Taksirle yaralama suçu ve cezası

Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası

Taksirle yaralama suçu bir kimsenin dikkatsiz davranışları ile bir başkasının yaralanmasına sebep olmasıdır. Bu suç, Türk Ceza Kanununda ‘vücut dokunulmazlığına karşı suçlar’ başlığı altında düzenlenen suç tiplerinden biridir. Söz konusu düzenleme ile gerekli özeni göstermeyerek bir kimseye zarar veren kişilerin bu davranışları cezalandırılmaktadır.,

İçindekiler

Taksirle Yaralama Suçu Nedir?

Taksirle yaralama suçu bir kimsenin gerekli özeni göstermemesi nedeniyle istemeden başka birinin yaralanmasına sebep olmasıdır. Taksirle yaralama suçu Türk Ceza Kanunu madde 89’da düzenlenmektedir.

TCK 89:

‘’(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.’’

Taksirle Yaralama Suçu Nasıl Oluşur?

Taksirle yaralama suçu, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışlar sonucunda bir kimsenin vücuduna acı verilmesi veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulması ile oluşur. Bu kapsamda taksirle yaralama suçuna sebebiyet veren unsurlar şunlardır:

  • Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir davranışın gerçekleştirilmesi,
  • Söz konusu davranış sonucunda bir kimsenin vücuduna acı verilmesi veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulması,
  • Kişinin bu neticeyi öngöremeyerek istemeden sebep olması.

Taksirle yaralama suçuna sebebiyet veren ilk unsur, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı  yani taksirli bir davranışın gerçekleştirilmesidir. Dikkat ve özen yükümlülüğü, bir kimsenin sebep olabileceği zararı öngörerek birtakım tedbirler alma yükümlülüğüdür. Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık her olayda ayrıca değerlendirilir.

Yargıtay bir kararında, sanığın çalışanı olan mağdurun, elindeki testereyi düşürmesi suretiyle meydana gelen kazada yaralanması ve bu iş için gerekli tedbiri almayan ve yeterli özeni göstermeyen işveren sanığın kusurlu bulunarak taksirle yaralama suçundan mahkumiyetinin kurulmasının doğru olduğunu belirtmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/1631 E.,2022/5369 K.)

Taksirle yaralama suçunu oluşturan diğer bir unsur, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış sonucunda bir kimsenin fiziki olarak acı hissetmesine, fiziksel ve ruhsal açıdan sağlığının bozulmasına veya algılama yeteneğinin azalmasına neden olmaktır. Bu neticelerin varlığı her olayda objektif olarak değerlendirilir.  

Yargıtay, sürücü belgesiz sanığın, mağdurların kullandığı araca arkadan çarpması olayı sonucu düzenlenen doktor raporunda her ne kadar herhangi bir tıbbi müdahale ve bulgu elde edilmese de mağdurun kafasını cama çarptığını belirtmesi ve dolayısıyla vücuduna acı veren bir duruma sebebiyet verilmesi nedeniyle taksirle yaralama suçunun oluştuğunu belirtmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/8982 E., 2015/4629 K.)

Son olarak taksirle yaralama suçunun oluşumu bakımından söz konusu sonuçların meydana gelebileceğini öngöremeyerek ve istemeden sebep olunması gerekmektedir. Bir kimsenin, başka bir kimsenin vücuduna veya sağlığına zarar vermek amacıyla hareket etmesi halinde taksirle yaralama suçu değil, kasten yaralama suçu meydana gelecektir.

Taksirle Yaralama Suçu Cezası

Taksirle yaralama suçu cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. 

Hakim, taksirle yaralama suçu bakımından söz konusu cezalardan ya adli para cezasına ya da hapis cezasına karar verir. Hakim bu kararı verirken suçun işlenme şeklini, suç sırasında kullanılan araçları, meydana gelen zararın ağırlığını, failin kusurunu yahut ekonomik ve sosyal durumunu da göz önünde bulundurur. 

Taksirle Yaralama Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Halleri ve Cezaları

Taksirle yaralama suçunun cezayı artıran nitelikli halleri, sebep olunan zararın ağırlığı nedeniyle faile verilecek cezanın artırılmasını gerektiren hallerdir. Bahse konu haller, Türk Ceza Kanunu madde 89’da düzenlenmiştir.

TCK 89/2:

‘’(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; 

a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına

b) Vücudunda kemik kırılmasına, 

c) Konuşmasında sürekli zorluğa, 

d) Yüzünde sabit ize, 

e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,

f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.

TCK 89/3:

(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun; 

a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine, 

b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine, 

c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına, 

d) Yüzünün sürekli değişikliğine, 

e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine neden olmuşsa birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

Taksirle Yaralamanın Mağdurun Duyularından veya Organlarından Birinin İşlevinin Sürekli Zayıflamasına Neden Olması

Taksirle yaralama fiili sonucunda mağdurun duyularından veya organlarından birinin sürekli olarak zayıflamasına sebebiyet verilmesi durumunda, faile verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Söz konusu nitelikli halin meydana gelebilmesi için, zayıflamanın geçici değil sürekli olması gerekmektedir. 

Adli Tıp Kurumunun hazırladığı kılavuza göre, organ veya duyularda meydana gelen bozukluk %10 ila %50 arasında ise, işlevin sürekli zayıflamasından bahsedilir. Buna karşılık nitelikli halin meydana gelebilmesi için söz konusu işlev zayıflığının bir tedavi ile ortadan kaldırılamıyor olması gerekmektedir.

Yargıtay bir kararında; sanığın asli kusurlu olarak sebebiyet verdiği kaza sonucu mağdurun sol kol ve bacağının üst ve alt kısmında ⅗ kuvvet kaybı, tuvalet tutamama gibi sonuçlara sebebiyet vermesi nedeniyle duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli olarak yitirilmesine neden olduğunu ve dolayısıyla nitelikli halden yargılanması gerektiğini belirtmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/20929 E.  ,  2015/8790 K.)

Taksirle Yaralamanın Mağdurun Vücudunda Kemik Kırılmasına Neden Olması

Taksirle yaralama fiili sonucunda, mağdurun vücudunda herhangi bir kemiğin kırılmasına sebebiyet verilmesi halinde faile verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır. Bahse konu nitelikli hal bakımından kırılan kemiğin hayati bir değere sahip olmasının önemi yoktur. Fakat hakim, zararın durumuna göre daha fazla cezaya karar verebilir.

Yargıtay bir kararında, sanığın tam kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu mağdurun vücudunda oluşan kemik kırıklarının, mağdurun hayat fonksiyonlarını orta derecede etkilemesi nedeniyle temel cezanın üst sınıra yakın şekilde belirlenmesinin yerinde bir karar olduğunu belirtmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2015/150 E.,2015/15202 K.)

Taksirle Yaralamanın Mağdurun Konuşmasında Sürekli Zorluğa Neden Olması

Taksirli yaralama fiili, mağdurun konuşmasında sürekli olarak zorluğa neden olursa yaralamaya sebebiyet veren faile verilecek ceza yarı oranında artırılır. Mağdurun önceki konuşmasına kıyasla açık ve anlaşılabilir bir değişiklik söz konusuysa konuşmada zorluktan bahsedilir. 

Örneğin; mağdurun kekeme olması, bazı sesleri çıkarmakta zorluk çekmesi yahut çıkardığı seslerin anlaşılamaması bu nitelikli hale sebebiyet verir.

Söz konusu nitelikli halin meydana gelebilmesi için ayrıca konuşmadaki zorluğun sürekli olması gerekmektedir. Geçici olarak konuşma güçlüğüne sebebiyet verilmesi halinde fail suçun temel cezası ile yargılanır.

Örneğin, mağdurun çenesine darbe alması ve hissettiği acı nedeniyle bir süreliğine anlaşılır şekilde konuşamaması durumunda bu nitelikli halden bahsedilemez. Zira mağdur, hissettiği acının geçmesi durumunda aynı şekilde konuşmaya devam edebilecektir.

Taksirle Yaralamanın Mağdurun Yüzünde Sabit İze Neden Olması

Taksirle yaralama fiili sonucunda, mağdurun yüz çevresinde ilk bakışta fark edilebilir belirgin bir yara izinin meydana gelmesi halinde faile verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bahse konu nitelikli halin uygulanabilmesi için mağdurun tedavisinin tamamlanmış olmasına rağmen yüzündeki izin geçmemiş olması gerekmektedir. 

Yargıtay bir kararında, sanığın aracı ile mağdura tam kusurlu olarak çarpması ve yaralanmasına sebebiyet vermesi, devlet hastanesi başhekimliğince düzenlenen raporda da mağdurun sağ kaşı üzerindeki 3 cm’lik nedbe dokusunun sabit iz niteliğinde olduğunun bildirilmiş olmasını göz önünde bulundurarak nitelikli halin oluştuğunu ifade etmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/12739 E.,2014/8651 K.)

Taksirle Yaralamanın Mağdurun Yaşamını Tehlikeye Sokan Bir Duruma Neden Olması

Taksirle yaralama fiilinin, mağdurun yaşamını tehlikeye sokan bir duruma neden olması halinde, faile verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu nitelikli hal bakımından mağdurun yaşamının tehlikeye girmiş olması yeterlidir. Mağdurun vücut direnci ile yahut tıbbi yardım sonucunda tehlikeyi atlatmış olması nitelikli halin uygulanmasına engel oluşturmaz.

Adli Tıp Kurumun hazırladığı kılavuza göre; kafatası kırıkları, kafa içi kanama, iç organ yaralanmaları, büyük damar yaralanmaları, kuduz hayvan ısırığı, elektrik çarpması, büyük oranda zehirlenmeler gibi yaralamalar mağdurun yaşamını tehlikeye sokan durumlar kapsamında değerlendirilmektedir. 

Taksirle Yaralamanın Gebe Bir Kadının Çocuğunun Vaktinden Önce Doğmasına Neden Olması

Taksirle yaralama fiili nedeniyle, gebe bir kadının vaktinden önce doğum yapmasına neden olunmuşsa, yaralamaya sebebiyet veren failin cezası yarı oranında artırılacaktır. Bahse konu nitelikli halin meydana gelebilmesi için mağdurun hamile olduğunun bilinmesi şarttır. Bu noktada, bebeğin sağ yahut ölü doğmuş olması fark yaratmamaktadır.

Örneğin; A, gebe olduğunu bildiği eşi ile tartıştığı sırada eşinin kucağındaki çocuğunu almak için ileri atılması fakat yanlışlıkla dirseğinin eşinin karnına çarpması nedeniyle erken doğumuna sebebiyet vermesi halinde, nitelikli taksirle yaralama suçu meydana gelecektir.

Taksirle Yaralama Sonucunda Mağdurun İyileşmesi Olanağı Bulunmayan Bir Hastalığa veya Bitkisel Hayata Girmesi

Taksirle yaralama fiili sonucunda, mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa yakalanması yahut bitkisel hayata girmesi halinde faile verilecek ceza bir kat artırılır. 

Örneğin; kısmi felç, kalp yetmezliği, AIDS gibi bedensel hastalıklar ile yaralamaya bağlı olarak çıkan kalıcı psikozlar veya diğer psikiyatrik bozukluk ve sendromlar halinde nitelikli hal meydana gelecektir.

Bitkisel hayat, mağdurun otomatik olarak devam eden hayat fonksiyonları dışındaki (uyumak, nefes almak, sindirim yapmak vb.) faaliyetlerinin durmasıdır. Bitkisel hayata girilmesi halinde kişi hareket edemez, konuşamaz, duyamaz yahut göremez. Dolayısıyla bu duruma gelmesine sebebiyet veren faile verilecek ceza da artırılır.

Yargıtay bir kararında, doktor olarak görev yapan sanığın, anestezi uygulamaları sonucu mağdurun iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa yakalanması ve bitkisel hayata girmesine neden olacak şekilde yaralanmasına sebebiyet vermesi eyleminde kusurlu bulunması nedeniyle cezasının bir kat artırılması gerektiğini ifade etmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/8568 E.,2015/11384 K.)

Taksirle Yaralamanın Mağdurun Duyularından veya Organlarından Birinin İşlevini Yitirmesine Neden Olması

Taksirle yaralama sonucunda mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevini kaybetmesi halinde, yaralamaya sebebiyet veren faile verilecek ceza bir kat oranında artırılır. 

Adli Tıp Kurumunun hazırladığı kılavuz kapsamında, bir organın işlevinin yitirmiş olduğundan bahsedilebilmesi için, söz konusu organın tamamen kaybedilmesi yahut önceki işlevine kıyasla en az %50 oranında işlev zayıflığının söz konusu olması gerekmektedir.

Örneğin, yaralanma sonrasında mağdurun böbreğinin alınması, gözlerinden birinin veya ikisinin görme yeteneğini kaybetmesi, işitme duyusunun kaybedilmesi, ayağının, elinin veya kolunun kesilmek zorunda kalması gibi durumlarda taksirle yaralama suçunun nitelikli halinden söz edilecektir.

Yargıtay bir kararında, … özel hastanesinde servis hemşiresi olarak görev yapan sanıkların, yatak korkuluklarını kaldırmamaları nedeniyle mağdurun yataktan düşmesi ve bu nedenle mağdurun 2. kez ameliyata alınarak dalağının alınması olayında, mağdurun organlarından birinin işlevini yitirmesine neden olacak şekilde yaralandığından bahisle sanıkların cezasında artırıma gidilmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/8795 E.  ,  2015/3168 K.)

Taksirle Yaralamanın Mağdurun Konuşma ya da Çocuk Yapma Yeteneklerinin Kaybolmasına Neden Olması

Taksirle yaralama sonucunda mağdurun konuşma yeteneğini yitirmesi halinde faile verilecek ceza bir kat oranında artırılır. Mağdurun ses tellerini tamamen kaybetmesi veya dilini hareket ettirememesi gibi nedenlerle konuşma yeteneğini yitirmesi bu nitelikli hal kapsamında değerlendirilebilir.

Benzer şekilde, taksirle yaralama suçu sonucunda mağdurun çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına neden olunması halinde suçun failine verilecek ceza yine bir kat oranında artırılır. Mağdurun tüp bebek gibi yapay yöntemlerle çocuk sahibi olabilme imkanının bulunması bu nitelikli halin uygulanmasına engel oluşturmaz.

Yargıtay bir kararında, sanığın, tam kusurlu olarak sebebiyet verdiği kaza sonucunda mağdurun vücudunun alt bölgesinin duyu ve hareket yönünden işlev kaybına ve çocuk yapma yeteneğinin kaybolmasına neden olmasının nitelikli taksirle yaralama suçunu oluşturduğunu belirtmiştir. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/18174 E. , 2014/12063 K.)

Taksirle Yaralamanın Mağdurun Yüzünün Sürekli Değişikliğine Neden Olması

Taksirle yaralama fiili sonucunda mağdurun yüzünün sürekli değişikliğine neden olunmuş ise, faile verilecek ceza bir kat oranında artırılır. Yaralama, mağdurun yüzünün tanınmasını güçleştirmiş ise yüzde sürekli bir değişiklikten bahsedilir. Mağdurun estetikle bu durumu düzeltmeye çalışmış olması nitelikli halin uygulanması bakımından engel oluşturmaz. 

Yargıtay’a konu bir olayda; sanık, kardeşiyle evi satma konusunda tartıştığı sırada şişede bulunan benzini dökmeye başlamış, eşi olan mağdur ise şişeyi sanıktan almaya çalışırken sanığın cebinden çıkardığı çakmağın tutuşması üzerine çıkan yangında yaralanmış ve yüzünde sürekli bir değişiklik meydana gelmiştir. Yargıtay bu nedenle sanığın cezasının artırılmasına karar vermiştir. (Yargıray 12. Ceza Dairesi 2019/3548 E.  ,  2019/9435 K.)

Taksirle Yaralamanın Gebe Bir Kadının Çocuğunun Düşmesine Neden Olması

Taksirle yaralama fiili sonucunda gebe bir kadının çocuğunun düşmesine neden olunması halinde, yaralamaya sebebiyet veren failin cezası bir kat oranında artırılacaktır. Bu nitelikli halin meydana gelebilmesi için çocuğun normal doğum süresinden daha erken ve ölü olarak doğmuş olması gerekmektedir.

Birden Fazla Kişinin Yaralanmasına Sebebiyet Verilmesi

Taksirle yaralama fiili sonucunda birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde, fail birden çok kişinin vücut dokunulmazlığına zarar verdiğinden cezası artırılacaktır. Bu durumda verilecek ceza 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıdır. 

Taksirle Yaralama Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs, failin suç işlemek amacıyla harekete geçmesi fakat kendisi dışında gerçekleşen etkenler dolayısıyla suçu tamamlayamamasıdır. Taksirle yaralama suçuna teşebbüs mümkün değildir. Zira taksirle yaralama suçunda fail suç işlemek amacıyla hareket etmemekte istemeden suça sebebiyet vermektedir.

İştirak, fail dışındaki kimselerin işlenen suça katılmasıdır. Taksirle yaralama suçuna iştirak mümkün değildir. Çünkü taksirle yaralama suçunda fail suç işlemek amacıyla hareket etmediği için bu suçun işlenmesinde başka kişiler tarafından yardım alması da mümkün değildir. 

İçtima, bir kimsenin dikkatsiz davranışı nedeniyle taksirle yaralama suçu ile birlikte başka suçlara da sebebiyet vermesi halidir. Bu durumda fail daha ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. 

Taksirle öldürme suçunda, TCK 89/4 hükmü ile özel bir içtima hali düzenlenmiştir. Mevzubahis hükme göre, failin suç teşkil eden fiili sonucu birden fazla kişinin yaralanması halinde, 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasına hükmolunmaktadır.

Yargıtay bir kararında, sanığın 105 promil alkollü olarak tek yönlü sokakta ters yönde ilerlerken motosiklete çarpması ve mağdurun yaralanmasına sebebiyet verdiği olayda hem bilinçli taksirle yaralama suçunun oluştuğunu hem de trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun oluştuğunu belirtmiş ve sanığın daha ağır cezayı gerektiren taksirle yaralama suçundan cezalandırılması gerektiğini ifade etmiştir. (Yargıtay 9.Ceza Dairesi, 2008/13884 E., 2010/4446 K.)

Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası

Taksirle Yaralama Suçunun Soruşturma Aşaması

Taksirle yaralama suçunun soruşturma aşaması, yaralamaya sebebiyet veren olayın yetkili mercilerce öğrenilmesi ile başlayan ve bu hususta bir dava açılıp açılmayacağına ilişkin bir karar ile sona eren evredir.

Taksirle yaralama suçu bakımından soruşturma aşamasında gerçekleştirilecek işlemler şunlardır:

  • Şikayet- ihbar
  • Gözaltı
  • Delillerin toplanması
  • İfade ve sorgu
  • Uzlaşma
  • Adli kontrol
  • Tutukluluk

Şikayet-İhbar

Şikayet, mağdurun kendisine yönelik gerçekleştirilen haksız davranışı yetkili mercilere bildirmesidir. İhbar ise, mağdur dışındaki kişilerin suça konu olayı yetkili mercilere bildirmesidir. Soruşturma aşaması genellikle şikayet veya ihbar ile başlar.

Taksirle yaralama suçu kural olarak şikayete bağlı bir suçtur. Bu nedenle soruşturma ve yargılama yapılabilmesi için mağdurun 6 ay içinde yetkili mercilere şikayette bulunması gerekir. Fakat kanun bu duruma bir istisna getirmiştir.

TCK 89/5 hükmü gereğince, taksirle yaralama suçunun bilinçli taksirle işlenmesi ve cezayı artıran nitelikli hallerden birine sebebiyet verilmesi durumunda soruşturma yahut yargılama yapılabilmesi için mağdurun şikayeti aranmaz. Yetkili mercilerin suça konu olayı herhangi bir yolla öğrenmesi durumunda suçun soruşturması ve yargılamasına başlanır.

Taksirle yaralama suçunun şikayete bağlı halleri bakımından her aşamada şikayetin geri çekilmesi mümkündür. Bu bağlamda, soruşturma aşamasında şikayetin geri çekilmesi halinde dava açılmaz ve soruşturma sonlandırılır. Yargılama süreci içinde şikayetin geri çekilmesi halinde ise dava düşer, dosya kapanır.

Taksirle yaralama suçu nedeniyle zarar gören mağdur ve suça konu olay hakkında ihbarda bulunmak isteyen kişiler, suçun işlendiği yerdeki kolluk merkezlerine (polis, jandarma) yahut adliyede bulunan cumhuriyet başsavcılığına başvuruda bulunabilir. Bahse konu başvuru, bu mercilere verilecek bir dilekçe ile yahut sözlü olarak gerçekleştirilebilir. 

Gözaltı

Gözaltı, suç işleme şüphesi nedeniyle yakalanan kişilerin bir süreliğine nezarethane adı verilen yerde tutulmasıdır. Bir kimsenin suç işlediğini gösteren somut deliller varsa ve soruşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi açısından zorunlu ise gözaltı kararı verilir. 

Taksirle yaralama suçunun şüphelisi hakkında da gözaltı kararı verilebilir. Gözaltı kararı verilmesi halinde, şüpheli en fazla 24 saat süreyle nezarethaneye alınır.

Şüphelinin gözaltına alındığının haberini alan yakınları (eş, veli/vasi, kardeşi, çocuk, torun, dede/nine) veya avukatı şüphelinin derhal serbest bırakılması için kararı veren savcının bulunduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine itiraz edebilir.

DİKKAT: Gözaltı kararı için gerekli şartlar bulunsa dahi 12 yaşından küçük çocuklar ile 15 yaşından küçük sağır ve dilsiz çocuklar hiçbir şekilde gözaltına alınamaz. 

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması, suça konu olay hakkında gerçeği ortaya çıkaracak bilgi ve belgelerin bir araya getirilmesidir. Bu bağlamda savcı, suça sebebiyet verdiği iddia edilen kişi lehine ve aleyhine olabilecek tüm delilleri toplar. Deliller büyük oranda soruşturma aşamasında toplansa da her aşamada delil elde edilebilmesi mümkündür. 

Elde edilecek delillerin türü bakımından da bir sınırlama bulunmamaktadır. Taksirle yaralama suçu kapsamında; olay yeri inceleme tutanakları, tıbbi raporlar, mağdur ve şüphelinin olaya ilişkin açıklamaları, kamera görüntüleri gibi olaya ilişkin her türlü unsur delil olarak değerlendirilir.

Delillerin türü bakımından sınırlama bulunmasa da delillere ulaşım konusunda kanuni bir sınırlama bulunmaktadır. Buna göre kanunda belirtilen usuller dışında elde edilen deliller hukuka aykırı delil olarak nitelendirilir. Hukuka aykırı deliller de yargılama sürecinde hiçbir şekilde değerlendirilmeye alınmaz ve verilecek hükme de dayanak oluşturmaz.

Örneğin, şüphelinin ifade ve sorgusu sırasında susma hakkı bulunmaktadır. Buna karşılık ifade ve sorguda görevli kişilerce şüphelinin konuşmak için çeşitli yollarla zorlanması halinde elde edilen şüpheli açıklamaları hukuka aykırı delil niteliği taşır. Yargılama sırasında ifade ve sorgu sırasındaki bu beyanlar, gerçek olsa dahi şüpheli aleyhine kullanılamaz. 

İfade ve Sorgu

İfade ve sorgu, suça konu olay hakkında sorumlu olduğu iddia edilen kişilerin, bahse konu olaya dair bilgi ve savunmalarının alınmasıdır. İfade; polis, jandarma veya savcı tarafından gerçekleştirilir, sorgu ise sulh ceza hakimi veya mahkeme tarafından gerçekleştirilir.

İfade ve sorgu süreci, işlemi gerçekleştiren merciler dışında aynı şekilde işler. Bu bakımdan öncelikle ifade ve sorgusu yapılacak kişiler, ilgili merciye çağırılır. Bu çağrıya geçerli bir neden olmaksızın uymayan kişiler kolluk aracılığıyla zorla getirilir ve gelmemeleri nedeniyle sebep oldukları zararı gidermekle yükümlü tutulurlar. 

İlgili merci önüne gelen kişiye işlemiş olduğu iddia edilen suç anlatılır ve sahip olduğu birtakım haklar hatırlatılır. Bu bağlamda, bir avukat isteyebileceği, kendi lehine olabilecek delillerin toplanmasını isteyebileceği ve ifade ve sorgu sırasında susma hakkının bulunduğu belirtilir.

Kişi susma hakkı gereğince herhangi bir beyanda bulunmak zorunda olmadığı gibi kendini savunmak da isteyebilir. İlaç verme, aldatma, korkutma, kanuna aykırı vaatte bulunma gibi yasak ifade ve sorgu usulleri ile kişinin konuşması sağlanamaz. 

İfade ve sorgu sonunda, sürecin kayıt altına alınması amacıyla bir tutanak tutulu. İfade ve sorgusu yapılan kişilerin bahse konu tutanağı dikkatle okuması ve gerçeğe aykırı bir içeriğin bulunması durumunda imza atmaması gerekmektedir. Zira, ilerleyen süreçte tutanaktaki beyanların kişilerin aleyhine kullanılabilmesi mümkündür. 

İfade ve sorgu, özellikle daha önce suç işlememiş ve süreç hakkında bilgisi olmayan kimseler bakımından stresli bir süreçtir. Buna bağlı olarak kişiler, sağlıklı bir ifade ve sorgu süreci geçirememekte ve sahip oldukları hakları etkin bir şekilde kullanamamaktadır. Dolayısıyla hak kaybının en aza indirilmesi açısından alanında uzman bir ceza avukatına danışılması yararlı olacaktır. 

Uzlaşma

Uzlaşma, mağdur ve failin suçtan doğan uyuşmazlıklar bakımından anlaşmaya varmasıdır. Yalnızca kanunda sayılan suçlar bakımından uzlaşma yoluna gidilebilir. Taksirle yaralama suçu taraflarının dava açılmadan önce uzlaşma yoluna başvurması gereklidir.

Uzlaşma süreci, soruşturma dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ile başlar. Uzlaştırma bürosu bir uzlaştırmacı görevlendirir. Görevlendirilen uzlaştırmacı, taraflara anlaşmaya varmaları için bir teklifte bulunur. 3 gün içinde bu teklife cevap verilmez ise uzlaşma teklifi reddedilmiş kabul edilir ve dava yoluna gidilir.

Uzlaşma teklifinin kabul edilmesi durumunda soruşturma sona erdirilir ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Suç nedeniyle birden çok kişinin zarar görmesine sebebiyet verilmişse, uzlaşma yoluna gidilebilmesi için her mağdurun ayrıca uzlaşma teklifini kabul etmesi gerekmektedir.

Uzlaşma prosedürü, dosyaların uzlaştırmacıya ulaşmasından itibaren en geç 30 gün içinde sonuçlandırılır. Fakat gerekli görülen durumlarda bu süre her defasında 20 gün olmak üzere en fazla iki kez daha uzatılabilir. 

Adli Kontrol

Adli kontrol, bir suçu işlediğine dair kuvvetli bir şüphe bulunan kişilerin, kontrol altına alınmadan serbest bırakılmasının sakıncalı olduğu durumlarda verilen karardır. Suç şüphesi altında bulunan kişinin; kaçma, saklanma, delilleri karartma veya suçla ilgili kimseler üzerinde baskı yapma ihtimali bulunması bu kapsamda değerlendirilebilir.

Taksirle yaralama suçu bakımından da adli kontrol kararı verilmesine engel bir durum yoktur. Hakim adli kontrol kararı verirse, şüpheli/sanık en fazla 3 yıl süre boyunca adli merciler tarafından denetim altına alınır. Denetim sırasında şu yükümlülükler öngörülebilir:

  • İmza atma yükümlülüğü,
  • Yurt dışına çıkma yasağı,
  • Araç kullanma yasağı veya sürücü belgesinin iadesi,
  • Alkol ve uyuşturucu bağımlılığının tedavisi amacıyla hastaneye yatma,
  • Silah bulundurma yasağı.

Denetim süresince belirlenen bu yükümlülüklere uyulmaması halinde, şüpheli hakkında tutukluluk kararı verilebilir.

Adli kontrol kararı, tedbirleri veya sürelerine ilişkin itirazda bulunulabilir. Bu hususta yapılacak itiraz, en geç 7 gün içinde kararı veren merciiye bir dilekçe yazmak veya zabıt katibine bu yöndeki talebi bildirmek suretiyle gerçekleştirilir. 7 günlük süre içinde gerekli işlemlerin yapılmaması halinde itiraz hakkı kaybedilir. 

Bahse konu itiraz, şüpheli tarafından bizzat yapılabileceği gibi; eşi, yasal temsilcisi (veli/vasi), avukatı da şüpheli hakkında verilen adli kontrol kararlarına karşı itirazda bulunma hakkına sahiptir.

Tutukluluk

Tutukluluk, şüpheli veya sanığın serbest bırakılmasının sakınca oluşturacağı durumlarda uygulanan tedbir türüdür. Taksirle yaralama suçu sebebiyle, şüpheli hakkında tutuklama tedbirinin uygulanması mümkün değildir.

Tutukluluk kararına itirazda bulunabilmek mümkündür. İtirazlar en geç 7 gün içinde kararı veren merciye ‘tutukluluğa itiraz’ dilekçesi sunmak veya kararın verildiği sırada zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır.

Taksirle Yaralama Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Taksirle yaralama suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır:

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK)
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK)
  • İddianamenin düzenlenmesi

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Soruşturmaya yer olmadığı kararı, kolluğa veya savcılığa bildirilen davranışın suç teşkil etmemesi yahut genel ve soyut nitelikte kalması durumunda verilen karardır. Söz konusu karar ile şikayet veya ihbara konu olay hakkında soruşturma açılmaz. 

Örneğin bir kimse, eski sevgilisinin kendisinden ayrılması nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu ve bu nedenle ondan şikayetçi olduğunu belirtirse, bu davranışın açıkça suç oluşturmayacağı anlaşıldığından soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Soruşturmaya yer olmadığı kararı kesin bir karar değildir. Bu nedenle, bu yöndeki kararlara karşı 15 gün içinde kararı veren savcının görevli olduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine itirazda bulunulabilir. 

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kolluğa veya savcılığa bildirilen olay hakkında dava açılmasının mümkün olmadığını ifade eden karar şeklidir. Taksirle yaralama suçunda KYOK verilebilecek haller şunlardır: 

  • Şüphelinin yaralamaya sebebiyet verdiğine dair yeterli delil elde edilememesi,
  • Mağdurun 6 ay içinde yaralamaya sebebiyet veren olaya ilişkin şikayette bulunmamış olması veya şikayetinden vazgeçmiş olması,
  • Dava zamanaşımı süresinin dolmuş olması,
  • Şüphelinin 12 yaşından küçük olması,
  • Şüphelinin suç işlediği tarihte önemli derecede akıl hastalığının bulunması,
  • Taksirle yaralama suçu bakımından genel af çıkması,
  • Taraflar arasında uzlaşmanın sağlanmış olması.

Bu hallerden birinin mevcut olması halinde savcı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Fakat bu karar kesin değildir. Kararın hatalı olduğunu düşünen ilgili kişiler 15 gün içinde kararı veren savcının görevli olduğu yerdeki sulh ceza hakimliğine itiraz edebilir. 

İddianamenin Düzenlenmesi

Soruşturma sonunda taksirle yaralama suçunun oluştuğuna dair yeterli delil varsa ve KYOK verilmesini gerektirecek bir hal de bulunmuyorsa savcı iddianame düzenler. Daha sonra  hazırladığı iddianameyi şüpheli hakkında dava açılması için mahkemeye sunar. Mahkemenin iddianameyi kabulü halinde ceza yargılaması aşamasına geçilir.  

Taksirle Yaralama Suçunun Savunması

Taksirle yaralama suçunun savunması, asliye ceza mahkemesine hitaben yazılacak bir savunma dilekçesi ile yahut yargılama sırasında sözlü olarak gerçekleştirilir. Taksirle yaralama suçu bakımından yapılacak savunma her olayda farklılık göstermekle birlikte genel olarak şu hususlar ileri sürülebilir:

  • Sanığın, dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun davranmasına rağmen yaralama neticesinin meydana geldiği,
  • Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış söz konusu olsa da, taksirle yaralama suçuna sebebiyet veren neticelerin gerçekleşmediği,
  • Failin, söz konusu neticeyi öngöremediği bu nedenle bilinçli taksir unsurlarının oluşmadığı,
  • Failin, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile yaralama neticesi arasında doğrudan bir ilişkinin kurulamayacağı,
  • Failin kişisel ve ailevi durumu bakımından ceza verilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olduğu,
  • Soruşturma ve yargılama aşaması sırasında usule aykırı işlemlerin gerçekleştirildiği,
  • Sanığın lehine olabilecek delillerin toplanmadığı,
  • Toplanan delillerin hukuka aykırı olarak elde edildiği ve bu nedenle hükme esas alınamayacağı,
  • Sanığın suçluluğunu ispatlayacak yeterli delilin bulunmadığı ve bu nedenle şüpheden sanığın yararlanması gerektiği.

Taksirle yaralama suçuna ilişkin savunmalar sayılan hususlar ile sınırlandırılamaz. Zira, her olayda dosyaya özgü savunma sebepleri ortaya çıkabilir. Bu nedenle, savunmaya ilişkin unsurlar hakkında alanında uzman bir ceza avukatına danışmak ve dosya özelinde bir savunma hazırlamak etkili sonuçlar doğuracaktır. 

Taksirle Yaralama Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Taksirle yaralama suçunda ceza yargılaması aşaması; mahkemenin, savcılık tarafından hazırlanan iddianameyi kabul etmesi ile başlayan ve suç şüphesi altında bulunan kişi hakkında kesin bir hüküm verilmesi ile sona eren süreçtir.

Taksirle yaralama suçunda ceza yargılaması aşaması, basit yargılama usulüne göre veya genel hükümlere göre olmak üzere iki şekilde yürütülebilir. Uygulanacak yargılama usulü hakim kararıyla belirlenir.

Hakim, yargılamanın basit yargılama ile yapılmasına karar verirse; savcılık tarafından düzenlenen iddianameyi taraflara gönderir ve 15 gün içinde iddianamede belirtilen hususlara ilişkin iddia ve savunmaların mahkemeye bildirilmesini ister. 15 günlük sürenin sonunda, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden bir karar verilir. Bu karara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir.

Hakim genel hükümlere göre yargılama yapılmasına karar verirse; duruşmalar yapılır, toplanan deliller incelenir, tarafların iddia ve savunmaları dinlenir ve böylelikle olaya ilişkin bir kanaate ulaşılmaya çalışılır. Hakim, kesin bir kanaate vardığında bu kanaatini hüküm adı altında açıklar. Bu hükme karşı istinaf kanun yoluna gidilebilir. 

Taksirle yaralama suçuna ilişkin yargılama aşamasında görevli mahkeme, asliye ceza mahkemeleridir.

Taksirle Yaralama Suçunda Zamanaşımı

Taksirle yaralama suçunda dava zamanaşımı süresi, taksirle yaralama suçunun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl; ceza zamanaşımı süresi ise, sanık hakkında verilen hükmün kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçmesi ile dolar.

Dava zamanaşımı süresinin dolması halinde, bahse konu suça ilişkin dava açılamaz veya açılmış bir dava söz konusuysa davanın düşmesi kararı verilir ve dosya kapanır. Ceza zamanaşımı süresinin dolması halinde ise, sanığa işlediği suç nedeniyle verilmiş olan ceza infaz edilemez.

DİKKAT: Dava ve ceza zamanaşımı süreleri 12 yaşını doldurmuş fakat 15 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ½ oranında, 15 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ⅔ oranında uygulanır.

Taksirle Yaralama Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Taksirle yaralama suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:

  • Beraat
  • Ceza verilmesine yer olmadığı kararı (CYOK)
  • Mahkumiyet
  • Adli para cezasına çevirme
  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB)
  • Cezanın ertelenmesi
  • Davanın düşmesi

Beraat

Beraat, bir suçtan yargılanan kişilerin o suç bakımından masum olduğunu belirten karar türüdür. Beraat kararı ile sanık üzerindeki bütün suçlamalar kalkar ve söz konusu yargılama hiçbir şekilde adli sicil kaydına geçmez.

Taksirle yaralama suçunda beraat kararı, sanığın suçu işlemediğinin anlaşılması veya suça konu davranışlarını hukuka uygun hale getiren nedenlerin bulunması halinde verilir. Bu kapsamda, kanun hükmünü ve amir emrini yerine getirme, meşru savunma gibi durumlar bir davranışı hukuka uygun hale getiren sebeplerden sayılır.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, bir davranışın suç oluşturması fakat davranışı gerçekleştiren kişiye bu hususta ceza verilmemesini ifade eden karar türüdür. Taksirle yaralama suçunda ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilecek haller şunlardır:

  • Taksirle yaralama suçunu işleyen kişinin 12 yaşından küçük veya 12-15 yaşında ve davranışlarını yönlendirme yeteneği gelişmemiş bir çocuk olması,
  • Taksirle yaralama suçunu işleyen kişinin önemli derecede akıl hastası olması,
  • Taksirle yaralama suçunu işleyen kişinin 15 yaşından küçük sağır ve dilsiz veya 15-18 yaşlarında ve davranışlarını yönlendirme yeteneği gelişmemiş bir çocuk olması,
  • Taksirle yaralama suçunu işleyen kişinin, suçun işlendiği sırada alkol veya uyuşturucu gibi geçici nedenler altında bulunması (İradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu bu kapsamda değerlendirilmez),
  • Zorunluluk halinin bulunması, (Örneğin birden yola atlayan çocuğa vurmamak için istemeden başka birine çarparak yaralanmasına sebebiyet vermek)

Mahkumiyet

Mahkumiyet, sanığın yargılandığı suçtan hüküm giymesidir. Mahkumiyet halinde sanık, ya kanuni sınırlar içinde belirlenen cezaya ya da hakim tarafından belirlenecek bir güvenlik tedbirine uymakla yükümlü tutulur. Buna karşılık sanığın tehlikelilik durumuna göre hakim hem kanunda yer alan cezaya hem de güvenlik tedbirine karar verebilir.

Mahkumiyete karar verilmesi halinde hakim, sanığın kişisel özelliklerini, yargılama sırasındaki davranışlarını ve geçmişini de göz önünde bulundurarak cezada 1/6 oranında takdiri indirim yapabilir. Söz konusu indirim, ‘iyi hal indirimi’ olarak da bilinmektedir.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, 1 yıl veya altındaki hapis cezalarının para cezasına çevrilmesine ilişkin karar türüdür. Taksirle yaralama suçunda verilebilecek ceza türleri; hapis cezası yahut adli para cezasıdır.

Mahkeme tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, hakim adli para cezası yerine hapis cezasının verilmesini uygun görürse, verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün olamamaktadır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza yargılaması sonunda verilen hükmün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden karar türüdür. Bu karar ile, hükümde yer alan ceza veya güvenlik tedbirlerinin uygulanması bir süreliğine ertelenir. 

Hakim, sayılan  şartların bir arada bulunduğunu tespit ederse HAGB kararı verir. HAGB kararı verilmesi halinde kişi, 5 yıl süre ile denetime tabi tutulur. Denetim süresi boyunca kasten bir suç işlenmez ve hakim tarafından belirlenen yükümlülüklere uygun davranırsa açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılır, davanın düşmesine karar verilir.

Buna karşılık, denetim süresi içinde kasten suç işleyen veya yükümlülüklerini yerine getirmeyen sanık hakkında kurulan hükmün açıklanmasına karar verilir ve hükümde yer alan yaptırımların uygulamasına geçilir. Fakat sanığın durumu göz önüne alınarak hükümde yer alan cezanın bir kısmının uygulanmamasına ya da seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verilebilir.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, 2 yıl veya daha az süreyle hükmolunan hapis cezalarının infazının bir süreliğine ertelenmesi kararıdır. 

Taksirle yaralama suçunun sanığı hakkında hükmolunan cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası olması, sanığın daha önce işlemiş olduğu bir suçtan 3 aydan fazla mahkumiyetinin bulunmaması ve sanığın bir daha suç işlemeyeceğine dair kanaat oluşması halinde cezanın ertelenmesi kararı verilebilir.

Hakim, cezanın ertelenmesi kararı verirse sanık 1-3 yıl arasında bir süreyle denetime tabi tutulur. Sanığın mevcut durumuna göre, denetim süresinin yükümlülük olmadan geçirilmesine karar verilebilir. 

Hükümlü, denetim süresini iyi halli olarak geçirirse hapis cezası infaz edilmiş sayılır. Fakat ısrarla yükümlülüklerine uymaz ya da bu süre içinde kasten bir suç işlerse, ertelenen hapis cezasının tamamen veya kısmen ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi; sanık hakkında bir hüküm kurulmadan yargılamanın sonlandırılmasını ifade eden karar türüdür. Taksirle yaralama suçunda davanın düşmesi kararı verilebilecek haller şunlardır:

  • Sanığın ölmesi,
  • Taksirle yaralama suçu bakımından genel af çıkması,
  • 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolması, 
  • Mağdurun yargılama sırasında şikayetten vazgeçmesi,
  • Mağdur ile failin uzlaşma yoluna gitmiş olması.

Taksirle Yaralama Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Taksirle yaralama suçunda istinaf ve Yargıtay süreci, yargılama sonunda verilen hükmün üst mahkemelerce denetlenmesini ifade eder. İstinaf, kararın bir üst mahkeme olan bölge adliye mahkemesi tarafından incelenmesidir. Yargıtay ise en üst mahkeme olup, bölge adliye mahkemesi kararlarını denetler.

Taksirle yaralama suçuna ilişkin kararlara karşı istinafa başvuru mümkündür. Bu başvuru, kararı veren mahkemeye sunulacak bir istinaf dilekçesi ile yahut kararın verildiği sırada zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle gerçekleştirilir. Ancak başvurunun en geç 7 gün içinde yapılması gerekir aksi takdirde istinafa başvuru hakkı kaybedilir. 

DİKKAT: Sanığın basit yargılama usulüne göre yargılanmasına karar verilmişse istinafa başvuru yapmadan önce kararı veren mahkemeye itirazda bulunulması gerekir. İtiraz da istinaf başvurusu gibi en geç 7 gün içinde mahkemeye sunulacak itiraz dilekçesi ile veya zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle gerçekleştirilir.

Taksirle yaralama suçuna ilişkin bölge adliye mahkemesi kararlarına karşı kural olarak Yargıtay’a başvurulamaz. Fakat taksirle yaralama suçu ile birden çok kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde hükmolunan ceza 5 yıldan fazla ise Yargıtay’a başvurulabilir. 

Yargıtay’a başvuru, en geç 15 gün içinde bölge adliye mahkemesine verilecek bir ‘temyiz’ dilekçesi ile yahut zabıt katibine bu yöndeki talebin bildirilmesi ile gerçekleştirilir. Bu başvurunun 15 gün içinde yapılması zorunludur. Aksi halde, bölge adliye mahkemesince verilen karar kesinleşir.

İstinaf, itiraz ve temyiz kanun yoluna başvuruda bulunabilecek kişiler kanunda sayılmıştır. Buna göre; sanık, sanığın eşi, sanığın yasal temsilcisi (veli/vasi), sanığın avukatı bahse konu kanun yollarına başvuruda bulunabilir.

Sonuç

Taksirle yaralama suçunun soruşturma ve yargılama aşaması, bu hususta bilgisi olmayan kişiler bakımından karmaşık ve takibi zor bir süreç haline gelebilir. Bu durum, hak kayıpları ile sürecin uzamasına neden olabilir. Bu nedenle sürece ilişkin alanında uzman bir ceza avukatına danışılması faydalı olacaktır.