok yüksek olmaması demektir.

Mücbir Sebep infografik

Mücbir Sebep Halleri Nelerdir?

Yargıtay kararlarında bir takım mücbir sebep hallerine yer verilmiştir. Yargıtay genel olarak deprem, sel, yangın gibi doğal afet hallerini, salgın hastalık vs. gibi toplumsal problemleri mücbir sebep olarak saymıştır.

Örnek vermek gerekirse; 2011 yılında gerçekleşen Van depremi birçok hukuki ilişkiyi etkilemiş ve mücbir sebep hukuki sonuçları ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde 2019-2020 yılında ortaya çıkan Coronavirüs de doğurduğu hukuki problemler bakımından mücbir sebep olarak kabul edilir. Bunların hukuki sonuçlarına aşağıda değineceğiz.

Ancak elbette ki bununla sınırlı tutmak doğru olmaz. Yukarıda bahsettiğimiz; harici olma, kaçınılmaz olma, öngörülemez olma özelliklerini taşıyan, karşı konulamayan ve hukuki ilişkiye zarar veren her olay mücbir sebep olarak sayılabilir.

Sözleşmelerde Mücbir Sebep

Herhangi bir sözleşmeye aykırılık, mücbir sebepten kaynaklanıyorsa, sözleşmedeki ifa edimini yerine getiremeyen borçlu bu aykırılıktan sorumlu tutulamaz. Bu aykırılık şu hallerde görülür;

  • Tam İfa İmkansızlığı
  • Kısmi İfa İmkansızlığı
  • Aşırı İfa Güçlüğü

Belirtmemiz gerekir ki sözleşme dediğimiz zaman çok kapsamlı bir alanı ifade ediyoruz. Bu bir kira sözleşmesi olabilir, ticari sözleşme olabilir, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden tutun ölünceye kadar bakma sözleşmesi bile olabilir. Bu noktada mücbir sebebin sözleşmeye ne şekilde etki edeceği ile ilgili muhakkak avukat yardımı alınmalıdır.

Esasen her mücbir sebep öngörülemeyen koşullar ortaya koyar. Buna bağlı olarak hukuki zemini sürecin en başından sağlam oturtmak gerekir ki mücbir sebepten doğan hak kaybı ihtimali en aza veya sıfıra indirilsin. Dolayısıyla avukat yardımı bu tür durumlarda oldukça hayatidir.

Mücbir Sebebin Sözleşmeye Etkisi

Mücbir nedenlerden ötürü sözleşmeye aykırı davranan kişi bundan sorumlu tutulamaz. Ancak buna rağmen bazı hukuki sonuçlar doğar. Şöyle ki;

Tam İfa İmkansızlığı  (TBK 136)

Mücbir sebepten ötürü sözleşmeden doğan ana borcun ifası imkansız hale gelirse, ifa borcu sona erer.

Eğer buna karşılık karşı taraftan ödeme veya başka bir edim alınmışsa bunun iadesi gerekir, karşı bir edim isteyemez.

Borçlunun alacaklıya mücbir sebebi iyi niyetle uygun bir zamanda bildirmesi ve gereken önlemleri alması gerekir.

Kısmi İfa İmkansızlığı (TBK 137)

Mücbir sebepten ötürü sözleşmeden doğan borcun bir kısmını yerine getirmek imkansız hale gelirse, imkansızlaşan kısımdan sorumluluk sona erer.

Ancak bu sona eren kısım olmasaydı sözleşme yapılmayacaktıysa o zaman tamamı sona erer.

Eğer alacaklı kısmi ifaya razı olursa karşılık olarak o oranda edim ifa eder. Eğer kısmi ifa kabul edilmez veya kısmi ifa mümkün olmazsa tam ifa imkansızlığı söz konusu olur.

Aşırı İfa Güçlüğü (TBK 138)

Beklenmeyen bir sebepten ötürü sözleşmeden doğan borcun yerine getirilmesi dürüstlük kuralları uyarınca kendisinden beklenmeyen kişi için sözleşmenin şartları yeniden değerlendirilir.

Burada bir anlaşma sağlanamazsa hakim kararı ile yeniden sözleşme şartları uyarlanır.

Eğer somut olayın şartlarına göre bu mümkün değilse sözleşmeden dönülebilir.

Eğer sürekli edim gerektiren bir sözleşme varsa bu sefer fesih hükümleri uygulanır.

Mücbir Sebepten Ötürü Borcun Zamanında İfa Edilememesi

Mücbir sebepten ötürü sözleşmeden doğan borcun ifası gecikmişse borçlu temerrüdü söz konusu olur. Borçlu temerrüdünün kusura bağlı olmayan sonuçları doğar.

Alacaklı, gecikmeden doğan zararının tazminini isteyemez, ifadan vazgeçip, zamanında ifa edilseydi elde edeceği karı, müspet zararı, isteyemez, sözleşmeden dönebilir ancak sözleşme yapılamamasından doğan  menfi zararını isteyemez.

Mücbir Sebepten Ötürü Borcun Gereği Gibi İfa Edilememesi

Mücbir sebep halinde borçluya kusur isnat edilemeyeceği için sözleşmenin gereği gibi ifa edilememesinde alacaklının uğradığı zararı tazmin etmeye gerek olmaz. Borçlu gene temerrüde düşer ancak kusura bağlı sonuçlar borçlu üzerinde doğmaz. Örneğin, alacaklı, sözleşmeye aykırı ifayı kabul ettiği zaman artı olarak tazminat isteyemez.

Yukarıda da değindiğimiz üzere somut olayın özelliklerine, sözleşmenin türüne, mücbir nedenin ne olduğuna vs. bağlı olacak şekilde hukuki sonuç doğabilir. Buna örnek olarak “corona sürecinde sözleşmenin feshi” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

İşçi – İşveren İçin Mücbir Sebep

Mücbir sebepler iş hukukunda da kendisini gösterir. Bu kapsamda işçinin ve işverenin iş sözleşmesini haklı nedenle feshetmesi mümkündür. Buna göre; işyerinde 1 haftadan fazla çalışmayı engelleyen mücbir bir nedenin ortaya çıkması halinde hem işçi hem de işveren iş sözleşmesini haklı nedenle feshedebilir.

Mücbir nedenlere örnek olarak salgın hastalıkları gösterebiliriz. Bunun gibi bir zorlayıcı nedenin varlığı halinde hem işçinin hem de işverenin haklı nedenle sözleşmeyi feshetmesine örnek olarak “corona sürecinde işçi – işveren ilişkisi” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz. Esasen bu yazımızda bir çok farklı duruma da değindik.

İş hukukunda mücbir sebeplere rastladığımız bir alan da fazla mesai (fazla çalışma) halleridir. Normal fazla çalışmadan farklı olarak zorunlu nedenle fazla çalışma, zorlayıcı (mücbir) nedenlerin varlığı halinde söz konusu olabilir. Fazla çalışmanın ayrıntılarını değerlendirdiğimiz “fazla mesai” ve “fazla mesai ücreti hesaplama” başlıklı yazılarımızı okuyabilirsiniz.

Zorlayıcı nedenlerle fazla mesai yaptırıldığı zaman işçilere sonradan uygun bir dinlenme süresi verilmelidir. Tabi buradaki fazla mesai meselesi de mücbir nedenin özelliklerine bağlıdır.

Örnek vermek gerekirse bir sel durumunda fazla çalışma yapılarak işyerinin eski haline getirilmesi sağlanabilir ancak coronavirüs gibi salgın hastalık zamanı fazla çalışma yaptırmanın bir anlamı yoktur. Hatta bu durum ağır bir ihlal bile olabilir.

İdarenin Mücbir Sebebi

Mücbir sebep hallerinde Devletin yani idarenin de sorumluluğu kalkar. Benzer şekilde kişilerin idareye karşı yerine getirmesi gereken bir takım sorumluluklar da mücbir sebep hallerinde yerine getirilmeyebilir. Belirtmemiz gerekir ki idare hukukunda mücbir sebepler ve hukuki sonuçları Danıştay kararları çerçevesinde şekillenmektedir.

İdari konularda mücbir sebep meselesini bir tablo ile izah edebiliriz:

İDARE HUKUKUNDA MÜCBİR SEBEP

 

Mücbir Sebebin İdarenin Sorumluluğunu Kaldırması

 

Mücbir Sebebin Kişilerin Sorumluluğunu Kaldırması

 

İdarenin bir eylem veya işlemi; nehir taşması, yağmur, kasırga, samyeli, toprak düşmesi, deprem, salgın hastalık vs. gibi mücbir nedenlerden ötürü kişileri zarara uğratırsa idare bundan (kusurlu veya kusursuz) sorumlu olmaz.

 

Ancak mücbir sebep; idarenin fiili ile ortaya çıkan zarar arasındaki nedensellik bağını tam olarak koparmalıdır. Aksi halde idare sorumlu olur.

Kişilerin idareye karşı Anayasadan ve diğer kanunlardan doğan yükümlülükleri vardır.

 

Mücbir nedenlerin varlığı halinde bu yükümlülüklere aykırılıktan ötürü sorumluluk doğmaz.

Kişilerin idare karşısındaki mücbir nedenle sorumluluğunun kalkması ile ilgili hem mevzuatta hem de Danıştay kararlarında hüküm bulunur.

İdarenin sorumluluğu ile ilgili olarak deprem mücbir sebebi sıklıkla Danıştay kararlarına konu olur. Yukarıda da belirttiğimiz üzere nedensellik bağı tamamen kesilmelidir ki idare sorumlu tutulmasın.

Şu şekilde açıklayabiliriz: ne kadar uygun izin vs. verilse idi deprem her türlü o zarara neden olacaktı diyebiliyorsak nedensellik bağı kesilir. Ancak deprem, idarenin hukuka uygun davranması ihtimalinde zarara yol açmazdı diyebiliyorsak idare sorumlu tutulur.

Gene doğal afet olarak sayılabilecek aşırı yağış ve sel de bu şekilde değerlendirilebilir. Bu halde de altyapının değerlendirilmesi gerekir. Ancak belirtmemiz gerekir ki her somut olay için ayrı değerlendirme yapmak gerekir. Çünkü her somut olay mevzuatın farklı noktalarına temas ediyor olabilir.

İdarenin mücbir sebebi sadece bunlardan ibaret değildir. Örneğin salgın hastalık veya başka bir mücbir neden halinde zorunlu olarak duraksayan idari işlemlerden ötürü sorumluluk da doğmayabilir.

Mücbir nedenler kimi zaman idarenin sorumluluğunu azaltırken kimi zaman tamamen kaldırabilir. Bu nedenle avukat yardımı büyük önem taşır. İdareye karşı açılan tazminat davaları hakkında bilgi edinmek için ‘tam yargı davası’ başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Yukarıda kişilerin idareye karşı yükümlülüklerinin mücbir sebep hallerinde duraksayabileceğinden bahsetmiştik. Bazı kanunlarda ve Danıştay kararlarında bunlar açıkça düzenlenir. Bunları şu şekilde göstermemiz mümkündür:

Kanunda ve Danıştay Kararlarında Mücbir Sebep

Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu

10. maddede; doğal afetler, kanuni grev, salgın hastalık, seferberlik, gerektiğinde kurum tarafından belirlenen diğer haller şeklinde mücbir sebepler sayılmıştır.

Vergi Usul Kanunu

13. maddede; vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, hastalık ve tutukluluk, yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler, mecburi gaybubetler, defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması gibi haller mücbir sebep olarak sayılmıştır.

Petrol Kanunu

122. maddede; doğal afetler, harb, isyan ve diğer mücbir sebeplerle petrol hakkı sahibinin yükümlülüklerinin ertelenmesi halleri mücbir sebep olarak yer almıştır.

Elektrik Piyasası Kanunu

5. maddeye göre; “mücbir sebep hâlleri ile lisans sahibinden kaynaklanmayan haklı sebepler dışında üretim tesisinin lisansında belirlenen inşaat süresi içerisinde kurulmaması veya kalan süre içerisinde kurulamayacağının tespit edilmesi hâllerinde lisans iptal edilir ve teminat mektubu irat kaydedilir” (mücbir sebep halleri sayılmamıştır)

Maden Kanunu

3. maddeye göre mücbir sebep; sel, yangın, deprem, grizu patlaması, çökme, heyelan ve benzeri halleri; beklenmeyen haller ise tenör, jeoloji, pazarlama, ulaştırma ve altyapı şartlarındaki beklenmeyen değişiklikler ile ilgili mevzuat gereğince diğer kurumlardan alınması gereken izinlerin alınamaması durumlarını ifade eder ve mücbir sebep ile beklenmeyen halde aynı sonuçlar doğar.

Danıştay Kararları

Bu tabloda yer alan tüm hallere Danıştay kararlarında rastlanır. Bunların haricinde de bazı halleri görürüz.

Örneğin trafik kazasından ötürü seviye belirleme sınavına girmeyen öğrencinin durumunu mücbir sebep kapsamında değerlendirmiştir.

İdarenin de bazı yatırımlara geç başlaması, uzatması durumlarının mücbir sebepten kaynaklanıp kaynaklanmadığı derinlemesine tartışılmıştır.

Ticari İşlerde Mücbir Sebep

Türk Ticaret Kanunu hükümlerinde mücbir sebep tanımlanmamakla birlikte bir takım düzenlemelerde yer almıştır. TTK madde 811 düzenlemesi uyarınca mücbir sebep nedeniyle kanuni süreler içerisinde ibraz ve protesto edilemeyen çekler için bazı süreler uzar. Ancak yukarıda da değindiğimiz üzere böyle durumlarda mücbir sebebin karşı tarafa gecikmeksizin bildirilmesi gerekir.

Gene yolcu taşıma işlerinde TTK madde 907 uyarınca, yolcu taşıma sözleşmesi yapılır ancak ifa edilmezden önce mücbir sebep ortaya çıkarsa sözleşme geçersiz olur ve tarafların birbirine karşı tazmin sorumluluğu doğmaz. Taraflar bu sözleşmeden ötürü birbirlerine verdikleri ödemeleri iade etmekle yükümlü olurlar.

TTK madde 1286 uyarınca deniz ticaretinde de mücbir sebep söz konusu olabilir. Buna göre gemilerin çarpışması (çatma) hali mücbir sebepten kaynaklanmışsa meydana gelen zarara o zarara uğrayan kişiler katlanır. Yani tarafların birbirinden tazminat talep etme hakkı doğmaz.

ÖNEMLİ: Tüm bu hallerde mücbir sebebe ilişkin şartlar gerçekleşmiş olmalıdır. Hem unsurlar sağlanmalı hem de gerekli bildirimler zamanında yapılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. Aksi halde mücbir sebep korumasından yararlanılamaz. Bunun tespiti için avukat yardımı almak büyük önem taşır.

Mücbir Sebep Hallerinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Yukarıda mücbir sebep ile ilgili bilinmesi gereken temel meselelere değindik. Gerek sözleşmeler, gerek vergi sorumluluğu ve idari işlemler gibi tüm hukuki meselelerde mücbir sebebe ilişkin bir kısım vardır.

Ancak gene yukarıda belirttiğimiz üzere mevzuatta derli toplu bir şekilde mücbir sebep düzenlemesi bulunmaz. Bu nedenle bu süreçlerin hukuki zeminde titizlikle takibi gerekir.

Aksi halde haklıyken haksız konuma düşülür ve telafisi güç zararlar doğar. Bunun önüne geçebilmek adına avukat yardımı almak büyük önem taşıyor.