Nefret ve ayrımcılık suçu ve cezası

Nefret ve Ayrımcılık Suçu ve Cezası

Nefret ve ayrımcılık suçu; bir kimseye, mensup olduğu gruba duyulan önyargı ve nefret nedeniyle dezavantajlı muamele gösterilmesi sonucu oluşan suçtur. Nefret ve ayrımcılık suçunu işleyenlere 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir. Kişi hakkında bu suçtan dolayı işlem başlatılmış ise savunmasını usule uygun ve dikkatli yapmalıdır. Bununla birlikte, soruşturma ve kovuşturmanın aşamalarının hukuka uygun ilerletilmesine özen göstermelidir.

Nefret ve Ayrımcılık Suçu Nedir?

Nefret ve ayrımcılık suçu; bir kimseye karşı dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep kaynaklı olarak nefret duyulması nedeniyle o kişinin belli haklardan faydalanmasına engel olunmasıdır. Nefret ve ayrımcılık suçu TCK m. 122’de şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK 122:

(1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;

a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,

b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,

c) Bir kişinin işe alınmasını,

d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını,

engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Nefret ve Ayrımcılık Suçu Nasıl Oluşur?

Nefret ve ayrımcılık suçu, bireylerin sahip olduğu farklılıklara duyulan nefret nedeniyle onların çeşitli engellere maruz bırakılmasıyla oluşur. Suçun faili, kişilerin sahip olduğu aidiyetleri, bir gruba desteği veya üyeliği nedeniyle önyargılı bir tutum takınmaktadır. Kanunda nefret ve ayrımcılığa sebep olan faktörler şöyle sıralanmıştır:

  • Dil
  • Irk
  • Milliyet
  • Renk
  • Cinsiyet
  • Engellilik
  • Siyasi düşünce
  • Felsefi inanç
  • Din
  • Mezhep 

Yargıtay nefret ve ayrımcılık suçuna ilişkin bir kararında, kanunun on tane koruma grubu belirlediğini ve bu sosyal gruplara yönelik nefrete dayalı ayrımcılığın cezalandırılacağını vurgulamıştır. (Yargıtay 18. CD., E. 2018/1978, K. 2019/13554, T. 1.10.2019)

Fail, bir kimsenin aidiyetinden kaynaklanan nefreti nedeniyle madde metninde belirtilen 4 farklı hareketten birini işlemesi sonucu suç oluşur. Bu hareketler şunlardır:

  • Bir kişiye, kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini engellemek,
  • Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını engellemek,
  • Bir kişinin işe alınmasını engellemek,
  • Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engellemek fiilleriyle suç oluşacaktır.

Bireylerin cinsel yönelim, eğitim, meslek, sendika gibi nedenlerle ayrımcılığa maruz kalması nefret ve ayrımcılık suçunu oluşturmaz. Sayılan sebepler ilgili maddenin koruması kapsamında değildir. Bunun yanında, kanundaki seçimlik hareketler dışında bir eylem nefrete dayalı işlenmiş olsa dahi bu suçu oluşturmayacaktır.

Kişiye, Kamuya Arz Edilmiş Malın Satılmasını, Devredilmesini veya Kiraya Verilmesini Engellemek

Bir kimsenin sahip olduğu dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından dolayı nefret duyarak ona taşınır veya taşınmaz malın satılması, devri ya da kiraya verilmesi engelleniyorsa nefret ve ayrımcılık suçu oluşacaktır.

Kamuya arz etme kavramı; satım, devir veya kiraya verme işlemlerinin belirsiz sayıdaki çoğunluğa yöneltilmiş olduğunu ifade eder.

Örneğin, bir kişinin satmak veya kiraya vermek istediği konutunun penceresine ‘satılık’ veya ‘kiralık’ ilanı asması halkın geneline yaptığı bir beyanı içerdiğinden burada kamuya arz edilmiş bir durum mevcuttur.

Hükümde kamuya arz edilmiş mala yönelik hangi hareketlerin suçu oluşturacağı tek tek sayılmıştır. Madde kapsamında ayrımcılık nedeniyle engellenen hareketler şunlardır:

  • Bir mal üzerinde sahip olunan hakların başkasına devredilmesi
  • Para karşılığında bir malvarlığının başkasına satılması
  • Bir başkasının kullanması ve yararlanması için malın kiraya verilmesi

Örneğin A siyasi partisini destekleyen otomobil sahibi, otomobilin devrine ilişkin tüm konularda alıcı ile anlaşır ve devir işlemlerini başlatır. Akabinde, alıcının B partisini desteklediğini öğrenmesiyle aracını devretmemesi siyasi düşünce kaynaklı nefret ve ayrımcılık suçunu oluşturmaktadır.

Bir taşınmazın ipotek veya rehnedilmesi ayrımcılık nedeniyle engellenirse bu suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte, haklı nedenlerin varlığı halinde yapılan engelleme bu suçu oluşturmayacaktır.

Örneğin mevzuatta ülke egemenliği ve bağımsızlığı gerekçesiyle belirli bölgelerde yabancılara emlak satışı yasaklanmıştır. Bu hallerde kanun hükmüne uyulduğu için suç oluşmaz.

Kişinin Kamuya Arz Edilmiş Hizmetten Yararlanmasını Engellemek

Bir kişinin içerisinde bulunduğu sosyal gruba duyulan ön yargı nedeniyle onun kamuya arz edilmiş bir hizmetten yararlanması engellenirse nefret ve ayrımcılık suçu oluşur. Kişinin herkesle aynı muameleyi görmesi imkanı tamamen engellenebileceği gibi bu imkandan yararlanması güç koşullara da bağlanabilir.

Hizmet, insan ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik sunulan ulaşım, konaklama, eğitim, sağlık, haberleşme gibi faaliyetler bütünüdür. Genel anlamda soyut nitelik taşıyan bu faaliyetlerden, kişinin sırf sahip olduğu özellikler nedeniyle faydalanması engellenirse nefret ve ayrımcılık suçu oluşacaktır.

Yargıtay’a konu olmuş olayda; sanık otobüs şoförü, kişiyi sırf engelli olduğu için araca almamıştır. Engelli kişi otobüse binmek için çok kez ısrar etmiş ancak araç şoförü “seninle mi uğraşacağım” diyerek buna müsaade etmemiştir. Yargıtay burada mağdurun kasıtlı olarak araca alınmadığını vurgulamış ve otobüs şoförü hakkında TCK 122 uyarınca mahkumiyet kararı vermiştir. (Yargıtay 4. CD, E. 2011/17515, K. 2012/18398, T. 25.9.2012)

Olayda şüpheli belediye başkanı, yerel seçimlerde farklı adayı desteklemelerinden dolayı mağdurların sularını usulsüz olarak kesmiştir. Ardından fahiş fiyattan akıllı su sayacı almaları için baskı yapmıştır. Yargıtay, devlet memurlarının yargılanması için gerekli izin şartı sağlandıktan sonra TCK m. 122 kapsamında inceleme yapılmasına karar vermiştir. (Yargıtay 18. CD., E. 2016/18866, K. 2017/1856, T. 21.02.2017)

Hizmetin haklı ve makul bir sebebe dayalı olarak engellenmesi madde kapsamında suç olarak değerlendirilmeyecektir. Örneğin bir restoranda sigara içen müşteriler için diğerlerinden ayrı bir bölümün bulunması nefret ve ayrımcılık suçunu oluşturmayacaktır.

Kişinin İşe Alınmasını Engellemek

İşe başvuran kişinin “dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep” farklılığına duyulan nefretle işe alınmaması nefret ve ayrımcılık suçunu oluşturacaktır. Yapılan bu ayrımcılık işin gereklerinden değil keyfiyetten kaynaklanmalıdır.

Örneğin, mağdurun iş için gerekli tüm özellikleri taşıdığı ancak kadın olduğundan dolayı işe alınmadığı durumda nefret ve ayrımcılık suçu oluşacaktır.

Suç kapsamında sadece kişinin ayrımcılık sebebiyle işe alınmaması yaptırıma tabi kılınmıştır. İşverenin, aidiyet kaynaklı ön yargısı sebebiyle işçileri işten çıkarması, ücretlerini az vermesi veya daha ağır çalışma şartlarına maruz bırakması nefret ve ayrımcılık suçunu oluşturmaz. Böyle bir durumda İş Kanunu 5. maddedeki eşit davranma ilkesinin ihlali söz konusu olur. 

Somut olayda, davacı kadının hamilelik dolayısıyla izinde olduğu sürede çalıştığı pozisyona yeni bir erkek işçi alınmıştır. Doğum izninden sonra işe dönen kadın işçiye ise işindeki eski görevine kıyasla alt bir pozisyon teklif edilmiştir. Yargıtay burada işverenin işçiyi istifaya zorladığına, cinsiyeti nedeniyle ayrımcılık yaptığına ve İş Kanunu m.5 kapsamında eşit davranma ilkesini ihlal ettiğine karar vermiştir. (Yargıtay HGK., E. 2015/1621, K. 2018/484, T. 14.03.2018)

Kişinin Ekonomik Etkinlikte Bulunmasını Engellemek

Türk Ceza Kanunu m. 122 kapsamında sayılan aidiyet sebeplerine dayalı nefret dolayısıyla kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunması engellenirse nefret ve ayrımcılık suçu oluşur.

Ekonomik etkinlik, bir kişinin hayatını sürdürebilmek amacıyla gerçekleştirdiği ve karşılığında maddi bir menfaat sağladığı faaliyetlerin bütünüdür. Ekonomik etkinlikler; sanayi, turizm, ulaşım ve ticaret gibi amaçlarla yapılabilir.

Örneğin, kişinin sırf Yahudi olmasına duyulan nefret nedeniyle işyeri açmasının engellenmesi veya işyerinin kapatılması bu madde kapsamında nefret ve ayrımcılık suçunu oluşturur.

Sanıklar, sosyal paylaşım sitesindeki hesaplarından mağdurların siyasi düşüncelerine duydukları nefret kaynaklı paylaşımlar yapmışlardır. Yaptıkları paylaşımlarda mağdurların ekonomik etkinlikte bulunmaları engellenmeye çalışılmıştır. Yargıtay işlenen bu fiilin, mağdurların ekonomik etkinlikte bulunmalarını engelleyici boyutta olup olmadığına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. (Yargıtay 4. CD., E. 2021/11263, K. 2023/19698, T. 12.6.2023)

Nefret ve Ayrımcılık Suçu Cezası

Nefret ve ayrımcılık suçu cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.

Verilen aralıkta cezanın somut tespiti hakim takdirindedir. Bu kapsamda hakim suçun işlendiği yeri, zamanı, işleniş şeklini, ortaya çıkan zararın boyutunu dikkate alarak kararını verecektir. Nefret ve ayrımcılık suçu bakımından kanunda özel bir hafifletici ya da ağırlaştırıcı neden düzenlenmemiştir.

Nefret ve Ayrımcılık Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs, failin suç işlemek maksadıyla davranışlarına başlaması fakat kontrolünde olmayan sebepler dolayısıyla suçu gerçekleştirememesidir. Nefret ve ayrımcılık suçuna teşebbüs etmek mümkündür. Eğer suç teşebbüs aşamasında kalırsa verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilecektir.

Örneğin bir işveren, başvuru yapan kişinin Yahudi olmasına duyduğu nefretle işe alınmaması için yazılı talimat gönderir. Ancak bu talimat, işe alım yapan çalışana ulaşmazsa suç teşebbüs aşamasında kalacaktır.

İştirak, bir kişi tarafından işlenmeye elverişli olan suçun birden fazla kişinin ortak kararı ve işbirliği yapması sonucu işlenmesidir. Nefret ve ayrımcılık suçunu birden fazla kişi ortaklaşa işleyebilir. Suçun işlenmesine doğrudan katılan failin yanı sıra faile yardım edenler ve faili suç işlemeye azmettirenler de iştirak kapsamında cezalandırılacaktır.

Örneğin bir ev sahibi, evini kiralaması için emlakçıya vermiştir. Ardından emlakçıya, Araplara duyduğu nefret nedeniyle evini Araplara kiralamamasını söylemiştir. Bu kapsamda emlakçının evi Araplara kiralamaması halinde ev sahibi nefret ve ayrımcılık suçuna azmettiren olacaktır. Ev sahibi ve emlakçı iştirak kuralları gereğince cezalandırılacaktır.

İçtima, failin tek bir eylemi sonucu kanunda düzenlenen birden fazla suçu meydana getirmesi halidir. İçtima kapsamında failin ihlal ettiği suçların en ağırından ceza verilir.

Örneğin taşınmazını kiraya veren A, evini tutmak için gelen ve kendisinden farklı siyasi düşünceye sahip B’ye “senin siyasi düşüncendekilere kiralayacak evim yok, git buradan şerefsiz” demesi halinde hem TCK m.122 nefret ve ayrımcılık suçu hem de TCK m.125 hakaret suçu oluşacaktır. Daha ağır cezayı gerektirdiğinden nefret ve ayrımcılık suçundan kişi cezalandırılacaktır.

Bir kişiye karşı aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla kere işlenmesi durumunda da içtima mümkündür. Ayrıca, aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi halinde de içtima söz konusu olur. Faile bu suçlardan dolayı tek ceza verilir ve cezada artırım yapılır.

Örneğin bir dolmuş şoförü araca binmek isteyen siyahiyi, ten rengine duyduğu nefretle bir ay boyunca dolmuşa almazsa burada diğer şartların da bulunması halinde içtima oluşur.

Başka bir örnekte bakkal sahibi, kişinin Ermeni olmasından kaynaklanan nefretle önce ona mal satmaz sonra da mahallede bakkal açmasına engel olur. İçtima kapsamında bakkal sahibine, nefret ve ayrımcılık suçundan tek ceza verilir ve ceza artırılır.

Nefret ve Ayrımcılık Suçu ve Cezası

Nefret ve Ayrımcılık Suçunun Soruşturma Aşaması

Nefret ve ayrımcılık suçunun soruşturma aşaması, yetkili merci olan savcılığın suç şüphesini öğrenmesiyle başlayan ve hazırlanacak iddianamenin mahkemece kabulüne kadar süren evredir. Bu kapsamda, nefret ve ayrımcılık suçunun soruşturma aşamasındaki işlemler şunlardır:

  • Şikayet-İhbar
  • Gözaltı
  • Delillerin Toplanması
  • İfade ve Sorgu
  • Uzlaşma
  • Adli Kontrol
  • Tutukluluk

Şikayet-İhbar

Şikayet, suçtan zarar gören kişinin yetkili merciye başvurarak bu makamları suçtan haberdar etmesidir. İhbar ise mağdurun, sanığın veya suçla ilgisi olmayan üçüncü kişilerin suçu oluşturan olayı yetkili makamlara bildirmesidir.

Nefret ve ayrımcılık suçunun kovuşturulması şikayete tabi değildir. Bu yüzden, nefret ve ayrımcılık suçunda  şikayetten vazgeçme söz konusu olmayacak, suçu bildiren bundan pişman olsa dahi savcılık incelemesi devam edecektir.

Nefret ve ayrımcılık suçunun herhangi bir sebeple öğrenilmesinden itibaren savcılık kendiliğinden soruşturmayı başlatacaktır. Suçun ihbar edilmesi bu kapsamda bir süreye tabi değildir. Zamanaşımı süresi geçmediği sürece suç herkes tarafından ihbar edilebilir.

İhbar ve şikayetin yapılacağı yetkili makamlar; savcılık, jandarma ve polis merkezleridir. Ayrıca valiliğe ve kaymakamlığa da suça ilişkin bildirim yapılabilir. Bunlar derhal savcılığa iletilir.

Gözaltı

Gözaltı, Cumhuriyet savcısı kararıyla soruşturma aşamasında belli işlemlerin yapılabilmesi için kişinin özgürlüğünün geçici olarak sınırlandırılmasıdır. Gözaltı kararı verilebilmesi için; şüphelinin suçu işlediğine dair somut delillerin varlığı ve gözaltına almanın soruşturma yönünden zorunlu olması gerekir.

Şüphelinin gözaltında tutulabileceği süre en fazla 24 saattir. Ayrıca, şüphelinin yakalama yerine en yakın hakimliğe gönderilmesi için en fazla 12 saatlik zorunlu yol süresi verilir. Nefret ve ayrımcılık suçu bireysel işlenen suçlardan biri olduğundan gözaltı süresi uzatılamaz. Eğer uzatılırsa bu karara da itiraz edilebilir.

Gözaltı süresi içinde şüpheliye yapılabilecek işlemlere örnekler şunlardır:

  • Şüphelinin kimlik tespitinin yapılması
  • İfadesinin alınması
  • Yer gösterme işleminin yapılması
  • Teşhis edilmesi
  • Parmak izi alınması
  • Muayene edilmesi

Gözaltı kararına karşı kanunda gösterilen kişiler, sulh ceza hakimliğine sunacakları bir dilekçe ile itirazda bulunabilir. Şüphelinin kendisi, müdafisi, eşi, kardeşi, anne ve babası, büyükannesi, büyükbabası itirazda bulunabilecek kişilerdir.

Şüphelinin gözaltı sonrası serbest kaldığı bir durumda, tekrar gözaltına alınabilmesi için yeni ve yeterli bir delilin olması ve savcı kararı gerekir. Gözaltı kararı, henüz 12 yaşını doldurmamış çocuklar ve 15 yaşından küçük sağır ve dilsizler hakkında verilemez.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması, suça konu iddianın doğruluğunun ispatlanmasına yarayan her türlü aracın bir araya getirilmesidir. Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için şüphelinin lehine ve aleyhine olan tüm delilleri toplayarak muhafaza altına alır.

Toplanan delillerin hukuka uygun usuller izlenerek elde edilmesi gerekir. Savcı hukuka aykırı delillere iddianamesinde yer veremez. Kovuşturma aşamasında hakim de hukuka aykırı delili hükme esas alamaz. Bu bağlamada hukuka aykırı delil; temel hak ve hürriyetler ihlal edilerek, kanuni usuller dışına çıkılarak ulaşılan kanıtlardır.

Örneğin, yasak sorgu yöntemleriyle (işkence, yorma, aç bırakma gibi) elde edilen ifadeler hukuka aykırı olduğundan kullanılamazlar.

Soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında delil toplanması mümkündür. Ayrıca, şüpheli her zaman delil toplanmasına ilişkin talebini ileri sürebilecektir.

İfade ve Sorgu

İfade, soruşturmaya konu suçla ilgili şüphelinin Cumhuriyet savcısı veya polis tarafından dinlenilmesidir. Sorgu ise soruşturma veya kovuşturma sürecinde failin suçla ilgili beyanlarının hakim tarafından dinlenilmesidir.

İfadesi alınacak kişi gözaltında değilse ilk önce bir davetiye ile çağrılması gerekir. Gönderilen davetiyede çağrılma nedeni ve gelmemesi halinde zorla getirileceği açıkça belirtilir.

İfade sırasında öncelikle şüpheli veya sanığın kimlik tespiti yapılır. Ardından yüklenen suç anlatılır ve sahip olduğu haklar öğretilir. Şüphelinin haklarına örnek olarak; müdafi seçme hakkı, yakalandığını bir yakınına haber verebilme hakkı ve susma hakkı söylenebilir.

İfade sırasında failin suça ilişkin beyanları dinlenir ve tutanağa geçirilir. İfadenin yapıldığı yer, tarih ve hazır bulunanlara ilişkin bilgiler de tutanağa eklenir. İfade sonunda tutanak, şüpheli ve müdafisi tarafından okunarak imzalanır. Eğer tutanakta gerçeği yansıtmayan beyanlar varsa veya ifade hukuka aykırı usullerle alındıysa imzadan çekinilebilir. İmzadan çekinme halleri tutanağa yazılır.

İfade alma ve sorgu sırasında yasak usullerin kullanılmaması gerekir. Örneğin; aldatma, korkutma, işkence, yorma, ilaç verme, cebir ve şiddet uygulama halleri yasak usullerden bazılarıdır. Şüpheli veya sanık beyanlarını hür iradesiyle ileri sürmelidir. Yasak usuller uygulanarak hazırlanmış ifade veya sorgu tutanağı hukuka aykırı nitelik taşıdığından ceza verilirken esas alınamaz.

İfade ve sorgu aşamasında failin haklarını bilmesi ve ona göre hareket etmesi yararına olacaktır. Fail olaya ilişkin ilk savunmalarını ifade ve sorgu yoluyla ileri sürebilir. Ancak diğer taraftan verdiği bu beyanlar ileride aleyhine delil olarak karşısına çıkabilir. Bu bakımdan sürecin dikkatli bir şekilde yürütülmesi için alanında uzman ceza avukatına danışılmasında fayda vardır.

Uzlaşma

Uzlaşma; tarafsız bir uzlaştırmacı eşliğinde, uyuşmazlığın çözümü için, fail ve suçtan zarar görenin özgür iradeleriyle bir araya gelmesidir. Bu kapsamda, nefret ve ayrımcılık suçunda uzlaşma mümkün değildir. 

Adli Kontrol

Adli kontrol, belli şartların oluşması halinde şüpheli veya sanığın kanunda öngörülen yükümlülüklere tabi tutulmasını içeren koruma tedbiridir. Adli kontrol tedbirinin tutuklamanın alternatifi olduğu söylenebilir. Adli kontrol kararı verilebilme şartları şunlardır:

  • Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunmalıdır.
  • Tutuklama nedenlerinden biri bulunmalıdır: Şüpheli veya sanığın kaçma şüphesi, delilleri karartma süphesi, mağdura baskı yapılması ihtimali tutuklama sebepleridir.
  • Tutuklamaya göre adli kontrol kararı verilmesi ölçülü, orantılı ve elverişli olmalıdır.

Nefret ve ayrımcılık suçunda adli kontrol tedbiri uygulanabilir. Hakim adli kontrol dolayısıyla; yurt dışı yasağı, belirli yerlerde (polis merkezi, savcılık) düzenli aralıklarla imza atmak, sürücü belgesini teslim etmek gibi yükümlülüklere karar verebilir. Nefret ve ayrımcılık suçunda adli kontrol tedbirinin süresi en fazla 2 yıldır, zorunluluk halinde 1 yıl uzatılabilir.

Adli kontrol kararına karşı kararı veren makama itiraz edilebilir. Adli kontrol kararının tebliği veya mahkemede yüze karşı açıklanmasından itibaren 7 gün içinde itiraz edilmelidir. İtirazda bulunmaya yetkili kişiler; failin kendisi, yasal, müdafisi ve eşidir.

Şüpheli veya sanık adli kontrol yükümlülüklerine aykırı davranırsa sulh ceza hakimi bu tedbiri kaldırarak kişinin tutuklanmasına karar verebilir.

Tutukluluk

Tutukluluk, henüz suçluluğu kesin olmayan şüpheli veya sanığın kanunda yer alan şartların bulunmasıyla hakim kararıyla özgürlüğünün geçici olarak kaldırılmasıdır. Tutukluluk kararı verilebilmesi için koşullar şunlardır:

  • Kuvvetli suç şüphesinin varlığı gösteren olgular bulunmalıdır.
  • Tutuklama nedenlerinden en az birinin varlığı gerekir. Tutuklama nedenleri; kaçma şüphesi, delilleri yok etme şüphesi, tanık veya mağdura baskı yapma şüphesidir.
  • Tutuklamaya karar verilebilmesi için hapis cezasının üst sınırı 2 yıl ve daha fazla olmalıdır. Yalnızca adli para cezası gerektiren suçlar bakımından tutuklamaya karar verilemez.

Nefret ve ayrımcılık suçunda ceza üst sınırı 3 yıl olduğundan tutuklama kararı verilebilir. Ancak, tutukluluk en son başvurulacak istisnai bir tedbirdir. Daha hafif koruma tedbiri olan adli kontrol vasıtasıyla amaca ulaşılıyorsa tutuklama verilmesi ölçüsüzdür.

Nefret ve ayrımcılık suçunda soruşturma aşamasında tutuklama süresi en fazla 6 aydır ve uzatılamaz. Yargılama aşamasında verilecek tutukluluk süresi ise en fazla 1 yıldır ve zorunluluk halinde 6 ay daha uzatılabilir.

Tutuklama kararına karşı yapılacak itiraz, tutuklama kararını veren adli merciye yönetilen itiraz dilekçesi ile yapılabilir. İtiraz, karar tarihini takip eden 7 gün içinde yapılmalıdır. Tutuklamaya itiraza yetkili olanlar; şüpheli veya sanık, müdafisi, birinci ve ikinci derece kan hısımlarıdır ( anne, baba, çocuk, büyükanne, büyükbaba).

Tutuklama kararı 12 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında verilemez. 12 ila 15 yaş arasındaki çocukların tutuklanabilmesi için işledikleri suçun üst sınırının 5 yılı geçmesi gerekir. Ayrıca, 15 yaşını doldurmayan sağır ve dilsizler için de tutuklama kararı verilemez.

Nefret ve Ayrımcılık Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Nefret ve ayrımcılık suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır:

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK),
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK),
  • İddianamenin düzenlenmesi

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Soruşturmaya yer olmadığı kararı, şikayet veya ihbarın soyut ve genel nitelikli olması dolayısıyla suç oluşmadığının açıkça anlaşıldığı hallerde savcılık tarafından verilen karardır.

Örneğin, A partisi üyelerinin tümünün terör örgütü mensubu olduğuna ilişkin ihbar soyut ve genel nitelikli bir ihbardır.

Kural olarak savcılığa yapılan başvuruların tümü değerlendirilmek zorundadır. Soruşturma başlatılabilmesi için savcıda, başvuruya konu suçun işlendiğine yönelik başlangıç şüphesi oluşması gerekir. Eğer suçun oluştuğu konusunda somut bulgulara rastlanmadıysa Cumhuriyet savcısı soruşturmaya yer olmadığı kararı verir.

Suçu ihbar eden veya şikayetçi, soruşturmaya yer olmadığı kararına karşı bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde itiraz edebilir. SYOK kararına itiraz, kararı veren savcılığın yargı çevresindeki sulh hukuk mahkemesine yapılır.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, soruşturma evresi sonunda suçun oluştuğuna ilişkin yeterli delil elde edilemediği veya kovuşturma olanağı bulunmayan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından verilen karardır.

Örneğin; suçun zamanaşımı süresi dolarsa, şikayete tabi suçlarda şikayet geri çekilirse, şüpheli soruşturma aşamasında ölürse artık suçun kovuşturulması imkansız olduğundan kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı suçtan zarar görene ve şüpheliye bildirilir. Suçtan zarar gören, bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde sulh ceza hakimliğine itirazda bulunabilir.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararının verilmesiyle soruşturma sona erer ve şüpheli sıfatı da ortadan kalkar. Savcının aynı olaydan dolayı yeniden soruşturma açabilmesi için yeni bir delilin ortaya çıkması ve sulh ceza hakiminin kararı aranır.

İddianamenin Düzenlenmesi

İddianamenin düzenlenmesi, savcının soruşturma aşamasında yeterli şüphe içeren delile ulaşmasıyla mahkemeye sunmak üzere resmi belge hazırlamasıdır. İddianamenin hazırlanmasındaki amaç, maddi gerçeğe ulaşılarak şüphelinin yargılanmasının sağlanmasıdır.

İddianamenin mahkemeye gönderilmesinin ardından iade nedeni bulunmuyorsa mahkeme iddianameyi kabul eder ve kovuşturma aşamasına geçilir. Böylece kamu davası açılmış olur ve şüpheli sanık sıfatını alır.

Nefret ve Ayrımcılık Suçunun Savunması

Nefret ve ayrımcılık suçunun savunulması, yargılamanın her aşamasında sanığın ya da müdafisinin iddia edilen suç ile ilgili beyanlarının yazılı veya hakim karşısında sözlü olarak ileri sürmesidir. Bu kapsamda, nefret ve ayrımcılık suçunun savunmasına yönelik öne sürülebilecek durumlara örnekler şunlardır:

  • Suçun aidiyet kaynaklı nefret ve önyargı nedeniyle işlenmediği,
  • Ayrımcılığa sebep olan faktörün madde kapsamında değerlendirilemeyeceği,
  • Mağdura yapılan engelleyici hareketin kanunda düzenli eylemlerden birini teşkil etmediği,
  • Delillerin hukuka aykırı usullerle toplandığı,
  • Suçun unsurları ve vasıflandırılmasının yanlış değerlendirildiği,
  • Talep edilen lehe delillerin toplanmadığı,
  • Aleyhe delillerin çürütülmesi gerektiği,
  • Masumiyet karinesinin dikkate alınmadığı.

Savunma, kovuşturma aşamasının seyrini etkileyecek önemli noktalardan biridir. Sanık yapacağı savunma ile haklarını koruyabilecek ve suç şüphesini ortadan kaldırabilecektir. Her olaya özgü somut değerlendirmeler yapılarak savunma ona göre şekillendirilmelidir. Bu sebeple, sürecin alanında uzman ceza hukuku avukatıyla takip edilmesi yararlı olacaktır.

Nefret ve Ayrımcılık Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Nefret ve ayrımcılık suçunda ceza yargılaması aşaması, savcının hazırladığı iddianameye konu fiil hakkında mahkeme tarafından yürütülen yargılama sürecidir. Mahkeme, iddianamenin iadesi sebebi bulunmadığına karar verirse yargılamayı başlatır ve bu suç için genel hükümleri uygulayarak yargılama yapar.

Kovuşturma evresi,; savcının hazırladığı iddianamenin kabulüyle başlar ve sanık hakkında verilen hükümle sona erer. Kovuşturma süreci; duruşma hazırlığı evresi, duruşmaların görülmesi, deliller tartışılması, hüküm verilmesi ve kanun yolları aşamalarından oluşur.

Duruşma hazırlığı evresinde duruşma tarihi, duruşmada hazır olacaklara bildirilir. Sanığa gönderilen çağrı kağıdında duruşma tarihinde duruşmaya katılması gerektiği, mazereti olmaksızın katılmazsa zorla getirileceği açıklanır.

Duruşma esnasında sanık ve müdafi olaya ilişkin savunmalarını yaparlar. Eğer duruşmaya katılmışsa mağdurun ve vekilin de beyanları dinlenir. Ardından tanıklar dinlenir, bilirkişi raporları ve keşif tutanakları değerlendirilir. Duruşma evresinde toplanan tüm deliller tartışılır. Hakim, sanığa son sözünü sorduktan sonra hüküm vererek kovuşturma aşamasını bitirir.

Nefret ve ayrımcılık suçuna ilişkin yargılamanın yapılacağı yetkili ve görevli mahkeme, suçun işlendiği yer asliye ceza mahkemesidir.

Nefret ve Ayrımcılık Suçunda Zamanaşımı 

Nefret ve ayrımcılık suçunda dava zamanaşımı 8 yıldır. Dava zamanaşımı süresi, nefret ve ayrımcılık suçunun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ceza zamanaşımı süresi TCK m.68 hükmüne göre 10 yıldır. Ceza zamanaşımı süresinin başlangıcı, cezanın kesinleştiği tarihtir.

Dava zamanaşımının dolması artık nefret ve ayrımcılık suçu dolayısıyla yargılama yapılamayacağını gösterir. Eğer yargılama devam ederken suçun dava zamanaşımı süresi dolarsa düşme kararı verilir. Ceza zamanaşımı ise suçun infazı için gereklidir. Bu sürenin dolması halinde artık kişi hakkında verilen mahkumiyet kararı uygulanamayacaktır.

Nefret ve Ayrımcılık Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Nefret ve ayrımcılık suçunda mahkeme şu kararları verebilir:

  • Beraat,
  • Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
  • Mahkumiyet,
  • Adli para cezasına çevirme,
  • Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB),
  • Cezanın Ertelenmesi,
  • Davanın Düşmesi.

Beraat

Beraat, suç nedeniyle yürütülen ceza yargılamasında sanık hakkında cezaya verilmeyeceği ve aklandığını gösteren karardır. Nefret ve ayrımcılık suçunda sanık hakkında beraat kararı verilen haller şunlardır:

  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin anlaşılması
  • Sanığın yüklenen suç açısından kast ve taksirinin bulunmaması
  • Suç sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda hukuka uygunluk nedeni bulunması
  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin bulunamaması

Örneğin nefret ve ayrımcılık suçunda sanığın, atılı suçu işlemediği ortaya çıkarsa beraat kararı verilir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, ortada suç oluşturan bir eylem olmasına karşın failde bulunan bazı sebepler dolayısıyla cezaya hükmedilememesidir. Nefret ve ayrımcılık suçunda ceza verilmesine yer olmadığı kararı, şu sebepler dolayısıyla verilebilir:

  • Akıl hastalığı
  • Yaş küçüklüğü
  • Sağır ve dilsizlik
  • Suçun cebir, tehdit, zorunluluk hali etkisiyle işlenmesi
  • Suçun bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi
  • Meşru savunma sırasında sınırın heyecan ve korku nedeniyle aşılması

Ceza verilmesine yer olmadığı kararına karşı suçtan zarar görenler, kararını tebliğini izleyen 15 gün içerisinde sulh ceza hakimliğine itirazda bulunabilir.

Mahkumiyet

Mahkumiyet, suç oluşturan eylemin sanık tarafından işlediği kesin olarak ispatlandığında verilen karardır. Mahkumiyet kararında; hapis cezasına, adli para cezasına ya da ikisine birlikte karar verilir. Ayrıca cezanın yanı sıra güvenlik tedbirlerine de hükmedilebilir. Kişi hakkında verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesiyle ceza infaz edilir.

Tekerrür, bir suç dolayısıyla mahkum olan kişinin belli bir süre içerisinde yeni bir suç işlemesidir. Suç dolayısıyla 5 yılın üzerinde hapis cezası alan kişinin tekerrür süresi beş yıldır. Eğer hapis cezası beş yılın altında ise 3 yıllık tekerrür süresi vardır.

Suçta tekerrür halinde, faile daha ağır infaz hükümleri uygulanır. Sanık cezaevinde daha uzun süre kalır. İkinci işlediği suç için adli para cezası ve hapis cezasından birinin verileceği öngörülmüşse hakim, hapis cezasına karar verir. Son olarak ikinci suçun infazı tamamlandıktan sonra denetimli serbestlik hükümleri uygulanır.

İyi hal indirimi, failin kişisel özelliklerini dikkate alan hakimin takdiri olarak uyguladığı indirimdir. İyi hal nedenleri; failin geçmişi, sosyal ilişkileri, mahkemedeki tutum ve davranışları, suçun işlenme şekli ve cezanın failin geleceğine etkisi şeklinde örneklendirilebilir. Hakim iyi hal dolayısıyla cezada altıda bir oranında indirim yapabilir.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, hükmedilen hapis cezasının belli koşulların bulunması halinde adli para cezasına çevrilmesidir.

Kasten işlenen suçlarda 1 yıl ve daha az hapis cezaları para cezasına çevrilebilir. Taksirle işlenen suçlarda ise para cezasına çevrilme hususunda bir sınır getirilmemiştir. 30 günden az olan hapis cezaları zorunlu olarak hapis cezasına çevrilir. Suçta tekerrür söz konusu ise hapis cezası para cezasına çevrilemez.

Nefret ve ayrımcılık suçunda verilecek hapis cezasının alt sınırı 1 yıl olduğundan hakim bu cezayı adli para cezasına çevrilmesine takdir edebilir.

Adli para cezasında bir gün için belirlenecek tutar 20 TL- 100 TL arasındadır. Hakim net miktarı tespit ederken sanığın ekonomik durumunu, kişiliğini, suçun işleniş özelliklerini göz önünde bulundurur. Belirlenen günlük miktar, hapis cezasının karşılığı günlere çarpılarak toplam tutar hesaplanır. Adli para cezası, bir yıl içinde tek seferde ödenebileceği gibi iki yıl içinde taksitle de ödenebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında verilen mahkumiyet hükmünün belli bir süreliğine uygulanmaması ve gereken koşullara uyulmasıyla tamamen ortadan kaldırılmasıdır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hem hapis hem de adli para cezasına ilişkin olabilir. Adli para cezası bakımından miktar önem arz etmez. Ancak hapis cezasının geri bırakılabilmesi için tüm artırım ve indirimler yapıldıktan sonra sonuç ceza 2 yıl veya altında olmalıdır.

Sanığın daha önceden kasıtlı işlediği bir suçtan mahkumiyeti bulunmamalıdır. Suç dolayısıyla oluşan zarar, sanık tarafından giderilmelidir. Sanığın tutum ve davranışlarını göz önünde bulundurulduğunda, yeniden suç işlemeyeceği konusunda hakimde bir kanaat oluşmalıdır. Son olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için sanığın onayı gerekmektedir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla cezanın infazı durdurulur. Sanığa 5 yıllık denetim süresi verilir. Denetim süresi 18 yaşını doldurmayan çocuklar bakımından 3 yıldır. Bu sürede sanığın belli yerlere gitmesi yasaklanır, mesleki ve eğitim faaliyetlerine katılması kararı verilebilir.

Sanık denetim süresinde yükümlülüklerine uyar ve yeni bir suç işlemezse yargılama aşaması sona erer ve mahkeme düşme kararı verir. Böylece HAGB kararı kişinin adli sicil kaydında görünmez. Ancak denetim süresi içerisinde suç işler veya yükümlülüklerine aykırı davranırsa cezası infaz edilir.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, 2 yıl ve daha az hapis cezasına hükmedilen hallerde bir denetim süresi belirlenerek bu cezanın cezaevi dışında infaz edilmesi kararıdır. Hakimin erteleme kararı verebilmesi için sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan 3 aydan fazla mahkumiyetinin olmaması gerekir.

Şartların sağlanmış olması erteleme kararı verilmesini zorunlu kılmaz. Hakimde sanığın yeniden suç işlemeyeceği kanaati oluşursa cezanın belirli bir süre ertelenmesine karar verebilir. Bu sürede sanık, 1 yıldan 3 yıla kadar denetim süresine tabi tutulur. Belirlenen denetim süresi, mahkum olunan cezadan az olamaz.

Denetim süresi içinde hükümlü, belli yükümlülüklere tabi tutulur. Örneğin, bir meslek veya sanat öğrenmek için eğitim programına devam etmesi kararı alınabilir. Eğer bir meslek sahibi ise başka bir kişinin gözetimi altında ücretini alarak bir kurumda çalışmasına karar verilebilir.

Denetim süresi içerisinde kasıtlı olarak yeni bir suç işlemeyen ve yükümlülüklerine uygun hareket eden mahkumun hapis cezası infaz edilmiş sayılır. İnfaz edilen ceza kişinin adli sicil kaydına işlenecektir.

Denetim süresinde mahkumun bilerek ve isteyerek başka bir suç işlemesi veya yükümlülüklerine aykırı davranması halinde hakim, erteleme kararını kaldırır. Verilen hapis cezası, cezaevinde infaz edilmeye devam olunur.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi, dosyanın esastan karara bağlanma imkanı kalmadığı durumlarda kovuşturmaya son veren karardır. Kanunda hangi hallerde düşme kararı verileceği düzenlenmiştir. Nefret ve ayrımcılık suçu kapsamında yürütülen bir yargılamada sanığın ölmesi, dava zamanaşımı süresinin dolması, genel af ilan edilmesi gibi durumlarda hakim düşme kararı verir.

Nefret ve Ayrımcılık Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Nefret ve ayrımcılık suçunda, mahkeme kararın iptali için Bölge Adliye Mahkemesine başvurulmak suretiyle istinaf kanun yolu açıktır. İstinafa başvurular 7 gün içinde yapılmalıdır. Bu süre; ilk derece mahkemesi kararının tebliği veya kararın mahkemede yüze karşı açıklanmasından itibaren işlemeye başlar.

İstinaf mahkemesince verilen bozma dışındaki kararının temyiz yoluna götürülmesi mümkündür. Bu kapsamda, istinaf mahkemesi kararının tebliğinden itibaren 15 gün içinde, istinaf mahkemesine sunulan dilekçe yahut zabıt katibine sunulan sözlü beyan ile Yargıtay’a başvuru yapılır.

İstinaf mahkemesinde verilen her karar temyiz kanun yoluna açık değildir. Nefret ve ayrımcılık suçunda istinaf mahkemesinin verdiği esastan ret kararları, ilk derece mahkemesince verilen hapis cezasını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları temyize kapalıdır. Ceza Muhakemeleri Kanunu 286/2 hükmünde sayılan diğer tüm kararlar temyize kapalı olup istinafta kesinleşmektedir.

Sonuç

Nefret ve ayrımcılık suçu, bir kimseye mensup olduğu gruba nefret duyulması nedeniyle ayrımcı ve ön yargılı muamele gösterilmesidir. Bu suç kapsamında başlatılan ceza yargılaması sürecinde hak kaybına uğranılmaması için sürelere ve usule uygun hareket edilmesi gerekir. Kişinin haklarını aktif bir şekilde koruyabilmesi de etkili bir savunma yapması ile mümkün olacaktır. Bu nedenle, sürecin uzman bir ceza hukuku avukatıyla takip edilmesi faydalı olacaktır.