Hileli İflas Suçu ve Cezası

Hileli İflas Suçu ve Cezası

Hileli iflas suçu, Türk Ceza Kanunu’nda “malvarlığına karşı suçlar” başlığı altında düzenlenen suçlardandır. TCK m. 161 hükmü uyarınca iflas kararından önce veya sonra malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli işlemlerde bulunan kişi cezalandırılacaktır. Bu suçla failin malvarlığı içerisinde hukuka aykırı değişiklik yapması engellenmeye çalışılmaktadır.

İçindekiler

Hileli İflas Suçu Nedir?

Hileli iflas suçu, failin malvarlığını azaltmaya yönelik madde metninde sayılan hileli işlemlerden birini gerçekleştirmesi suretiyle oluşan suçtur.

Bu bağlamda hile, objektif olarak başkasının zihninde yanıltıcı etki doğuran davranıştır. Hileli işlemlerden sonra veya önce ticaret mahkemesinin iflasa karar vermesi halinde fail cezalandırılacaktır. Hileli iflas suçu, TCK m. 161’de düzenlenmektedir.

TCK 161:

“Malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli tasarruflarda bulunan kişi, bu hileli tasarruflardan önce veya sonra iflasa karar verilmiş olması halinde, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Taksirli iflas suçu, failin tacir olmanın gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışları sonucunda iflasa sebebiyet vermesi halinde oluşan suçtur. Tacirin dikkatsiz davranışları dolayısıyla cezalandırılabilmesi için iflas kararının verilmiş olması gerekmektedir. Taksirli iflas suçu, TCK m. 162 hükmünde düzenlenmiştir.

TCK 162:

“Tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özenin gösterilmemesi dolayısıyla iflasa sebebiyet veren kişi, iflasa karar verilmiş olması halinde, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Hileli İflas Suçu Nasıl Oluşur?

Hileli iflas suçu; borçlu konumundaki failin, alacaklıları yanıltmak maksadıyla malvarlığını eksiltmeye yönelik hileli işlemlerde bulunmasıyla oluşur.

Hileli iflas suçunun faili “tacir” sıfatına sahip kişilerdir. Bu bağlamda tacir, bir ticari işletmeyi tamamen ya da kısmen kendi adına işleten kişiye denir. Ayrıca failin, hileli iflas suçundan cezalandırılabilmesi için malvarlığında yaptığı hileli işlemlerinden önce veya sonra ticaret mahkemesi tarafından şirketin iflasına karar verilmiş olması gerekmektedir.

İflas kavramı, tacirin borçlarını zamanında ödeyememesi durumunda alacaklıların mahkemeye başvurarak başlattıkları yasal süreçtir. Alınan iflas kararıyla borçlunun tüm malvarlığı iflas idaresine geçer ve alacaklılara paylarına düşen miktar ödenir.

Hileli iflas suçu ile alakalı olayda Yargıtay, hileli iflas suçunun hileli işlemlerin gerçekleştirildiği anda tamamlandığını belirtmiştir. Hileli işlemlerden önce veya sonra verilen iflas kararı, işlemlerin cezalandırılabilmesi bakımından etkilidir. Bu kararda ayrıca cezalandırılan fiilin iflas etmek değil yapılan hileli işlemler olduğu vurgulanmıştır. (Yargıtay 23. CD., E. 2015/6116, K. 2016/5370, T. 27.04.2016)

Taksirli iflas suçu; tacir olmanın gerekli kıldığı dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranan failin iflasa sebebiyet vermesiyle oluşur. Failin dikkatsiz ve özensiz davranmasıyla suç oluşur ancak iflasın gerçekleşmesi halinde faile ceza verilebilir.

Failin taksirli iflas suçunu oluşturan davranışları; tedbirsizlik, dikkatsizlik, ticari hayatta acemilik, emir ve talimatlara uymama halleridir. Taksirli iflas suçuna örnek olarak, bir tacirin daha önce hiç bilmediği bir ticaret sahasına girerken gerekli incelemeyi ve araştırmayı yapmaması dolayısıyla iflas etmesi durumu söylenebilir.

Yargıtay, kredi ve faizlerin ekonomik koşullara göre zaman içerisinde artabileceğini hesaba katmayan sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğine karar vermiştir. (Yargıtay 19. HD, E. 1994/6472, K. 1994/11467, T. 25.11.1994)

Alacaklıların, Alacaklarının Teminatı Niteliğindeki Malların Kaçırılması, Gizlenmesi veya Değerin Azalmasına Neden Olma

Borçlunun sahip olduğu bir malın, alacakların teminatı niteliğinde olup olmadığı değerlendirilirken bunun mutlaka rehnedilmiş ya da ipotek altına alınmış olması gerekmez. Borçlunun tüm malları alacaklılar için bir güvence teşkil eder.

İflas masası, borçlunun haczedilebilir tüm mallarından oluşur. Borçlunun iflas kararından sonra şahsi emek ve gayreti ile kazandığı mallar iflas masasına girmez. Bu mallar üzerinde gerçekleştirilecek hareketler hileli işlem olarak nitelendirilmeyecektir.

Yargıtay’a konu olayda borçlu sanık, mallarını maliyet değerinden çok ucuza satmış, elde ettiği paraları borcuna yatırmamıştır. Yargıtay, borcunun alacağından çok olduğunu bilen sanığın mallarını maliyet değerinden çok ucuza satması ve alacaklıların zararına hareket ederek bu parayı da borcuna yatırmaması fiilinin hileli iflas suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 6. CD., E. 1968/3796, K. 1968/4868, T. 26.09.1968)

DİKKAT: Borçlunun malları gerçek değeri karşılığında satması, malın kaçırılması kapsamında değerlendirilmez. Burada malın yerini satış bedeli alacağından bu bedel üzerinden alacaklar tahsil edilebilecektir.

Olayda, sanığın yetkilisi olduğu … Tic. Ltd. şirketi iflas etmiştir. İflas masasınca şirketin mallarına el konulmuş ve şirketin varlıkları arasında görünen araçların otuz gün içinde teslim edilmesi hususunda sanığa tebligat gönderilmiştir. Sanık araçları teslim etmemiş, yerlerini de söylememiştir. Yargıtay TCK m. 161/1 hükmü uyarınca, malın gizlenmesiyle hileli iflas suçunun oluştuğuna karar vermiştir. (Yargıtay 15. CD., E. 2012/14777, K. 2012/39933, T. 26.06.2012)

Malların değerinin azalmasına neden olunması, yapılan hareketlerle malın sahip olduğu ekonomik değerinin düşmesine ya da malın yok olmasına sebep olunmasıdır. Böylece alacaklıların, alacaklarına ulaşma imkanı ortadan kaldırılacaktır. Ancak değeri azaltılan malların miktarı, alacakların teminatına engel oluşturacak düzeyde olmalıdır.

Olayda şirketin taşınması nedeniyle perde, halı, dolap gibi demirbaşlar zayi olmuştur. Ayrıca bazı eşyalar da zamanla bozulduğu için atılmıştır. Şirketin kapasitesini dikkate alan Yargıtay, alacaklıları zarara uğratma kastıyla eşyaların değerinin azaltılmadığını ve yönetim kurulu üyesi sanıkların, şirketteki her bir demirbaşın yerini bilmelerinin imkansız olduğunu belirtmiştir. Olayda, hileli iflas suçu oluşmamıştır. (Yargıtay CGK., E. 1993/6-92, K. 1993/119, T. 26.4.1993)

Malvarlığını Kaçırmaya Yönelik İşlemlerin Ortaya Çıkmasını Önlemek İçin Ticari Defter, Kayıt veya Belgelerin Gizlenmesi veya Yok Etmek

Tacirler, ticari işletmelerinde meydana gelen parasal işlemleri açıkça yazdıkları bir ticari defter tutmak zorundadır.

Tacirlerin ticari defter dışında bazı belge ve kayıt tutma yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu bağlamda; tapu kayıtları, borçlunun muhasebe kayıtları, çek hesapları, elektronik kayıtlar, faturalar veya makbuzalar örnek verilebilir.

Fail, kaçırmış olduğu malvarlığının ortaya çıkmasını engellemek için söz konusu ticari defter, belge veya kayıtları gizlemiş ya da yok etmişse hileli iflas suçu oluşacaktır. Gizleme fiilinden anlaşılması gereken, mevcut bilgi ve belgeler üzerinde inceleme yapılamaması için onları saklamaktır. Yok etme ise bu belgelerin yakılması, yırtılması, silinmesi vb. suretiyle ortadan kaldırılmasıdır.

Olayda X şirketinin yönetim kurulunu oluşturan sanıklar, alacaklılarından mal kaçırmak ve onları zarara uğratmak maksadıyla Y şirketi adında yeni bir şirket kurmuşlardır. Ardından X şirketindeki tüm malvarlıklarını Y şirketine geçirmek suretiyle bu şirketin içini boşaltmışlardır. Sanıkların bilirkişiye sundukları ticari defterlerinde eksikliklerin olduğunun anlaşılmasıyla Yargıtay hileli iflas suçunun oluştuğuna karar vermiştir. (Yargıtay 15. CD., E. 2012/4459, K. 2013/16689, T. 5.11.2013)

Gerçekte Bir Alacak – Borç İlişkisi Olmadığı Halde, Sanki Böyle Bir İlişki Mevcutmuş Gibi Borçların Artmasına Neden Olacak Şekilde Belge Düzenlenmesi

Fail, ortada herhangi bir hukuki neden bulunmamasına rağmen malvarlığındaki borçları artırmak için gerçeğe aykırı bir belge düzenler. Yapılan bu fiil sonucunda iflas masasının pasif kısmı (borçlardan oluşur) büyüyecek ve aktif kısmı (alacaklardan oluşur) azalacaktır. Dolayısıyla gerçekten alacaklı olan kişilerin iflas alacağından kendilerine düşen pay küçüleceğinden alacaklarını tam olarak tahsil edemeyeceklerdir.

Örneğin, failin gerçekte var olmayan bir borç yaratmak için bono düzenlemesi, hatır senedi hazırlaması, çek düzenlemesi veya borçlandırıcı bir sözleşme imzalaması gibi hareketleri hileli iflas suçunu oluşturacaktır.

Sanık hakikate aykırı olarak üçüncü bir kişiye borcu olduğuna dair beyanda bulunmuştur. Yargıtay, alacaklılarını zarara sokmak isteyen borçlunun bu eyleminin hileli iflas suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 6. CD., E. 1982/4248, K. 1982/4893, T. 15.06.1982)

Failin gerçeğe aykırı bir belge düzenlemesiyle birlikte hileli iflas suçu oluşacaktır. Failin anlaştığı üçüncü kişinin borçlandırıcı belgeyi icraya koyması suçun oluşması açısından gerekli değildir.

Gerçeğe Aykırı Muhasebe Kayıtlarıyla veya Sahte Bilanço Düzenlenmesiyle Aktifin Olduğundan Az Gösterilmesi

Borçlu, kendi muhasebe kayıtlarıyla oynayarak ya da sahte bilanço düzenleyerek malvarlığının aktifini gerçeğe aykırı olarak eksiltmeye çalışmaktadır. Böylece alacakların teminatı mahiyetindeki malvarlığı, olduğundan az gösterilmektedir. Bu fiil sonucunda alacaklıların alacak haklarına tam olarak ulaşması engellenmektedir.

Borçlunun gerçeği yansıtmayan muhasebe kaydı ve bilanço düzenlemesi eylemleriyle hileli iflas suçunu işlediği durumlarda ayrıca fail TCK m. 212 belgede sahtecilik suçundan da cezalandırılacaktır.

Hileli İflas Suçu Cezası

Hileli iflas suçunun cezası 3 yıl – 8 yıl aralığında hapis cezasıdır. Taksirli iflas suçunun cezası 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.

Hileli iflas veya taksirli iflas suçunda iflasa tabi olan şahıs gerçek kişi tacir olabileceği gibi şirket gibi tüzel kişi tacirler de olabilir. Böyle bir durumunda suçun faili o tüzel kişinin yetkili organ veya temsilcisi olan gerçek kişilerdir. Tüzel kişiler hakkında da bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmedilecektir.

Hakim, somut olaya özgü nitelikleri değerlendirerek verilen aralıkta bir cezaya hükmeder. Sonuç cezanın miktarı belirlenirken; suçu meydana getiren fiilin ağırlığı, failin davranışları ve ortaya çıkan zararın boyutu dikkate alınabilecektir.

Hileli İflas Suçunda Şahsi Cezasızlık Sebebi ve Cezayı Azaltan Haller ve Cezaları

Hileli iflas suçunda şahsi cezasızlık nedeni veya cezayı azaltan hal; suçun işlendiği sırada mevcut olan, belli kişisel özellikler, ilişkiler ve durumların varlığı dolayısıyla faile hiç ceza verilmemesi veya cezanın belli oranda indirilmesi sonucunu doğuran hallerdir. Söz konusu durumlar TCK m. 167’de düzenlenmektedir.

TCK 167:

“(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,

c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.”

Failin, Alacaklıyla Arasında Belli Bir Yakınlık Bulunması

İflas eden failin, alacaklıları ile arasında yakınlık bulunması cezayı kaldıran veya azaltan neden olarak düzenlenmiştir. Eğer borçlunun hileli davranışları sonucunda alacak hakları engellenen kişiler; borçlunun eşi, aynı konutta yaşayan kardeşi, altsoy veya üstsoyu, evlat edinen veya evlatlığı ya da kayın hısımları ise hakkında cezaya hükmedilmeyecektir.

Hileli iflas suçu; eski eşe, farklı konutta yaşayan kardeşe, aynı konutta yaşayan ikinci derece kan hısımlarına veya kayın hısımlarının zararına olarak işlenirse cezada yarı oranında indirim yapılır.

DİKKAT: Hileli iflas suçunda TCK m. 167 hükmünün uygulanabilmesi için failin tüm alacaklılarının hükümde sayılan yakınlarından oluşması gerekir. Borçlanılan kişiler arasında yabancı bir kişi bulunursa fail, şahsi cezasızlık sebebinden veya cezayı azaltan hallerden yararlanamayacaktır.

Hileli İflas Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık, suçu bütün unsurlarıyla tamamlayan failin ortaya çıkabilecek zararlı ve tehlikeli sonuçları önlemeye çabalamasıdır.

Hileli iflas suçu veya taksirli iflas suçunu işleyen fail, kovuşturma aşamasına geçmeden pişmanlık gösterir ve mağdurun uğradığı zararın tamamını giderirse etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanacaktır. Bu halde failin cezası üçte iki oranında indirilmektedir.

Etkin pişmanlık, kovuşturma başladıktan sonra ancak hüküm verilmeden önce gösterilirse ceza yarı oranında indirilecektir.

Yargıtay’a konu olan olayda failin, mağdura zararını gidermeyi teklif etmesi tek başına pişmanlık olarak değerlendirilmemiştir. Yapılan teklif sonrasında mağdurun zararı giderilmediğinden Yargıtay, sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayacağına karar vermiştir. (Yargıtay 6. CD., E. 2008/20170, K. 2008/16181, T. 25.9.2008)

Hileli İflas Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs; fiilin icrasına elverişli hareketlerle başlayan failin, kontrolünde olmayan sebeplerle neticeyi meydana getirememesidir. Teşebbüsten söz edilebilmesi için öncelikle kasten işlenebilen bir suçun olması gerekir. Dolayısıyla taksirli iflas suçuna teşebbüs mümkün değildir.

Hileli iflas suçu, kanun hükmünde sayılan seçimlik hareketlerden birinin gerçekleştirilmesiyle tamamlanır. Fail, hileli işlemlerden birini gerçekleştirmeye başladığında elinde olmayan sebeplerle hareketini tamamlayamazsa suç teşebbüs aşamasında kalır. Ancak failin, hileli iflas suçuna teşebbüsten cezalandırılabilmesi için hakkında iflasa karar verilmiş olması gerekir.

Örneğin, hakkında iflas kararı verilmiş tacir, mallarını hileli yollarla alacaklılarından kaçırırken yakalanmıştır. Bu halde icra hareketlerinin tamamlayamayan fail, hileli iflas suçuna teşebbüsten yargılanacaktır. Hileli iflas suçunun teşebbüs aşamasında kalması haline faile verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

İştirak, niteliği gereği tek kişi tarafından işlenebilen bir suçu, birden fazla kişinin aralarında yaptıkları anlaşmayla birlikte gerçekleştirmesi halidir. Hileli iflas suçu ancak iflasa tabi kişiler tarafından işlenebilir. Dolayısıyla iflasa tabi olmayan kişiler bu suçun işlenişine katıldığı takdirde azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu olacaklardır.

İştirak ancak kasten işlenen suçlarda söz konusu olur. Eğer birden fazla kişinin taksirle işlediği bir suç varsa herkes kendi kusuru dikkate alınarak bireysel cezalandırılır. Dolayısıyla taksirli iflas suçunun iştirak halinde işlenmesi mümkün değildir.

İçtima, failin gerçekleştirdiği hukuka aykırı bir fiil sonucunda kanunda düzenli birden fazla suçu ihlal etmesidir. İçtima halinde fail, ihlal ettiği suçlardan en ağır olanın cezası ile cezalandırılır. Hileli iflas suçunda içtima hükümlerinin uygulanması mümkündür. Ancak özel kanun hükümleri genel içtima kurallarına kıyasla öncelikli uygulanır.

Örneğin, failin gerçeği yansıtmayan muhasebe kayıtlarıyla veya sahte bilanço düzenlemesi sonucunda aktifini olduğundan az gösterdiği durumlarda hem hileli iflas suçunu hem de belgede sahtecilik suçunu işlemiş olacaktır. Ancak belgede sahteciliği düzenleyen TCK m. 212’de getirilen istisna dolayısıyla faile hem belgede sahtecilikten hem de hileli iflas suçundan ceza verilecektir.

Hileli İflas Suçu ve Cezası

Hileli İflas Suçunun Soruşturma Aşaması

Hileli iflas suçunun soruşturma aşaması, suç şüphesinin yetkili merciler tarafından öğrenilmesiyle başlayan ve mahkemeye sunulan iddianamenin kabulüyle sona eren evredir. Bu bağlamda, hileli iflas suçunun soruşturma aşamaları şunlardır:

  • Şikayet-İhbar
  • Gözaltı
  • Delillerin Toplanması
  • İfade ve Sorgu
  • Uzlaşma
  • Adli Kontrol
  • Tutukluluk

Şikayet-İhbar

Hileli iflas suçunun soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikayetine tabi tutulmamıştır. Savcılık, bu suçun işlendiğini öğrenmesiyle birlikte kendiliğinden olayı araştırmaya ve incelemeye başlar. Hileli iflas suçu ihbar yoluyla bildirilebilir. Ayrıca suçla hiç ilgisi olmayan üçüncü kişiler de dahil herhangi bir kişi tarafından ihbar yapabilir.

Şikayet ve ihbar, yazılı ya da tutanağa geçirilmek suretiyle, savcılığa ve kolluk makamlarına (polis, jandarma vb.) sözlü şekilde yapılır.

Gözaltı

Gözaltı, yakalanan kişinin ya da hakkında yakalama kararı verilmiş şüphelinin soruşturmaya özgü birtakım işlemlere tabi tutulabilmesi için kısa süreliğine nezaret altında tutulmasıdır. Failin gözaltında tutulabileceği süre yakalanma anından itibaren en fazla 24 saattir. Ancak bu süreye failin en yakın sulh ceza hakimliğine gönderilebilmesi için 12 saate kadar yol süresi eklenebilir.

Hileli iflas suçunda şartlar oluştuğu takdirde şüpheli hakkında gözaltı kararı verilebilir. Hileli iflas suçu bireysel işlenen suçlardan biri olduğu için gözaltı süresinin uzatılmasına karar verilemeyecektir.

Hakkında bir yargılama yapılmadan kişinin özgürlüğünü kısıtlayan gözaltı tedbirine karşı sulh ceza hakimliğine itirazda bulunulabilir. Şüphelinin kendisi, yasal temsilcisi, eşi ve avukatı gözaltı kararına veya gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin karara karşı itirazda bulunmaya yetkilidir.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması, takibe konu olayın açıklığa kavuşturulabilmesi için kullanılabilecek her türlü aracın bir araya getirilmesidir. Soruşturma aşamasında savcı, kovuşturma aşamasında ise mahkeme olaya ilişkin tüm emareleri delil olarak toplayabilir. Ayrıca şüpheli/sanık da her zaman delil toplanmasına ilişkin talebini ileri sürebilir.

Ceza dosyalarında sıklıkla başvurulan delillere örnek olarak; olay yeri incelemesi sonucu elde edilen kan, DNA ve parmak izi incelemeleri, şüpheli veya tanık beyanları, senet veya sözleşme içeren belge delilleri söylenebilir.

Soruşturma aşamasında savcı, şüphelinin hem lehine hem de aleyhine olacak delilleri toplamakla yükümlüdür. Ardından savcı, elde ettiği delilleri mahkemeye sunmak üzere muhafaza altına alır. Ancak bu delillerin iddianamede kullanılabilmesi veya hakimin bu delillere dayanarak hüküm verebilmesi için hukuka uygun yollar takip edilerek elde edilmiş olmaları gerekir.

Örneğin, hileli iflas suçundan yürütülen yargılama sırasında hukuka uygun bir arama kararı olmaksızın şüpheli borçlunun şirketinde arama yapılıştır. Şirkette bulunan envanter ve yevmiye defteri için el koyma kararı aldırılmaksızın bunlara zorla el koyulduğu durumunda hukuka aykırı usullerle elde edilmiş deliller söz konusu olur.

İfade ve Sorgu

İfade, şüphelinin takibe konu olaya ilişkin beyanlarının Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri tarafından alınmasıdır. Sorgu, suç isnat edilmiş kişinin soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi tarafından kovuşturma aşamasında ise görevli mahkeme tarafından dinlenmesidir.

Şüpheli gözaltına alınmış ise gözaltı süresi içerisinde ifadesi alınır. Eğer böyle bir durum söz konusu değilse şüpheliye davetiye gönderilerek ifadeye çağrılır. Davetiyede; yüklenen suç, ifade verilecek yer, zaman ve mazeretsiz gelinmediği durumda zorla getirileceği yazılır.

Kanunda ifade ve sorgu işlemlerinin çeşitli kurallar çerçevesinde yürütülmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu işlemlerin başlangıcında şüpheli/sanığın kimlik tespiti yapılır. Ardından kendisine yüklenen suç açıkça anlatılır. Suç anlatıldıktan sonra bu işlemler sırasında hangi haklara sahip olduğu bildirilir.

İşlemler sırasında esas olan şüpheli veya sanığın beyanlarının özgür iradesine dayalı olmasıdır. Eğer yasak ifade alma ve sorgu yöntemleriyle suç isnat edilen kişi baskı altına alınmışsa bu işlemler sonucunda hazırlanan tutanak hukuka aykırı nitelik taşıyacaktır. Bu koşullar altında alınan ifade veya sorguya iddianamede dayanılamaz, mahkeme bu beyanları hükme esas alamaz.

Yasak ifade ve sorgu usullerine örnekler şunlardır:

  • İşkence,
  • Kötü muamele,
  • İlaç verme,
  • Şüpheli veya sanığı uykusuz veya aç bırakarak yorma,
  • Cebir, tehdit veya aldatma sonucunda beyanların alınması
  • Kanuna aykırı bir yarar vaadinde bulunma

Sorgu veya ifade sonunda hazırlanan tutanak şüpheli/sanık ve müdafisi tarafından okunarak imzalanır. Eğer tutanağa geçirilmiş beyanların gerçek beyanlarla örtüşmediği görülürse veya yasak ifade ve sorgu yöntemleri kullanılmışsa imza atmaktan kaçınılabilir. Tutanağa imzadan çekinme nedenleri açıkça yazılır.

İfade ve sorgu işlemleri ceza yargılamasına yön veren ve delillerin toplanmasında yardımcı olan işlemlerdir. Diğer taraftan şüpheli/sanık burada kendini savunma imkanı bulacaktır. Ancak kişinin yaşadığı psikolojik durum işlemler sırasında beyanlarını sağlıklı şekilde ileri sürmesini engelleyecektir. Bu nedenle ifade ve sorgu aşamalarında alanında uzman ceza hukuku avukatına danışılmasında yarar vardır.

Uzlaşma

Uzlaşma; tarafların kabulüyle başlatılan ve tarafsız uzlaştırmacı eşliğinde yürütülen uyuşmazlık çözüm yoludur. Burada mağdurun zararının fail tarafından giderilmesiyle anlaşma sağlanması amaçlanmaktadır. Hileli iflas suçu ve taksirli iflas suçu uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.

Adli Kontrol

Adli kontrol, tutuklama sebeplerinin (kaçma ve delilleri karartma şüphesi) bulunduğu hallerde şüpheli/sanık hakkında tutuklama kararı verilmesi yerine belli yükümlülükler altına alınarak denetlenmesini öngören tedbirdir.

Adli kontrol tedbirine kararı verilebilmesi için sanığın, yüklenen suçu işlediğini gösteren somut deliller bulunmalıdır. Somut olayda adli kontrol tedbiri, amaca ulaşmaya elverişli ve tutuklamaya kıyasla ölçülü olmalıdır. Adli kontrol kararını soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi, kovuşturma aşamasında ise görevli mahkeme verir.

Hakim adli kontrol tedbirine karar vermesiyle birlikte çeşitli yükümlülükleri belirler. Örneğin, belli yerlere gitmekten veya yurt dışına çıkmaktan yasaklılık, belli taşıtları kullanamamak, imza atma yükümlülüğü, silah taşıyamamak yaygın yükümlülüklerden bazılarıdır. Eğer yükümlülüklere uygun davranılmazsa hakim, bu tedbirin yerine tutukluluk kararı verebilir.

Hileli iflas suçu veya taksirli iflas suçu bakımından olayda gerekli şartlar sağlanıyorsa şüpheli/sanık hakkında en fazla 2 yıl süreyle adli kontrol tedbirine karar verilebilir. Hakim zorunluluk teşkil eden hallerde bu sürenin 1 yıl daha uzatılmasına karar verebilir.

Adli kontrol kararı, temel hak ve hürriyetlere müdahale teşkil ettiğinden bu karar karşı itiraz edilebilir. Adli kontrol kararına karşı itiraz; kararı veren merciiye başvurulmak suretiyle şüpheli/sanığın kendisi, eşi, yasal temsilcisi veya müdafisi tarafından 7 gün içinde yapılmalıdır.

Tutukluluk

Tutukluluk, yargılamanın sağlıklı bir şekilde yürümesi ve sonuç cezanın uygulanırlığını sağlamak için başvurulabilecek koruma tedbiridir.

Tutuklama kararı verilebilmesi için öncelikle olayda, sanığın suçu işlediğine ilişkin kuvvetli şüphe oluşturacak ciddi emarelerin bulunması gerekir. Bunun yanında tutuklama sebeplerinden herhangi birinin olayda mevcut olması aranır.

Taksirli iflas suçundan verilecek cezanın üst sınırı bir yıl hapis cezası olduğundan bu suç bakımından tutuklama kararı verilemez. Hileli iflas suçunda hakim, diğer koruma tedbirlerine kıyasla tutukluluğun daha ölçülü olacağına kanaat getirmesi halinde bu tedbire başvurabilir.

Hileli iflas suçundan verilecek tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır. Ancak zorunluluk hallerde bu sürenin en fazla 3 yıl daha uzatılmasına karar verilebilir. Hileli iflas suçundan verilmiş tutuklama kararına karşı şüpheli/sanığın kendisi, yasal temsilcisi, eşi, avukatı, annesi, babası, kardeşi, büyükanne veya büyükbabası itiraz edebilir.

İtiraz hakkına sahip kişiler, tutuklama kararını veren merciye sunacakları itiraz dilekçesiyle veya zabıt katibine beyanda bulunarak itirazda bulunabilirler. Tutukluluk kararının ilgililere tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz yapılmalıdır.

Hileli İflas Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Hileli iflas suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır:

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK),
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK),
  • İddianamenin düzenlenmesi

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Soruşturmaya yer olmadığı kararı, ulaşan ihbar veya şikayetler hakkında herhangi bir araştırma yapılmasına gerek olmaksızın suçun meydana gelmediği açıkça anlaşılıyorsa Cumhuriyet savcısının verdiği karardır. Ayrıca yapılan ihbar ve şikayetlerin genel ve soyut nitelikte olması üzerine de soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Örneğin, İstanbul’daki tacirler dikkatsizlikleri sebebiyle iflas ettiler şeklindeki bir ihbar genel ve soyuttur.

Soruşturmaya yer olmadığı kararına karşı; ihbar eden veya şikayette bulunanın itiraz hakkı vardır. SYOK kararının tebliğ edilmesinden itibaren 15 gün içinde ilgili savcılığın yargı çevresinde bulunduğu sulh ceza hakimliğine dilekçe verilerek itiraz edilebilir.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, soruşturmayı tamamlayan Cumhuriyet savcısının kamu davası açabilmek için yeterli şüphe içeren delile ulaşamadığı hallerde verdiği karardır. Ayrıca olayda kovuşturma yapılmasını engelleyen hallerin mevcut olması durumunda da bu karar verilir.

Kovuşturma engeli teşkil eden durumlar şöyledir:

  • Şikayete tabi suçlarda şikayetten vazgeçme
  • Akıl hastalığı veya zayıflığı
  • Yaş küçüklüğü
  • Sağır ve dilsizlik
  • Şüphelinin ölümü
  • Zamanaşımı süresinin dolması
  • Genel af çıkması
  • Önödeme veya uzlaşma usulünün uygulanmasıyla uyuşmazlığın çözülmesi

Suçtan zarar gören kişi kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı itiraz hakkına sahiptir. Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde savcılığın yargı çevresinde görev yaptığı sulh ceza hakimliğine itirazda bulunulabilir.

İddianamenin Düzenlenmesi

Hileli iflas suçunun işlendiğini öğrenen savcı, en başta söz konusu iflas dosyasını inceler. Ardından teknik işlemlere ilişkin uzman bir bilirkişiden ayrıntılı rapor isteyebilir. Savcı, soruşturma aşamasında topladığı tüm deliller neticesinde suçun işlendiğine yönelik yeterli şüpheye ulaşırsa iddianame düzenler. Hazırlanan iddianamenin mahkemece kabul edilmesiyle hileli iflas suçundan kamu davası açılmış olur.

Hileli İflas Suçunun Savunması

Hileli iflas suçunun savunulması, dava konusu olayın nasıl meydana geldiğinin ve lehe olan tüm hususların sözlü veya yazılı olarak açıklanmasıdır. Bu kapsamda, hileli iflas suçunun savunmasına ilişkin örnekler şöyledir:

  • Borçlunun fiilinin madde metninde sayılan seçimlik hareketlerden birini oluşturmadığı,
  • Failin, iflas kararı sonrası şahsi emek ve gayretiyle kazandığı mallar üzerinde işlem yaptığı,
  • Şirket hakkında verilen iflas kararının yerinde olmadığı,
  • Failin tacir olmanın tüm gerekliliklerine uygun davrandığı,
  • Borçlunun malları gerçek değerinde sattığı ve bedeli borca yatırdığı iddiası,
  • Malın değerindeki azalmanın borçlunun hatasından kaynaklanmadığı,
  • Alacaklıları aldatmak kastıyla herhangi bir işlem yapılmadığı,
  • Şüpheli/sanık lehine olan delillerin toplanması talebi,
  • Usule aykırılıkların tespit edilmesi,
  • Suçun vasfının ve unsurlarının yanlış değerlendirildiği,
  • Masumiyet karinesi iddiası,
  • Etkin pişmanlıktan yararlanma talebi,
  • Cezayı indiren sebeplerin ileri sürülmesi.

Hileli iflas suçu hakkında yürütülen yargılamada titizlikle hazırlanmış bir savunma, verilecek sonuç cezanın belirlenmesinde etkili olacaktır. Hukuki bilgi ve deneyimi yeterli olmayan sanığın savunma yaparken ileri sürmediği hususlar daha ağır cezalara mahkum olma riskini ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, savunma aşamasında alanında uzman ceza hukuku avukatına danışılmasında fayda vardır.

Hileli İflas Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Hileli iflas suçunda ceza yargılaması aşaması, savcılığın suç işlendiğine dair yeterli emareye ulaşmasıyla hazırladığı iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle başlayan süreçtir. Uygulamada kovuşturma aşaması olarak da bilinen yargılama süreci, hakimin suça yönelik verdiği hükmün kesinleşmesiyle sona erer.

Hileli iflas suçunun yargılaması genel hükümler uygulanarak sürdürülecektir. Bu bağlamda, önce duruşma günü tayin edilir ve duruşmada hazır bulunması gerekenlere tebliğ edilir. Mahkeme, tutuksuz yargılanan sanığa iddianame ve çağrı kağıdı göndererek duruşma yapılacağını bildirir. Çağrı kağıdına, duruşma tarihi ve geçerli bir sebebi olmaksızın duruşmaya katılmazsa zorla getirileceği yazılır.

Duruşma evresinde sanığın hileli iflas suçuna ilişkin savunması alınır. Suçun mağduru olan alacaklıların da beyanları mahkeme tarafından dinlenir. Duruşmalar sırasında deliller tartışılır. İflas dosyası ile ilgili bilirkişiden rapor istenebilir. Hakim son duruşmada olaya ilişkin sanığa son sözünü sorar ve hükmünü açıklar. Hükmün kesinleşmesiyle hileli iflas suçunun yargılama aşaması sona erer.

Taksirli iflas suçunda mahkeme, kamu davasını genel hükümlere göre yürütebileceği gibi basit yargılama usulünün takip edilmesine de karar verebilir. Basit yargılama usulünde duruşma yapılmaz, tüm işlemler dosya üzerinden yürütülür. Dolayısıyla bu usulde esas olan yazılı beyanlardır.

Basit yargılama usulüne karar verilirse bu durum sanığa bildirilir ve yazılı savunmasını 15 gün içerisinde mahkemeye bildirmesi gerektiği açıklanır. Mağdur beyanlarını mahkemeye verilen süre içerisinde yazılı olarak iletir. Mahkeme bu süreçte ilgili kurumlardan gerekli bilgi ve belgeleri talep edebilir. Mahkeme tüm delilleri inceleyerek sanık hakkında bir hüküm verir.

Hüküm, sanığa ve suçtan zarar görmüş kişilere tebliğ edilir. Bu karara karşı taraflar 7 gün içerisinde basit yargılamada kararı veren mahkemeye itirazda bulunabilir. İtiraz edilmesi halinde mahkeme duruşma yaparak yeni bir karar verir. Duruşma sonunda verilen karar istinaf veya temyiz kanun yollarına götürülebilir.

Hileli İflas Suçunda Zamanaşımı 

Hileli iflas suçunda dava zamanaşımı 15 yıldır. Ceza zamanaşımı süresi ise 20 yıldır. Taksirli iflas suçunda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu suçta ceza zamanaşımı süresi ise 10 yıldır.

Dava zamanaşımı süresi suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Dava zamanaşımı süresi dolması halinde, hileli iflas suçundan dolayı dava açılamayacaktır. Ceza zamanaşımı süresi hükmün kesinleşmesi ile başlar, bu sürenin dolması halinde verilen cezanın infazı mümkün olmamaktadır.

Hileli İflas Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Hileli iflas suçunda yargılama sonunda hakim şu kararlara hükmedebilir:

  • Beraat,
  • Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
  • Mahkumiyet,
  • Adli para cezasına çevirme,
  • Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB),
  • Cezanın Ertelenmesi,
  • Davanın Düşmesi.

Beraat

Beraat, mahkemenin verebileceği hükümlerden sanığın en lehine olan ve sanığın suçtan aklandığını gösteren karardır. Beraat verilebilmesi için yargılama aşamasında 5 farklı durumdan birinin meydana gelmesi gerekmektedir. Buna göre beraat kararı verilebilecek haller şunlardır:

  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanması,
  • Yüklenen fiil bakımından sanığın kast ve taksirinin bulunmaması,
  • Sanığın yüklenen suçu işlediği ancak olayda hukuka uygunluk nedeninin bulunduğunun anlaşılması,
  • Suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin tespitini sağlayacak yeterli delil bulunmaması,
  • Sanığa yüklenen suçun bir başkası tarafından işlendiğinin kesin olarak kanıtlanması durumunda beraat kararı verilir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesine gerek olmayan haller iki grupta ele alınabilir. Bunlardan ilki failin kusurunun bulunmadığı haller ikincisi ise cezasızlık hallerinin mevcut olmasıdır. Böylece failin işlediği fiil suç niteliği taşımasına rağmen olayda kanunda sayılmış özel durumların bulunması sebebiyle sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir.

Sanığın kusurunu ortadan kaldıran haller şunlardır:

  • Akıl hastalığı, yaş küçüklüğü, sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması
  • Fiilin hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi
  • Olayda zorunluluk halinin varlığı
  • Fiilin cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi
  • Meşru savunma yapılırken sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması
  • Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi

Ceza verilmesine yer olmadığı kararının verilmesini gerektiren kusur dışında kalan cezasızlık nedenleri şunlardır:

  • Etkin pişmanlık
  • Şahsi cezasızlık nedeninin varlığı
  • İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı

Hileli iflas suçunda failin kusurunu ortadan kaldıran nedenler mevcutsa mahkeme, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.

Mahkumiyet

Mahkumiyet, sanığın iddia edilen suçu işlediği şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlandığında hakkında verilecek karardır. Hileli iflas ve taksirli iflas suçu bakımından kanun hapis cezasına mahkumiyeti öngörmüştür. Bu cezaların yanında veya bu cezaların yerine güvenlik tedbiri uygulanmasına da karar verilebilir.

Hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunan kişi eğer belli bir süre içerisinde yeniden suç işlerse ikinci suç bakımından tekerrür hükümlerine tabi olur. Sanık işlediği suçtan beş yılın üzerinde hapis cezasına mahkum olursa tekerrür süresi 5 yıl olur. Beş yıl ve altındaki mahkumiyetlerde tekerrür süresi 3 yıldır.

Suçta tekerrür hali, infaz koşullarının ağırlaştırılmasına yol açar. Buna göre sanığın, ikinci suçtan dolayı hapis cezasına mahkum edildiği durumlarda cezaevinde kalacağı süreler uzar. Ayrıca kanunda ikinci suç için hapis cezası ve para cezasını seçimlik olarak öngörülmüşse tekerrür dolayısıyla mahkeme hapis cezasına karar verecektir.

Kanunun takdir yetkisi tanıdığı hallerde hakim, yargılamaya konu olay veya sanığa özgü birtakım durumu dikkate alarak iyi hal indirimi uygulayabilir. Bu bağlamda; sanığın geçmişi, suçu işledikten sonra davranışları, sosyal ilişkileri, cezanın failin geleceğine etkisi hakim tarafından göz önüne alınabilecek hususlardır. İyi hal indirimi sonucunda ceza 1/6 oranında indirilir.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, kısa süreli hapis cezası yerine para cezası ödenmesine karar verilmesidir. Kısa süreli hapis cezası, 1 yıl veya daha az süreli hapis cezalarıdır.

Hakim, hapis cezasını adli para cezasına çevirme konusunda takdir yetkisine sahiptir. Bu karar kapsamında; suçlunun kişiliği, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlık, sosyal ve ekonomik durumu, suçun işlenme şekli gibi hususlar hakim tarafından dikkate alınacaktır.

Hileli iflas suçundan verilecek hapis cezasının alt sınırı üç yıl olduğundan bu cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir. Taksirli iflas suçunda öngörülen hapis cezası (2 ay – 1 yıl aralığında) kısa süreli hapis cezasıdır. Bu bağlamda, hakim taksirli iflas suçundan verdiği hapis cezasını adli para cezasına çevirebilir.

Adli para cezası “gün para ceza sistemi” uygulanarak tespit edilir. Başlangıçta faile kaç gün hapis cezası verileceği belirlenir. Ardından hakim, sanığın ekonomik durumunu dikkate alarak bir gün karşılığında 20 TL – 100 TL aralığında bir ceza miktarına hükmeder. En sonunda tespit edilen gün birimi ile bir gün karşılığında ödenecek para miktarı çarpılarak sonuç ceza hesaplanır.

Hakim, belirlediği adli para cezasının bir yıl içinde tek seferde ödenmesine karar verebileceği gibi iki yıl içinde taksitli olarak ödenmesine de karar verebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; mahkum olunan hapis cezasının cezaevi dışında infaz edilmesi suretiyle sanığın ıslahını amaçlayan karardır. Böylelikle, hapis cezasının hükümlü üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler engellenmeye çalışılmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için gerekli şartlar şunlardır:

  • Yapılan yargılama sonucunda sanık hakkında hükmedilen ceza, 2 yıl ve altında hapis cezası veya adli para cezası içermelidir.
  • Sanığın, daha önce işlemiş olduğu kasıtlı bir suçtan dolayı mahkumiyeti bulunmamalıdır.
  • Sanığın kişilik özelliklerini, aile ve sosyal yaşantısını, geçmişini ve mahkemedeki tutum ve davranışlarını dikkate alan hakim, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varmalıdır.
  • Söz konusu suç dolayısıyla mağdura veya kamuya verilen zarar tazmin edilerek giderilmelidir.

Uygulamada sanığa, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararını kabul edip etmediği sorulur. Dolayısıyla bu kararın verilebilmesi sanığın kabulüne bağlanmıştır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla fail, 5 yıl süreyle denetim altında tutulur. Denetim süresi çocuklar bakımından 3 yıl olarak düzenlenmiştir.

Mahkeme denetim süresi içerisinde en fazla 1 yıl olmak üzere bazı denetimli serbestlik tedbirlerine karar verebilir. Örneğin sanığın belli yerlere gitmesi yasaklanabilir, bir mesleki veya eğitim programına devam etmesin karar verilebilir.

Sanık denetimli serbestlik tedbirlerine uygun davranırsa ve denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlemezse “düşme kararı” verilir ve geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılmış olur. Sanığın yükümlülüklerine aykırı davranması veya denetim süresinde yeni bir suç işlemesi durumunda mahkeme, geri bırakılan hükmün cezaevinde infaz edilmesine karar verebilir.

Taksirli iflas suçundan verilecek cezanın üst sınırı bir yıl olduğundan hakim, bu suça ilişkin verdiği mahkumiyet kararını geri bırakabilir. Ancak hileli iflas suçundan verilecek hüküm geri bırakılmaya elverişli değildir.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, kanunda belirlenen şartların vücut bulması halinde sanığa verilmiş hapis cezasının belli bir süre infaz edilmemesidir. Erteleme kararı veren mahkeme, suçun niteliğine göre bir denetim süresi belirler ve bu süre içerisinde sanığı belli yükümlülüklere tabi tutar. Böylelikle sanığın cezaevi dışında ıslah edilmesi amaçlanır.

Cezanın ertelenebilmesinin ilk şartı, faile verilen cezanın 2 yıl ve daha az süreli hapis cezası içermesi gerektiğidir. İkinci olarak, sanığın daha öncesinde kasıtlı bir suçtan 3 ayı geçen mahkumiyeti bulunmamalıdır.

Erteleme kurumunun uygulanması hakimin takdirindedir. Taksirli iflas suçundan verilmiş hapis cezasının ertelenmesi mümkündür. Ancak hileli iflas suçu, erteleme kararı vermeye elverişli değildir.

Cezası ertelenen hükümlü hakkında 1 ila 3 yıl arasında bir denetim süresine hükmedilir. Bu süre içerisinde sanık, belli yerlere gitmekten yasaklılık, mesleki veya eğitim faaliyetlerine devam etme gibi yükümlülüklere tabi tutulabilir.

Hükümlünün belirlenen sürede yeniden suç işlememesi ve denetim yükümlülüklerine uygun davranması neticesinde mahkum olduğu hapis cezasını çekmiş gibi kabul edilir. Eğer bu sürede suç içlerse veya yükümlülüklerine aykırı davranırsa ertelenen hapis cezası cezaevinde infaz edilir.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi, kanunda sayılan belli hallerin ortaya çıkması halinde davanın esası üzerinde bir karara varılmadan kovuşturmanın sonlandırılmasıdır. Davanın düşmesine neden olacak haller; genel af çıkması, sanığın ölmesi, dava zamanaşımı süresinin dolması, şikayetten vazgeçme ve ön ödeme gibi sıralanabilir.

Taksirli iflas suçu veya hileli iflas suçundan yürütülen yargılamada sayılan hallerden birisinin meydana gelmesi halinde mahkeme düşme kararı verir.

Hileli İflas Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

İlk derece mahkemesi kararının eksik ya da hatalı olduğunu düşün sanık veya suçtan zarar gören bu kararın yeniden incelenmesi için istinafa başvurabilir. İstinaf incelemesi Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılmaktadır.

Kararın mahkemede açıklanmasından ya da tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde istinaf başvurusu yapılmalıdır. Başvuru, kararı veren mahkemeye istinaf dilekçesi vererek ya da zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılabilir. Bu süre içerisinde istinaf başvurusu yapılmazsa ilk derece mahkemesi kararı kesinleşecektir.

Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği bozma kararı dışındaki kararlara karşı temyize başvurulabilir. İstinaf mahkemesi kararının tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz başvurusu yapılmalıdır. Temyiz incelemelerini yapacak merci Yargıtay’dır.

Yargıtay’a başvuru her halde söz konusu değildir. Örneğin, taksirli iflas suçuna ilişkin istinaf mahkemesi kararları temyize kapalıdır. Temyize kapalı diğer tüm hususlar, Ceza Muhakemeleri Kanunu m.286/2 hükmünde yer almaktadır.

Sonuç

Hileli iflas suçu, sanığın iflas kararından önce veya sonra madde metninde sayılan seçimlik hareketlerden birini işlemesi sonucu malvarlığında hileli olarak eksiltme yaptığı suçtur. Bu suç dolayısıyla hakkında işlem başlatılan sanığın süreci titizlikle takip etmesi gerekir. Aksi halde daha ağır tedbir ve yaptırımlarla karşılaşabilir. Bu nedenle, bu suç isnadıyla karşılaşıldığında uzman ceza hukuku avukatına danışılmasında yarar vardır.