Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ve cezası

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu ve Cezası

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda, hürriyete karşı suçlar bölümü altında yer alan suç tiplerinden biridir. Israrlı hareketlerle bir kimsenin rahatsız edilmesi bu suç tipini oluşturmaktadır.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Nedir

Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçu, bir kimsenin ısrarla; gürültü yapılarak, telefon edilerek yahut kötü davranışlarda bulunularak rahatsız edilmesidir. Bu suç TCK m.123 hükmünde düzenlenmiştir.

TCK 123:

“Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir”

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu Nasıl Oluşur

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu; bir kimsenin huzur ve sükununu bozmak maksadıyla, ısrarla, telefon edilmesi ve gürültü yapılmasıyla oluşur. Aynı şekilde, bir kimsenin huzur ve sükununu bozmak maksadıyla hukuka aykırı bir eylemde bulunulması durumunda da bu suç oluşmaktadır.

Suçun oluşabilmesi için, ek bazı şartlar da aranmaktadır. Bunlar; kişinin, mağdurun huzur ve sükûnunu bozma amacıyla hareket etmesi ve eylemlerinin ısrar boyutuna ulaşacak şekilde tekrarlanmasıdır.

Eylemlerin ısrar boyutuna ulaşması için kaç kez tekrarlanması gerektiğine ilişkin genel bir kabul yoktur. Eylemin ısrar boyutuna ulaşılıp ulaşmadığı ve failin huzur bozma amacı ile hareket edip etmediği, durumun koşullarına göre değerlendirilmektedir. 

DİKKAT: Telefon etmek suretiyle kişilere cinsel tacizde bulunmak, hakaret etmek, tehdit yahut şantaj eylemlerinde bulunmak halinde, bu suç türlerinden yargılama yapılmaktadır.

Telefon Edilmesi

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun işlenebileceği ilk hal, telefon etmedir. Ankesörlü, sabit, mobil ve iş yeri telefonları gibi tüm telefonlarla bu suç işlenebilir. Ayrıca, Whatsapp, Instagram, Twitter gibi sosyal medya uygulamaları üzerinden yapılabilen aramalarla da işlenebilmektedir.

Telefon etme yalnızca arayıp konuşmak olarak da değerlendirilmemektedir. Konuşmadan kapatmak, müzik dinletmek, yalnızca çaldırmak yahut boş mesajlar atmak, e-posta göndermek bu suç kapsamındadır.

Örneğin Yargıtay bir kararında; sanığın, mağdurun telefonunu 14 kez arayarak, bir saniye telefonu çaldırıp kapatma eylemlerinin, kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 4. CD. 2009/10573 E. 2011/8147 K.)

Yine bir Yargıtay kararında, sanığın mağduru 2 dakikalık aralarla, rahatsız etmek amacıyla telefon etmesi bu suç kapsamında değerlendirilmiştir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi T. 03.04.2014, E. 2013/18706, K)

Gürültü Yapılması

Gürültü yapılması, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun işlenebileceği bir diğer haldir. Yine, yapılan gürültünün mağduru rahatsız etme amacı gütmesi gerekmektedir.

Örneğin, evde tamirat yapılması yahut evde gerçekleşen bir toplantıdaki kişi sayısın çokluğu sebebiyle oluşan gürültü bu suçu oluşturmayacaktır. Çünkü evdeki kişilerin amacı, komşuların huzur ve sükununu bozmak değildir. Şartların sağlanması halinde farklı suçlar oluşabilir.

Yargıtay, başka bir kararında; sanığın arabası ile patinaj yapmak, yüksek sesle müzik dinlemek ve egzoz sesi çıkarmak şeklindeki eylemlerinde, mağdura yönelik huzur ve sükun bozma kastıyla, hareket edip etmediği tespit edilmeden karar verilmesini, bozma sebebi olarak görmüştür. (Yargıtay 4. CD. 2021/5987 E. 2023/16280 K.)

Hukuka Aykırı Eylemde Bulunma

Hukuka aykırı herhangi bir eylemin ısrarla devam etmesi ve bu hareketin, kişilerin huzur ve sükununu bozma amacı taşınması halinde bu suç işlenmiş sayılacaktır.

Örneğin, bir kişiye sürekli seslenmek, bir şeyler fırlatmak, görüş alanını kapatmak, kapısını çalmak gibi hareketler, huzur ve sükunu bozma amacı taşıyorsa bu suçu oluşturur.

Bir diğer örnek olarak, sokaktaki egzoz sesi veya sokak satıcısı sesleri bu amacı taşımadığından, huzur ve sükunu bozma suçunu oluşturmamaktadır.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Cezası

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun cezası, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.

Kanunda yer alan sınırlar çerçevesinde verilecek kesin cezayı hâkim takdir etmektedir.  Hâkim kesin cezayı belirlerken; suçun işleniş şekli, meydana getirdiği zararın büyüklüğü, işlendiği yer ve zaman gibi hususları gözeterek bir karar vermektedir.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs, bir suçun, failin elinde olmayan sebeplerle tamamlanamamasıdır. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna ilişkin hareketlere başlanmış ancak bir şekilde suç tamamlanamamışsa teşebbüs aşamasında kalmış olmaktadır.

Örneğin bir kimse ısrarlı bir şekilde ev telefonundan aranmasına rağmen evde olmaması sebebiyle, aramalar ulaşmamışsa teşebbüsten bahsedilebilecektir.

Bir suçun işlenmesine ortaklık eden kimse o suça iştirak etmiş olur. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun işlenmesine iştirak eden herkes, suçun işlenişindeki katkısı ve bu katkının suçun işlenmesine kattığı öneme göre cezalandırılmaktadır. 

Failin, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunu oluşturan hareketlerinin aynı zamanda başka bir suçu da oluşturması durumunda içtima söz konusu olur. Bu durumda suçlu, bu suç türleri arasında en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılmaktadır. 

Örneğin telefon ile ısrarlı aramalar sonucunda aynı zamanda hakaret ya da tehdit suçunun da işlenmiş olması durumunda yahut ısrarlı aramanın cinsel taciz suçunu oluşturması durumunda içtima gereği fail, en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılacaktır.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçu ve Cezası

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Soruşturma Aşaması

Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun soruşturma aşaması, Cumhuriyet Savcısının suç şüphesini, mağdurun bizzat gidip şikâyette bulunarak öğrenmesiyle başlar ve iddianamenin düzenlenmesi ile sona erer.

Bazı durumlarda savcı, soruşturma sonucunda topladığı deliller ve edindiği bilgiler sonucunda dava açılmasını uygun görmeyerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verebilir. Bu durumda söz konusu kararın verilmesi ile soruşturma aşaması sona erer. 

Savcı soruşturma sonucunda iddianame düzenleyerek kamu davasının açılmasına da karar verebilir. Bu durumda da soruşturma aşaması sona erer ve yargılama aşaması (Kovuşturma) başlar.

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun soruşturulmasına ilişkin temel ve önemli hususlar aşağıda başlıklar hâlinde açıklanmıştır.

Şikâyet-İhbar

Şikâyet, suç konusu fiillere maruz kalan kişi tarafından, adli makamlara yapılan suç bildirimidir. Bazı suçların soruşturulmaya başlanabilmesi için suça maruz kalan kişi tarafından adli makamlara şikâyette bulunulmuş olması gerekmektedir. 

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu, soruşturulması mağdurun şikâyetine bağlı olan suçlardandır. Bu sebeple, bu suç bakımından soruşturma başlatılabilmesi için; suça maruz kalan kişinin, faili veya fiili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde bir polis merkezine yahut savcılığa giderek suç bildiriminde bulunması gerekmektedir.

Suç bildirimi yazılı veya sözlü olarak yapılabilir. Yazılı bildirimde bulunurken yazılan dilekçeye dikkat edilmelidir. Bu konu hakkında “kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu şikayet dilekçesi örneği” yazımızı inceleyebilirsiniz.

Suçun mağduru tarafından yapılan şikayet başvurusunun geri alınması durumunda, yürütülen soruşturma sonlandırılmakta ve dosya kapanmaktadır.

Gözaltı

Gözaltı, soruşturmanın sürdürülebilmesi için zorunlu olduğu hâllerde, şüphelinin, hâkim kararı olmaksızın adli makamların eli altında tutulmasını sağlayan tedbir türüdür.

Kişinin gözaltı süresi en fazla 24 saat olabilmektedir. Bireysel suçlarda bu süre uzatılamamaktadır. Toplu suçlarda ise belirli koşullar altında sürenin uzatılabilir.

Toplu suç; üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suçu ifade eder. Toplu suçlarda savcı, gözaltı süresinin her defasında bir günü geçmemek üzere, gözaltının üç gün süreyle uzatılmasına karar verebilir.

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun soruşturulması bakımından zorunlu olması ve şüphelinin suçu işlediği yönünde somut bir şüphe olması hâlinde gözaltı kararı verilebilmesi mümkündür. Ancak bu süre 24 saati aşamaz ve toplu suçlar haricinde uzatılamaz

Gözaltı tedbirine ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin karara karşı, salıverilme talebiyle Sulh Ceza Hâkimine başvurulabilir. Sulh ceza hâkimi 24 saat içinde başvuruyu sonuçlandırır. Bu başvuru gözaltına alınan kişi tarafından yapılabileceği gibi; gözaltına alınanın eşi, annesi, babası, kardeşleri ve yakın akrabaları tarafından da yapılabilir.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması aşamasında, toplanan deliller savcı tarafından değerlendirilerek suç konusu olay açıklığa kavuşturulmaya ve asıl gerçeğe ulaşılmaya çalışılır. Dolayısıyla suçun şüpheli tarafından işlenip işlenmediği bu yolla ortaya çıkarılabilmektedir.

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu bakımından bir cezanın söz konusu olabilmesi için öncelikle deliller toplanmalı ve suçun işlenip işlenmediğine ilişkin gerçeğe ulaşılmalıdır. Deliller savcının talimatı ile toplanmaktadır. Savcı, yalnızca şüphelinin aleyhine olan delilleri değil lehine olan delilleri de toplamakla yükümlüdür.

Delillerin toplanması aşamasında elde edilen delilin kullanılabilmesi için, delilin hukuka uygun olması gerekmektedir. Hukuka aykırı deliller, yargılamanın hiçbir evresinde kullanılamamaktadır. Hukuka aykırı delil, kanunlara aykırı bir şekilde elde edilmiş delildir.

Hukuka aykırı delile örnek olarak; yetkili bir makamca alınmış arama kararı olmadan aranan kişi üzerinden elde edilen eşya verilebilir. Bu şekilde elde edilmiş olan delilin kullanılması ve yargılamada dikkate alınması mümkün değildir.

İfade ve Sorgu

İfade, şüphelinin soruşturma konusu suç ile ilgili Cumhuriyet savcısı tarafından yahut kolluk görevlileri (emniyet birimleri, jandarma vb.) tarafından dinlenmesidir. Sorgu ise, şüpheli veya sanığın hâkim veya savcı tarafından dinlenmesini ifade etmektedir. 

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun soruşturma evresinde, şüpheli/şüphelilerin ifadesi alınarak yaşanılan olaya ilişkin gerçekliğe ulaşılmaya çalışılır. Bu süreçte öncelikle şüpheliye bir davetiye gönderilir ve ifadesinin alınması için polis merkezine yahut savcılığa çağrılır. İfadeye çağırılan şüpheli gelmediği takdirde emniyet görevlileri aracılığıyla zorla getirilmesine karar verilir.

İfade alınırken öncelikle şüphelinin kimliği saptanır. Akabinde; kendisine yüklenilen suçlar anlatılır, müdafi (avukat) seçme hakkının bulunduğu ve yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmama hakkı (susma hakkı) olduğu anlatılır. Sonrasında, kendisine yöneltilmiş olan suça ilişkin beyanları dinlenir.

Kişiye zor kullanılması, ifade vermeye zorlanması gibi usullerin uygulanması hukuka aykırı kabul edilmektedir. Bu usuller uygulanarak verilen ifadeler yargılamanın hiçbir aşamasında kullanılamaz.

İfade ve sorgu aşaması, şüpheli için en kritik aşamalardan biridir. Şüpheli, kendini çok iyi ifade etmelidir. Aksi taktirde yanlış anlaşılmalara sebebiyet verebilir ve kendisini çok daha karmaşık bir durumun ortasında bulabilir. Bu sebeple, herhangi bir hak kaybı yaşanmaması adına, ifade alınırken ve alınmadan öncesinde uzman bir ceza avukatından yardım alınması faydalı olacaktır.

Uzlaşma

Uzlaşma; fail ile suç sebebiyle zarar gören tarafın, failin bir edimi karşılığında uzlaşmasıdır. Hangi suçlar için uygulanabileceği Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmiştir. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu bakımından uzlaşma prosedürü uygulanabilir.

Soruşturma aşamasında uzlaşılması hâlinde fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir (KYOK). Uzlaşılmaması durumunda ise fail hakkında ceza davası açılır.  Kovuşturma aşamasında uzlaşılması hâlinde davanın düşmesi kararı verilir. Uzlaşılmaması durumunda ise yargılamaya devam edilir. 

Uzlaşma prosedürünün işlenmesi ve tarafların uzlaşamaması halinde, yeniden uzlaşma yoluna gidilmesi mümkün değildir.

Adli Kontrol

Adli kontrol, suç şüphesi altında olan kişinin denetim ve gözetim altında tutulmasını sağlayan tedbirdir. Bu tedbirlere örnek olarak; imza uygulaması, güvence bedeli, yurtdışına çıkış yasağı, elektronik kelepçe takılması verilebilir.

Adli kontrol kararı, tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde uygulanan daha hafif düzeyli bir koruma tedbiridir. Tutuklama kararı yerine adli kontrol kararı verilmesinin amacı, tutuklama tedbirinin, kişinin hürriyeti yahut seyahat özgürlüğü gibi haklarını engelleyen ağır sonuçları olmasıdır.

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu bakımından tutuklama kararı verilememesine rağmen gereğince adli kontrol kararı verilebilmesi mümkündür. Bu suç bakımından, tutuklama sebeplerinin varlığı hâline adli kontrol kararı verilebilir.

Bu karara karşı itiraz yolu açıktır. Kararın verilmesinden itibaren 7 gün içerisinde, kararı veren hâkimliğin yargı çevresi içerisinde bulunan asliye ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz edilmesi üzerine, adli kontrol kararının kaldırılmasına, yükümlülüklerin, değiştirilmesine veya sanığın bazı yükümlülüklerden muaf tutulmasına karar verilebilir.

Tutukluluk

Tutuklama tedbiri, kuvvetli suç şüphesi, kaçma şüphesi ve delilleri karartma şüphesi bulunan şüphelilerin gözetim altında tutulmasıdır. Adli kontrol kararı verilmesinin yeterli olduğu durumlarda, tutuklama yapılamaz.

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun soruşturulması bakımından tutuklama tedbirine başvurulamamaktadır. İlgili kanuni düzenlemeye göre, vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenen suçlar hariç olmak üzere, üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilememektedir. Bu suçta, üst sınır 1 yıl olduğundan soruşturma aşamasında tutuklama tedbirine başvurulması mümkün değildir.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunda Soruşturma Sonucunda Verilebilecek Kararlar

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun soruşturması sonucunda verilebilecek kararlar aşağıdaki gibidir.

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı,
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı,
  • İddianamenin düzenlenmesine ilişkin karar.

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Savcılığa ulaşan ihbar ve şikâyet konusu fiilin suç oluşturmadığının herhangi bir araştırma yapılmasını gerektirmeksizin açıkça anlaşılması hâlinde yahut ihbar ve şikâyetin soyut ve genel nitelikte olması hâlinde savcı, soruşturmaya başlamaksızın soruşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verebilir. Bu durumda soruşturmaya hiç başlanmamış olur.

Soruşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edilebilmektedir. SYOK’a itiraz; kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde kararı veren savcının bağlı bulunduğu Sulh Ceza Hakimliğine yazılı olarak yapılır.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Soruşturma sonucunda savcı, şüpheli hakkında dava açılmasını uygun görmezse, yeterli delil bulunmuyorsa yahut etkin pişmanlık hükümleri varsa kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verebilir. Bu karara uygulamada KYOK kararı denilmektedir. Bu durumda dava süreçleri başlamaktadır.

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edilebilmektedir. KYOK’a itiraz; kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde kararı veren savcının bağlı bulunduğu Sulh Ceza Hakimliğine yazılı olarak yapılır.

İddianamenin Düzenlenmesi Kararı

Soruşturma sonucunda savcı, suçun işlendiği konusunda yeterli şüpheye ulaşırsa iddianame düzenler. Akabinde, düzenlediği iddianameyi görevli ve yetkili Mahkemeye sunar. İddianamenin kabul edilmesi hâlinde kamu davası açılır ve yargılama aşamasına geçilir.

Kişilerin Huzur ve Sükununu Bozma Suçunun Savunması

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna ilişkin bir yargılamada, somut olayın özelliklerine göre bazı teknik savunmalar yapılabilmektedir. Aşağıda, örnek niteliğindeki bazı savunmalara yer verilmiştir.

  • Huzur ve sükunu bozma amacının olmadığı,
  • Davranışların ısrar boyutuna ulaşmadığı,
  • Mağdurun rahatsızlık duymadığı ve dolayısıyla neticenin oluşmadığı,
  • Suç işleme kastı ile hareket edilmediği,
  • Masumiyet karinesinin dikkate alınmadığı,
  • Sanık hakkında ortaya konulan aleyhe delillerin geçersiz olduğu,
  • Kuvvetli suç şüphesi oluşturan yeterli delil bulunmadığı,
  • Suç vasfının veya unsurlarının yanlış değerlendirildiği,
  • Sanığa ilişkin lehe delillerin toplanmadığı,
  • Şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığına ilişkin savunmalar ileri sürülebilir.

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuna ilişkin savunmalar somut olayın şartlarına göre değişkenlik göstermektedir. Bu sebeple sağlıklı bir savunma yapılabilmesi için uzman bir ceza avukatından yardım alınmasında fayda vardır.

Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Ceza yargılaması aşaması, soruşturma evresi sonunda, savcı tarafından hazırlanan iddianamenin mahkemece kabul edilerek davanın açılmasıyla başlar ve mahkeme tarafından sanık/sanıklar hakkında bir karar verilmesiyle sona erer. Bu evreye, uygulamada, kovuşturma evresi de denmektedir. 

Yargılama aşamasında sanık savunma hakkını kullanabilir. Bu süreçte sanık, lehine olan delillerin toplanmasını isteyebilir ve kendisini savunabilir.

Bu suç türü, basit yargılama usulünün uygulanabileceği suç türlerinden biridir. Dolayısıyla hakim, basit yargılama usulünü tercih edebilir.

Basit yargılama usulüne gidilmesi halinde, dosya, duruşma yapılmadan evrak üzerinden incelenir. Kişilerin savunmalarını yazılı olarak bildirmesi gerekir.

Seri yargılama usulünü benimsenmesi halinde ise, deliller toplanır, görgü tanıkları dinlenir ve duruşmalar yapılır. Sonucunda hâkim toplanan tüm delilleri, savcının görüşünü, sanığın tutum ve davranışları ile beyanlarını, görgü tanıklarının beyanlarını değerlendirerek bir karar verir.

Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Zamanaşımı

Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunda dava zamanaşımı süresi suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl; ceza zamanaşımı kararın kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıldır. 

Dava zamanaşımına ilişkin 8 yıllık süre, suçun işlendiği tarihte başlar. Bu süreden sonra dava açılamaz ve ceza verilemez. Ceza zamanaşımına ilişkin 10 yıllık süre ise, cezaya ilişkin mahkeme kararının verildiği gün başlamaktadır. Bu süre geçtikten sonra cezanın infazı istenemez.

Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:

  • Beraat
  • Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
  • Mahkûmiyet
  • Adli para cezasına çevirme
  • HAGB
  • Cezanın Ertelenmesi
  • Davanın Düşmesi

Beraat

Beraat, bir mahkeme tarafından yapılan yargılama sonucunda, sanığın suçsuz olduğuna karar verilmesidir. Beraat kararı, sanık tarafından işlenmemesi, delil yetersizliği, suçun unsurlarının oluşmamış olması gibi sebeplerle verilebilir.

Örneğin, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçuyla ilgili bir dava sonucunda, mahkeme sanığın, huzur bozma amacıyla hareket etmediği kanaatine varırsa, beraat kararı verebilir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, sanığın fiilleri suç teşkil etmesine rağmen herhangi bir neden ile ceza verilmemesidir. Bu kararın verilebileceği hâller kanunda sayılmıştır. CYOK kararı verilebilecek hâllere örnek olarak; faile akıl hastalığı sebebiyle kusur yüklenememesi yahut yaşının küçük olması sebebiyle kusur yüklenememesi verilebilir.

Mahkûmiyet

Mahkûmiyet kararı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda sanığın suçlu olduğuna hükmedilmesidir. Kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçunun tüm unsurlarının oluştuğu, sanık tarafından işlendiği ve ceza verilmemesi için herhangi bir sebep de olmadığı anlaşılırsa mahkûmiyet kararı verilir.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, bazı olgular gözetilerek hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesidir. Hapis cezası üst sınırı 1 yılın altında olan ve kasten işlenen suçlar adli para cezasına çevrilebilir. Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu için de adli para cezasına çevirme kararı verilmesi mümkündür.

Hapis cezasının adli para cezasına çevrilip çevrilemeyeceği hâkimin takdirindedir. Ancak hükmedilen hapis cezası 30 gün veya daha az süreli ise hâkim hapis cezasını para cezasına çevirmek zorundadır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; bazı koşulların varlığı durumunda, verilen cezanın açıklanmaması kararıdır. Uygulamada HAGB kararı da denilmektedir. 

 HAGB kararı verilebilmesi için; verilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli olması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmaması ve sanığın tutum ve davranışlarından yeniden suç işlemeyeceğine dair kanaate varılması gerekmektedir.

HAGB kararı verilmesi hâlinde kişi 5 yıl süreyle denetime tabi tutulur. Kişinin, bu 5 yıl içerisinde kasıtlı bir suç işlememesi gerekmektedir. Aksi taktirde HAGB kararı ortadan kalkar ve hüküm açıklanır. 

 HAGB kararı adli sicil kaydında gözükmemektedir. Ancak 5 yıllık denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenirse hüküm açıklanacağından sicilde gözükecektir. 5 yıllık denetim süresinin kasıtlı bir suç işlenmeden geçirilmesi hâlinde karar hiçbir zaman açıklanmaz ve sicile işlemez.

Cezanın Ertelenmesi

2 yıl veya daha az süreli suçlara ilişkin cezaların ertelenmesine karar verilebilir. Bu durumda kişi için hükmedilen hapis cezasının uygulanması bir süre için ertelenir.

Hapis cezasının ertelenmesi durumunda, bir denetim süresi belirlenir. Bu süre, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olamaz. Erteleme süresi içinde kişi, herhangi bir suç işlemez ve kendisine verilen denetim yükümlülüklerine uyar ise, hapis cezası infaz edilmiş sayılır. Erteleme sonucunda verilen mahkûmiyet kararı, ilgili kişinin adli sicil kaydına işlenir.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi, bazı durumlar neticesinde davanın esası hakkında karar verilememesidir. Davanın düşmesine neden olabilecek hâller kanunda düzenlenmiştir. Bunlara örnek olarak; genel af, sanığın ölümü ve dava zamanaşımı gibi durumlar verilebilir.

Kişilerin Huzur ve Sükûnunu Bozma Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Kişilerin huzur ve sükûnu bozma suçuna ilişkin yapılan yargılama sonucunda verilen kararlara karşı, hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün içinde istinafa başvurulabilir. Eğer bu süre içerisinde istinafa başvurulmazsa karar kesinleşir ve kişi istinafa başvurma hakkını kaybeder. İstinaf başvurusu, kararı veren mahkemeye sunulan bir dilekçe ile veya zabıt kâtibine beyanda bulunarak yapılır.

Yargılama sonucunda HAGB (Hükmün açıklanmasının geri bırakılması) kararı verilmişse, bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamaz. HAGB kararları için öngörülen kanun yolu itirazdır. HAGB kararlarına karşı, hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün içerisinde, kararı veren mahkemenin bağlı bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir.

İstinafın, bozma kararı dışındaki kararlarına karşı, temyiz (Yargıtay) yoluna başvurulabilmektedir. Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren 15 gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulmasıyla yapılır.

İstinaf ve Yargıtay süreci ortalama 1-2 yıl arasında sürmektedir. Ancak her somut olay özelinde bu süreler değişkenlik gösterebilmektedir.

Sonuç

Kişilerin huzur ve sükûnu bozma suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma süreçleri birçok detay barındırmakta ve uzmanlık gerektirmektedir. Savunmalar ve teknik detaylar her somut olaya göre farklılık göstermekte olup tüm bu süreçte en ufak bir detayın atlanması dahi kişinin haksız yere mahkûmiyetine yol açabilecektir. Bu sebeple, alanında uzman bir ceza avukatından yardım alınmasında fayda vardır.