tam yargı davası

Tam Yargı Davası

Devlet aleyhine açılan tazminat davaları yani tam yargı davası uygulamada sıklıkla görülüyor. Devlet, yani idare, gerçekleştirdiği eylem ve işlemleri, yüz binlerce memuru vasıtası ile yapar. Bu kişilerin veya merciilerin eylem ve işlemleri bazen insanların kişisel zarara uğramasına neden olur.

İşte bu tür durumlarda açılacak olan dava tam yargı davasıdır.

İdarenin güçlü olması, her yaptığı işlemin hukuka uygun olacağı anlamına gelmez. Bir zarara neden olan idare bu zararı gidermekle yükümlüdür. İşte Devlet’e karşı açılan davalarda karşı taraf güçlü konumdaki idaredir. Dolayısıyla bu davalarda avukat yardımı almak büyük önem taşıyor. Ancak öncesinde konu hakkında genel bir bilgi sahibi olmak da önemlidir. Yazımızı bu amaç doğrultusunda Mıhcı Hukuk Bürosu olarak sizler için hazırladık.

Tam Yargı Davası Nedir?

İdarenin yani herhangi bir devlet merciinin yaptığı işlem veya eylemden ötürü bir zarar ortaya çıktığı zaman idare mahkemesinde açılan davalara tam yargı davası denir. Burada bir kişinin maddi veya manevi bir zarara uğramasından bahsediyoruz. Yani aslında tam yargı davaları, devlet aleyhine açılan tazminat davasıdır denilebilir.

Eğer bir zararın giderimi değil de sadece idari bir işlemin iptali isteniyorsa iptal davası açılmalıdır. Bununla ilgili olarak “iptal davası” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz. Yani tam yargı davası işlemin iptalini konu edinmez. Yalnızca zararın giderimi ile ilgilidir. 

Hemen belirtelim ki hem idari işlem, eylem veya sözleşmenin iptali isteniyor hem de zararın giderilmesi isteniyorsa bu iki davanın (iptal ve tam yargı) birlikte açılması da mümkündür. Ayrıca şu da yapılabilir: önce işlemin iptalini sağlamak amacıyla iptal davası açılır, ardından zararın giderilmesi için tam yargı davası açılır.

Nasıl hareket edilmesi gerektiği tamamen somut olayın şartlarına göre tecrübeli avukatlar ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Çünkü her olay için geçerli genel-geçer bir yol söz konusu değil. Her somut olaya özel en yarayışlı strateji belirlenmelidir.

Tam yargı davası, devlet aleyhine açılan tazminat davasıdır dedik. Burada zararın giderimi davanın konusudur. Bu noktada 4 tür tam yargı davasından bahsedebiliriz ancak hepsi bir zararın tazminini konu edinir.

Tam Yargı Davası

Tam yargı davalarının türleri şunlardır:

  • Tazminat Davaları : İdarenin direkt olarak mali sorumluluğuna dayanan tam yargı davası türü tazminat davalarıdır.
  • Geri Alma Davaları : Haklı bir neden olmadan idarenin malvarlığına geçen mal veya paranın gerçek hak sahibi olan kişiye dönmesini konu edinen tam yargı davası türü geri alma (istirdat) davalarıdır.
  • İdari Sözleşmeden Doğan Davalar : Kamu hizmetlerinden birisinin görülmesi amacıyla yapılan her türlü idari sözleşmeden doğan uyuşmazlıklar tam yargı davasının bir türü olan ‘idari sözleşmeden doğan davalar’ olarak görülür.  Yani idari sözleşmeden doğan davalar ayrı bir tür değil tam yargı davalarının alt türüdür. Örnek vermek gerekirse idari sözleşme haksız olarak feshedilmişse karşı tarafın uğradığı zarar tam yargı davası ile giderilir. Ancak burada tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıkları hariç tutabiliriz.
  • Vergi Davaları : Her ne kadar tartışmalı da olsa genel kabul edilen görüşe göre vergi davaları tam yargı davası olarak görülüyor.

Biz aşağıda bu türleri ayrı ayrı incelemeyeceğiz. Zaten genel olarak tam yargı davası için öngörülen şartlar ve sonuçlar aynıdır. Daha çok idarenin kişileri zarara uğrattığı ve tazminat talepli davalar üzerinden gideceğiz.

Tam Yargı Davası Şartları

Tam yargı davasının bazı önşartları olduğu gibi başarılı sonuçlanabilmesi için de bazı şartlar vardır. Buna göre şu önşartların varlığından bahsedebiliriz:

  • Öncelikle bu dava görevli ve yetkili mahkemede açılmalıdır. Aksi halde görevsizlik veya yetkisizlik kararı ile karşı karşıya kalınır. Ayrıca tam yargı davasında süreler de söz konusu. Tam yargı davalarında görev, yetki ve süreye ilişkin kurallara aşağıda değineceğiz.
  • Bu davanın açılabilmesi için idarenin gerçekleşmiş bir işlemi, eylemi yahut sözleşmesi söz konusu olmalıdır. Bu fiillerin henüz gerçekleşmemiş olması halinde davayı açmak mümkün olmaz.
  • Yukarıda da üzerinde durduğumuz gibi tam yargı davasının kazanılabilmesi için davacının kişisel bir zararı söz konusu olmalıdır. Bu zarar idari işlem, eylem veya sözleşme sonucunda ortaya çıkmış olmalıdır. İdari işlem, eylem veya sözleşme ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet (nedensellik) bağı bulunmalıdır.
  • İptal davalarında yargı yoluna gitmeden önce idareye başvurmak zorunlu değildi ancak kişilerin böyle bir hakkı vardı. Ancak tam yargı davalarında öncesinde idareye başvuruda bulunmak zorunludur. Bu çok önemli bir konu olduğu için şimdi bunun ayrıntısına değineceğiz.

Tam Yargı Davasında İdareye Başvuru Zorunluluğu

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 13 düzenlemesine göre idari eylemlerden doğan zararlardan ötürü tam yargı davası açılacağı zaman önce eylemi yapan idareye başvurmak zorunludur.

Yani idari eylemi yapan idareye başvurularak zararın giderilmesi talep edilir. Eğer idare bu çağrıya yanıt vermezse tam yargı davası açılabilir.

İdareye başvuru ile ilgili sürelere geçmeden önce çok önemli bir meseleyi izah etmekte fayda var. İYUK madde 13 yalnızca idari eylemlerde idareye başvurma zorunluluğunu öngörüyor. Yani idari işlemlerden veya sözleşmeye aykırı davranmasından ötürü bir zarar ortaya çıkarsa idareye başvurmaya gerek olmadan doğrudan tam yargı davası açmak mümkün.

Tabi böyle bir durumda kişi isterse idareye gene başvurabilir. Yani idari eylemler dışında ihtiyari bir başvuru söz konusudur.

ÖNEMLİ!: İdarenin zarar doğuran faaliyetinin idari işlem, eylem veya sözleşme ihlali kategorilerinden hangisine girdiğinin tespiti bu açıdan çok önemli. Bunun tespiti için mutlaka avukat yardımı almak önemlidir.

Çünkü süreçte gereksiz yere idareye başvurarak zaman kaybetme ihtimali olduğu gibi idareye başvurmak gerekirken doğrudan dava açıp olumsuz sonuçlanan süreçlere girişmek ihtimali de vardır.

Yalnızca idari eylemlerde başvuru zorunluluğu olduğunu söyledik. İdarenin eylemi, icrai veya ihmali olabilir. Yani idarenin bir çalışanı veya makamı bir fiil gerçekleştirerek kişileri zarara uğratabildiği gibi yapması gereken bir şeyi yapmayarak da kişileri zarara uğratabilir.

Demek istediğimiz, idari eylemlerin ihmali olabileceğinin de unutulmaması gerek. Şimdi hem idareye başvuru süresi hem de dava açma süresine ilişkin hükümlere değineceğiz.

Tam Yargı Davasında Yargılama Usulü

İdari davalarda kural olarak dosya üzerinden yargılama yapılır. Duruşmalı olması istisnadır. dilekçeler üzerine ilk inceleme yapılır. Davanın esasına geçmeden önce gerekli olan tüm evraklar tamamlanmış olmalıdır. Özellikle duruşmasız davalarda bu çok önem taşıyor.

İlk incelemede şu hususlara özellikle bakılır:

  • Görev ve yetki kuralı
  • İdari mercii tecavüzü olup olmadığı
  • Ehliyete ilişkin kurallar
  • İdari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlemin varlığı
  • Süre aşımı
  • Husumet
  • Dilekçenin İYUK madde 3-5 hükümlerine uygun hazırlanıp hazırlanmadığı

Duruşmalar belirttiğimiz üzere istisnaidir. Taraflardan birinin talebi üzerine mahkeme duruşma yapmaya karar verebilir. Ayrıca mahkeme kendisi de duruşma yapma kararı alabilir. Temyiz ve istinaf aşamaları da kural olarak dosya üzerinden yapılır ve istisna olarak duruşmalı yapılması mümkündür.

Dava Açma Süresi ve Zamanaşımı

İlgili kişinin zarara uğradığını öğrendiği andan itibaren dava açma süresi başlar. Tabi idarenin hukuka aykırı faaliyetinin ne tür bir faaliyet olduğu da burada süre bakımından önemli çünkü yukarıda da değindiğimiz üzre idari eylemlerden ötürü önce bir başvuru süreci işletilecek.

İdari eylemden ötürü zarara uğrayan kişi, zararı öğrendiği tarihten itibaren en geç 1 yıl içerisinde idareye başvurarak zararın giderilmesini talep eder. Ayrıca bu başvurunun her halükarda 5 yıl içerisinde yapılmış olması gerekir. Yani kişi zararı geç öğrenmiş olsa bile zararı doğuran eylemin üzerinden 5 yıl geçmişse dava açma hakkı düşer.

İdarenin bu başvuru üzerine 30 gün içerisinde bir yanıt verme zorunluluğu vardır. 30 gün içerisinde zararı giderebilir, talebi kısmen/tamamen reddedebilir veya cevapsız bırakabilir. Eğer cevap vermez veya talebi reddederse bu reddin kendisine tebliğini izleyen 60 günlük süre içerisinde tam yargı davası açmak mümkün.

Aynı şekilde cevapsız bırakırsa zaten reddetmiş sayılacağı için 30 günlük cevaplandırma süresinin bitiminden itibaren ikinci 60 günlük dava açma süresi başlar.

İdari işlemlerden veya sözleşmeye aykırılıktan ötürü dava açılacağı zaman idareye başvurma zorunluluğu yoktur. Eğer idare mahkemesinde tam yargı davası açılacaksa 60 gün, vergi mahkemesinde açılacaksa 30 günlük dava açma süreleri mevcut.

Bunları tam yargı davası zamanaşımı süresi olarak nitelendirmek mümkün değil. Bunlar hak düşürücü dava açma süreleridir. Eğer idari işlemlerden ötürü önce idareye başvurulacaksa idari eylemlerdeki süre kuralları burada da geçerli olur.

Yukarıda önce iptal davası açılıp sonra tam yargı davası açılabileceğinden bahsettik. İşte bu şekilde hareket edileceği zaman iptal davasının karara bağlanmasından sonra ve bu kararın tebliğinden sonra 60 günlük süre içerisinde tam yargı davası açılabilir.

ÖNEMLİ!: Belirtmek isteriz ki Devlet’e karşı açılan davalarda sürelerin kaçırılması veya yanlış hesaplanması çok görülen bir durum. Sırf sürelere uyulmadığı için hak kaybı yaşandığını görüyoruz. Bu nedenle bu süreçte alınacak avukat yardımı büyük önem taşıyor. Zira süresinde açılmayan bir dava haklı olsanız da ilk incelemede usulden ret edilecektir.

Kimler İdareye Karşı Tazminat Davası Açabilir?

Tam yargı davasını açacak olan kişi yani davacı, idari işlem veya eylemden ötürü kişisel bir zarara uğrayan kişidir. Burada kişisel zarar illa parasal bir zarar olacak diye bir kural yoktur. İdarenin yapmış olduğu işlem, eylem veya sözleşmeye aykırılık o kişiyi parasal zarara sokmuş olabileceği gibi başka türlü kişisel bir zarara sokmuş da olabilir.

Davacı olacak kişinin hem hak ehliyetine hem de fiil ehliyetine sahip bir kişi olması gerekir. Küçükler bu davayı yasal temsilcileri vasıtasıyla açabilir.

Tam Yargı Davası Maddi – Manevi Tazminat

İdarenin kimi zaman kusurlu sorumluluğu söz konusu iken kimi zaman kusursuz sorumluluğu söz konusu olur. Bu şu anlama geliyor: idarenin faaliyetlerinden ötürü sorumlu tutulabilmesi için kimi zaman kusurlu olması gerekirken kimi zaman “kusuru olmasa bile” ortaya çıkan zararı karşılaması gerekir.

Açılacak olan tam yargı davasında idarenin hangi sorumluluğuna dayanılması gerektiği iyi tespit edilmelidir. İdarenin hizmet kusurlarında; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi, hiç işlememesi gibi durumlarda ortaya çıkan zararlardan ötürü kusurlu sorumluluğu söz konusu olur.

Bazı faaliyetler de kendi içerisinde risk barındırır. Bu risklerden doğan riziko ortaya çıktığında idare kusurlu olmasa bile sorumlu tutulur. Bunar belirttiğimiz üzere hukuk tekniği bakımından önemli konulardır ve iyi değerlendirilmesi gerekir.

Sonuç olarak idarenin kişileri uğrattığı zararlardan ötürü somut olayın özelliklerine göre maddi ve manevi tazminat borcu söz konusu olur.

Maddi tazminat, kişinin uğradığı maddi zararın, zararı aşmayacak şekilde karşılanması olur. Manevi tazminat da kişiye bu faaliyetlerden ötürü çektirilen elem – üzüntünün karşılığıdır.

Devlete Karşı Açılan Tazminat Davası Dilekçesi

İdare mahkemesinde açılan davalar hukuk mahkemelerinde açılandan farklıdır. İçeriği bakımından İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uygulanır.

Uygulamada idari davaların çoğu zaman esastan değil usulden reddedildiğini görmekteyiz. İdari davalarda usul kurallarının kendine özgü kanunu olması nedeniyle dava dilekçesi bu usul hükümlerine göre yazılmalıdır.

Bu nedenlerle; hatalı yahut ihmali işlemler, süreler bakımından kişileri mağduriyete uğratabilir. Ayrıca karşı taraf idare olduğu için ciddi bir şekilde özenilerek hazırlanmış dilekçeler sunmak gerekiyor.

Tam Yargı Davasında Davalı → Bu davada davalı olarak, zarara neden olan idare gösterilmelidir. Belirtmemiz gerekir ki tam yargı davalarında davalı idarenin hatalı gösterildiği durumlarda dava direkt olarak reddedilmiyor. Mahkeme, gerçek davalı idareye tebligatı gönderiyor. Tabi bu durum da somut olayın şartlarına göre değişmektedir.

İdarenin Açtığı Tam Yargı Davası → İdari sözleşmelerde sözleşmenin diğer tarafı olan özel hukuk kişileri sözleşmeye aykırı hareket ederek idarenin zarara uğramasına neden olmuşlarsa idarenin de tam yargı davası açabileceği kabul ediliyor.

Tam Yargı Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Tam yargı davalarında genel görevli mahkeme idare mahkemeleridir. Yani kural olarak idareye karşı açılan davalar idare mahkemelerinde açılır. Eğer uyuşmazlık konusu vergi ise vergi mahkemelerinde dava açılır.

Bununla birlikte Danıştay bazı konularda ilk derece mahkemesi olarak görev yapar. Bunlar özel istisnai hallerdir. Tamamına burada değinmiyoruz. Ancak özel bazı durumların olduğu bilinmelidir.

Tam yargı davalarında özel yetki kuralı söz konusudur. Buna göre zararı doğuran idari uyuşmazlığa göre yetki kuralı belirlenmektedir. Burada zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili idare mahkemesidir.

Zarar eğer bayındırlık ve ulaştırma gibi bir hizmetten veya idarenin herhangi bir eyleminden doğmuşsa hizmetin görüldüğü veya eylemin yapıldığı yer idare mahkemesi yetkilidir.

Bunların haricinde kalan yerlerde ise davacı kişinin ikametgahının bulunduğu yer idare mahkemeleri yetkilidir.

Tam Yargı Davasında Yürütmenin Durdurulması

Yürütmenin durdurulması demek, idari işlemin iptalini konu edinen bir davada o işlemin durdurulması anlamına gelir. Normalde bir işlemi dava etmek onu otomatik olarak hukuka aykırı hale getirmez. Bu ancak yargılama sonunda belli olur.

Ancak bir işlemin ilk bakışta açıkça hukuka aykırı olduğu görülüyorsa ve durdurulmaması halinde telafi etmesi güç bir zarar doğacaksa yürütme durdurulabilir.

Belirttiğimiz üzere yürütmenin durdurulması ancak iptal davalarında söz konusu olabilir. Yani tam yargı davası yalnızca zararın giderilmesini konu edindiği için bu davalarda yürütmenin durdurulması talep edilemez.

Tabi iptal davası ile tam yargı davasının aynı zamanda açılabileceğinden bahsettik. Böyle bir durumda gerekli görülürse yürütmenin durdurulması talep edilebilir. Bununla ilgili olarak “yürütmenin durdurulması” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.

Mahkemenin Verebileceği Kararlar ve Sonuçları

Tam yargı davasında mahkeme davacının davasını kabul edebilir veya reddedebilir. Davanın sonucunda ne gibi ihtimaller doğacağını şu şekilde tablo ile izah edebiliriz:

Tablo 1: Tam Yargı Davası Mahkeme Kararı

Dava Kabul EdilirseDava Reddedilirse
Davalının zarara uğradığı kesinleşmiş olur.Davalı zarara uğramışsa bile bunda idarenin bir yükümlülüğünün bulunmadığı kesinleşir.
Kararda davalının ihlal edilen hakkının ne şekilde yerine getirileceği belirtilir. Belirli bir edim mi yoksa tazminat mı bu belirlenir.Kararda davalı aleyhine herhangi bir edim belirlenmez. Davacıya yargılama gideri ve vekalet ücreti yüklenir.
Verilen tazminat kararından yalnızca zarar gören davacı yararlanır.Dava eğer ön koşullardaki eksiklik dolayısıyla reddedilmişse süresi içerisinde tekrar dava açmak mümkün.
Davanın kabul edilmesi diğer zarar gören kişilerin dava açamayacağı veya karardan yararlanabilecekleri anlamına gelmez.Eğer dava reddedilirse aynı nedenden ötürü tekrar dava açmak mümkün olmaz.

Mahkemenin Verdiği Karara İtiraz İmkanı

İdare mahkemesinin verdiği kararın istinafa taşınması oradaki kararın da temyize taşınması mümkündür. İstinaf incelemelerini Bölge İdare Mahkemesi yapar. Temyiz incelemesini ise Danıştay yapar.

Belirtmemiz gerekir ki konusu belirli bir miktarı aşmayan davalar için temyize başvurmak mümkün değildir. Bu miktar her sene değişir ve yeniden belirlenir. Belirlenen miktarın altındaki davalarda verilen ilk derece mahkemesi kararı kesindir.

Tam Yargı Davası Süresi

Tam yargı davasının ne kadar süreceği ile ilgili olarak kesin bir bilgi vermek çok zordur. Özellikle iptal davalarına göre daha karmaşık bir davadan bahsediyoruz.

Tam yargı davası süresine; mahkemenin durumu, dava konusunun ne olduğu, ortaya çıkan zararın boyutu, davalı idarenin durumu, dava açılacak olan zaman, olayın karmaşıklığı, ispat araçlarının toplanması vs. bir çok unsur olumlu veya olumsuz etki edebilir.

Belirtmemiz gerekir ki sürecin tecrübeli avukatlardan yardım alarak sürdürülmesi halinde zamansal olarak hatalı yahut ihmali işlem ihtimali ortadan kalkacağı için zamansal olarak şüphesiz olumlu sonuç doğar.

Tam Yargı Davası ile İptal Davası Arasındaki Fark

İptal davaları, bir idari işlemin iptali amacıyla açılırken tam yargı davaları idarenin bir kişiyi zarara uğratmasından ötürü tazmin amaçlı açılır. İptal davalarında geçmişe etkili olarak o işlem iptal edilir.

İptal davaları herkese etki edecek şekilde objektif nitelikli iken tam yargı davaları yalnızca davacı zarar gören kişiye etki eder.

İptal davasını açmada menfaati bulunan her yurttaş bu davayı açabilirken tam yargı davasını yalnızca zarar gören davacı açabilir.

İptal davalarında dava öncesinde ilgili idareye başvurmak zorunlu değilken idari eylemden kaynaklanan tam yargı davalarında başvuru zorunludur.

Sonuç

Yukarıda devlet aleyhine açılan tazminat davaları yani tam yargı davası hakkında bilinmesi gereken önemli tüm hususlara değinmeye çalıştık. Süreç tabii ki bundan çok daha fazlasını içeriyor. Burada süreci olabilecek en genel hatları ile izah ettik.

Hukuki süreçlerde her zaman beklenmeyen ve mevzuatın çok farklı yerlerine temas eden olaylarla karşılaşılabilir. Yani her somut olay kendi içerisinde bir çok farklı aşama içeriyor olabilir.

Bu nedenle sürece girişmeden önce ihtimallere göre ön hazırlık yapılmalı ve hatalı – ihmali işlemlerden kaçınılmalıdır. Bu konuda uzman avukatlara sorarak durumu değerlendirmelisiniz.