Görevi kötüye kullanma suçu ve cezası

Görevi Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası

Görevi kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nda Kamu İdaresinin Güvenilirliğine Karşı Suçlar başlığı altında düzenlenen suç tipidir. Bu suç kapsamında; kamu görevinin kötü amaçlı kullanılması neticesinde kamunun zarara uğramasına sebep olan, bir başkasın haksız menfaat sağlayan veya mağduriyetine neden olan kişiler hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Nedir?

Görevi kötüye kullanma suçu; kamu görevlisinin görevini, kötü amaçlarına yönelik olarak kullanması neticesinde ortaya bir zarar çıkması halinde oluşan suç türüdür. Bu suç sebebiyle kamu görevlisine duyulan güven azalmaktadır. Suça ilişkin kanuni düzenleme, Türk Ceza Kanunu m.257 hükmünde açıklanmaktadır.

TCK 257:

“Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır

Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Nasıl Oluşur? 

Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevinin sağladığı yetki kötüye kullanılarak veya görev ihmâl edilerek oluşur. Bu fillerin sonucunda, kamunun zarara uğraması, bir kimsenin mağduriyet yaşaması yahut bu yolla haksız çıkar sağlanması gerekir

Görevi kötüye kullanma suçu, yalnızca kamu görevlisi tarafından işlenebilmektedir. Kamu görevlisi olmayan bir kişi tarafından bu suçun işlenmesi mümkün değildir.

Örneğin, kanuna uygun inşa edilmemiş bir binaya ruhsat verilerek görevin gerekliliklerine aykırı davranılması durumunda, bu yolla kişilerin haksız çıkar sağlamaları neticesi ortaya çıkacağından görevin kötüye kullanılması suçu işlenmiş olur. (Yargıtay 4. C.D. 2010/31720 E. 2011/17914 K.)

Ayrıca, bu suçun işlenebilmesi için, ilgili eylemlerin başka bir suçu oluşturmamış olması gerekmektedir.

Örneğin, bir polis memurunun, görevini kötüye kullanarak herhangi bir kişinin adı ve soyadını öğrenmesi ve akabinde sosyal medya hesabından bu kişiye mesajlar atması eylemleri hem görevi kötüye kullanma hem de cinsel taciz suçunu oluşturmaktadır. Bu durumda sanık, görevi kötüye kullanma suçundan değil, cinsel taciz suçundan cezalandırılacaktır.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunun, Görevin Gereklerine Aykırı Hareket Etmek Suretiyle İşlenmesi (İcrai Hareketle İşlenmesi)

Görevi kötüye kullanma suçu kapsamında; görevin gereklerine aykırı hareket ederek bir başkasını mağdur eden, kamuyu zarara uğratan veya haksız çıkar sağlayan kimse cezalandırılmaktadır. Suçun oluşması için kamu görevlisinin aktif bir eylemde bulunması şarttır.

Görevin gereklerine aykırı hareket etme; kamu görevinde yetkinin aşılması, takdir yetkisinin keyfi olarak kullanılması, görevin sağladığı nüfuzun amacı dışında kullanılması vb. durumları ifade etmektedir.

Örneğin, takdir yetkisinin sınırlarını aşarak, silah taşıma ruhsatı veren bir vali, görevi kötüye kullanma suçunu icrai bir hareketle işlemiş olacaktır. (Yargıtay CGK 2010/217 E. 2010/262 K.)

Görevi Kötüye Kullanma Suçunun, Görevin Gereklerini Yerine Getirmede İhmâl ve Gecikme Göstermek Suretiyle İşlenmesi (İhmâli Hareketle İşlenmesi)

Görevi kötüye kullanma suçu kapsamında; görevin gereklerini ihmâl eden veya geciktirerek bir başkasını mağdur eden, kamuyu zarara uğratan veya haksız çıkar sağlayan kimse cezalandırılmaktadır.

Görevin gereklerini ihmâl etme, yapılması gereken bir işi yapmamak, göz ardı etmek gibi şekillerde görülebilmektedir. Geciktirme de aynı şekilde, kamu görevi kapsamında yapılması gereken bir işin zamanında yapılmaması şeklinde görülebilmektedir.

Ancak hatırlatmak gerekir ki, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, yalnızca bu eylemlerin gerçekleştirilmesi suçun oluşması için yeterli değildir. İhmâl edilen ya da geciktirilen görevin bir zarara neden olması gerekmektedir.

Örneğin, devlet hastanesinde görevli doktorun, acil gelen hastaya müdahale etmemesi ve başka bir hastaneye yönlendirmesi sebebiyle mağdurun zarara uğraması, görevi kötüye kullanma suçunun ihmâli hareketle işlenmesi suçunu oluşturmaktadır. (Yargıtay 5. CD. 2013/4857 E. 2014/11388 K.)

Bir başka örnekte, polis memurunun kendisine gelen ölümlü kaza ihbarını, soruşturma birimlerine bildirmemesi sebebiyle etkin soruşturma yapılamaması ve bu sebeple ölenin yakınlarının zarara uğraması, görevi kötüye kullanma suçunun ihmâli hareketle işlenmesi suçunu oluşturmaktadır. (Yargıtay 5. CD. 2015/10492 E. 2019/5481 K.)

Görevi Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası

Görevi Kötüye Kullanma Suçu Cezası

Görevi kötüye kullanma suçunun icrai hareketle işlenmesi suçunun cezası, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır.

Görevi kötüye kullanma suçunun ihmâli hareketle işlenmesi suçunun cezası, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.

Hâkim, cezanın miktarını; olayın gerçekleşme biçimini, zamanını, yerini ve meydana gelen zararın büyüklüğü gibi faktörleri dikkate alarak, alt ve üst sınır arasında belirler.

Görevi Kötüye Kullanma Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs, işlenmekte olan suçun, elde olmayan birtakım sebeplerle tamamlanamaması hâlidir. Görevin kötüye kullanılması suçu bakımından; kamunun zarara uğraması, bir kimsenin mağdur olması ya da haksız kazanç sağlanması neticelerinin oluşması gerekmektedir. Bu sebeple, bu suç, teşebbüse elverişli bir suç değildir.

Örneğin, polis memuru (A)’nın görevinin gereklerine aykırı olarak, suç oluşturan olayı soruşturma birimlerine bildirmemesi durumunda, fakat yine de soruşturma birimlerinin farklı bir şekilde bu eylemi öğrenmesi durumunda, mağdur edilen bir kimse bulunmadığından görevi kötüye kullanma suçu oluşmayacaktır.

İştirak, suçu oluşturan eylemlerin birden fazla kişi tarafından yerine getirilmesidir. Suça iştirak edilmesi; suça yardım etme, azmettirme veya suçu birlikte işleme şekillerinde görülebilir. Görevi kötüye kullanma suçuna iştirak edenler, suçtaki konumlarına göre ve suça olan katkılarına göre hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Örneğin, baro tarafından, mağdur çocuğa atanan avukatın duruşmalara girmemesi görevi ihmal suretiyle kötüye kullanma suçunu oluşturmaktadır. Bu durumda bulunan avukat (A), karşı tarafın avukatı (B)’nin telkinleri ve azmettirmesi ile bu suçu işlerse, (B)’de azmettiren sıfatıyla cezalandırılır.

Bir suçu oluşturan eylemler, başka bir suça da vücut veriyorsa içtima gündeme gelmektedir. Görevi kötüye kullanma suçunun kanuni düzenlemesinde “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında” ifadesi yer almaktadır. Bu sebeple, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturan eylemler, aynı zamanda başka bir suçu da oluşturursa, fail diğer suçtan cezalandırılacaktır.

Örneğin, görevin gereklerine aykırı davranarak gerçeğe aykırı kadastro tutanakları düzenleyen kamu görevlileri durumun koşullarına göre hem resmi belgede sahtecilik, hem de kamu görevinin kötüye kullanılması suçunu işlemiş olabilir. Bu durumda eğer, resmi belgede sahtecilik suçu oluşuyorsa sanıklar görevin kötüye kullanılması suçu sebebiyle cezalandırılmaz.

Görevi Kötüye Kullanma Suçu ve Cezası

Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Soruşturma Aşaması

Soruşturma aşaması, suç şüphesinin savcı tarafından öğrenilmesi sonrasında araştırılmaya başlandığı evredir. Bu evrede aşağıdaki işlemler uygulanır.

  • Şikâyet – İhbar
  • Gözaltı (Gerekli görülürse)
  • Delillerin toplanması
  • İfade ve Sorgu
  • Uzlaşma
  • Adli kontrol veya tutukluluk (Gerekli görülürse)

Kamu görevlisi tarafından, görevi kötüye kullanma suçunun işlenmesi halinde başlatılacak soruşturma için yetkili merciilerden ön izin alınması gerekmektedir.

Şikâyet-İhbar

Bazı suçların savcı tarafından öğrenilmesinden sonra, soruşturulabilmesi için mağdur tarafından, bizzat şikâyette bulunulmuş olması gerekmektedir. Bazı suçlarda ise mağdur; kamu, devlet ve toplum kabul edilmektedir. Diğer kişiler ise suçtan zarar görenlerdir.

Örneğin, görevi kötüye kullanma suçu sonucunda mağdur olan kişi suçtan zarar gören kişidir. Mağdur ise toplumdur. Bu sebeple soruşturma yapılabilmesi için mağdurun şikâyeti aranmamaktadır.

Görevin kötüye kullanılması suçunun soruşturulabilmesi için, suçtan zarar gören kişiler de dahil olmak üzere herhangi bir kişi savcılığa yahut polis-jandarma merkezlerine giderek suç duyurusunda bulunabilir. Bu bildirimin üzerine savcı, derhâl araştırmaya başlar.

Gözaltı

Gözaltı, bazı zorunluluk gerektiren hâllerde, suç işlediğinden şüphelenilen kişinin, adli makamların gözetimi altında tutulmasıdır. Gözaltı hâlinde kişi karakollarda, savcılıkta veya kolluk gözetiminde herhangi bir yerde tutulabilir. Bu işlem için şüpheli cezaevine gönderilmez.

Gözaltı süresi, yolda geçirilen süreler de dâhil olmak üzere 24 saati geçemez.  24 saatlik bu süreye; nezarethanede geçirilen süreler, polis arabasında geçirilen süreler ve sorgu odasında geçirilen süreler dâhildir.

24 saatlik gözaltı sonrasında; tek kişi tarafından işlenen suçlarda gözaltı süresi uzatılamaz. Bu sebeple kişi derhâl salıverilmelidir. Birden fazla kişi tarafından işlenen suçlarda ise gözaltı süresi, her günün sonunda yeniden uzatma kararı verilerek, toplam 3 gün süreyle uzatılabilir.

Gözaltı kararına karşı, bu kararın yanlış olduğu düşünülüyorsa salıverilme talebinde bulunmak mümkündür. Salıverilme talebi, Sulh Ceza Hakimliğine verilecek bir dilekçe ile ileri sürülebilir. Bu talebi gözaltına alınanın kendisi, eşi, avukatı veya yasal temsilcisi (Annesi, babası, kardeşi) ileri sürebilir.

Görevin kötüye kullanılması suçunu işlediğinden şüphelenilen kişi hakkında gözaltı kararı verilmesi mümkündür. Ancak bunun için zorunluluk gerekmektedir. Örneğin, kişi sınırdan tam kaçarken yakalanmışsa, izini kaybettirmeye çalıştığı anlaşılıyorsa bu karar verilebilir.

12 yaşından küçük çocuklar hakkında gözaltı kararı verilmesi mümkün değildir.

Delillerin Toplanması

Suç şüphesinin öğrenilmesi sonrasında, savcı işin gerçeğini araştırmaya başlar. Gerçeğe ulaşılabilmesi için ise birtakım deliller toplanır. Toplanan deliller sadece şüpheli kişinin aleyhine değildir. Şüphelinin lehine olan, yani; suçu işlemediğini gösteren deliller de toplanır.

Görevi kötüye kullanma suçu bakımından en önemli deliller; güvenlik kamerası kayıtları, olaya şahit olan kişilerin beyanları, suç konusu hatalı düzenlenen belgeler, haksız kazanç sağlandığına ilişkin banka kayıtları, suç sebebiyle zarar gören kişinin mağdur olduğunu gösteren kayıt ve belgeler vs. olabilir.

Bu delillerin toplanma amacı, gerçeği ortaya koymaktır. Bu sebeple, suç konusu olay ile ilgili olan her türlü delil toplanır. Bu noktada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, elde edilen delilin hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş olmasıdır. Hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller hiçbir surette dosyaya giremez, kullanılamaz.

Hukuka aykırı delillere örnek olarak, savcı kararı olmaksızın yapılan üst ve ev aramaları, kişinin rızası alınmaksızın kaydedilen görüntüsü vs. verilebilir. Bu türden delillerin kullanılması, savcının ya da hâkimin kanaatini etkilemesi mümkün değildir.

İfade ve Sorgu

İfade, suç işlediğinden şüphelenilen kişinin, soruşturma evresinde (Henüz dava aşamasına geçilmeden), suç konusu olay ile ilgili dinlenmesidir. Bu dinleme, savcı ya da emniyet birimleri tarafından yapılabilir. Sorgu ise, dava aşamasına geçildikten sonra ya da soruşturma evresinde, sanığın hâkim ya da savcı huzurunda, suç konusu olay ile ilgili dinlenmesidir.

Güveni kötüye kullanma suçunda, şüpheli ve şüphelilerin ifadesi alınarak gerçeğe ulaşılmaya çalışılır. İfadelerin kendi içindeki çelişkileri, elde edilen delillerle olan çelişkileri değerlendirilir. Bu türden detaylar önemli bir yol göstericidir.

Soruşturma aşamasında ifadesine başvurulan şüpheliye öncelikle bir davetiye gönderilir. Kendisine gönderilen davetiyeye rağmen gelmeyen şüpheli, hakkında zorla getirme kararı verilerek, emniyet personeli tarafından getirilir.

İfadeye başlanırken öncelikle, ifadesi alınan şahsın kimlik bilgileri doğrulanır. Kimliği doğrulanan kişiye, kendisine yükletilen suç şüphesi ve olay anlatılır. Bu aşamada ifade alan tarafından sorular sorularak ifade kuvvetlendirilebilir.

İfadesi alınan kişiye, ifade alan tarafından hakları anlatılmalıdır. Örneğin; şüphelinin avukat bulundurma hakkı vardır. Kendisi aleyhine beyanda bulunmama hakkı (Susma hakkı) vardır. İfadesi alınan kişiye bu türden hakları konusunda bilgi verilmelidir.

İfade esnasında, bazı yasak usuller vardır. Bunlar; ifadesi alınan kişinin tehdit edilmesi, bu kişiye karşı cebir, işkence uygulanması, uyuşturucu ilaçlar kullanılmasıdır. Bu şekilde alınan ifade hukuka aykırıdır ve asla kullanılamaz. Bu türden uygulamaya maruz kalan kişi, yetkili birimleri derhâl bilgilendirmeli ve yaşananları tutanağa geçirttirmelidir.

İfade alma aşamasında taraflarca söylenen her söz tutanağa aynen kaydedilir. Tüm beyanlar alındıktan sonra, şüpheliye bu tutanak okutturulmalı ve imzalatılmalıdır. Tutanakta, söylenilenden fazlası yahut daha azı varsa asla imzalanmamalıdır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalınırsa bu durum, derhal ifade alan kişilerin, yetkili amirine bildirilmeli ve tutanak altına alınmalıdır.

İfade ve sorgu aşaması, soruşturmanın seyri bakımından en önemli aşamadır. En ufak bir çelişki durumunda dahi, çok zor durumda kalınması mümkündür. Açıklanan her cümlenin çok iyi tahlil edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple ifade ve sorgu sürecinin yönetilmesinde, alanında uzman bir ceza avukatından yardım alınmasında fayda vardır.

Uzlaşma

Uzlaşma; mağdur ile failin anlaştırılarak failin suç sebebiyle cezalandırılmamasının sağlanmasıdır. Ancak görevi kötüye kullanma suçu bakımından mağdur toplum olduğundan; mağdur ile failin anlaşma imkânı teknik olarak bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu suç bakımından, uzlaşma prosedürü uygulanamaz.

Adli Kontrol

Adli kontrol, tutuklama yerine uygulanan adli bir tedbirdir. Bu tedbir ile, şüpheli birtakım yükümlülüklere tabi tutularak, adli makamların denetimi içerisinde hareket etmesi sağlanmaktadır.

Adli kontrol kapsamında kişiye yüklenebilecek yükümlülükler aşağıdaki gibi olabilir.

  • Şüphelinin adliyeye gelerek, belirli sürelerle imza vermesi,
  • Yurt dışına çıkma yasağı,
  • Sürücü belgesinin teslim edilmesi ve araç kullanma yasağı,
  • Ev hapsi,
  • Elektronik kelepçe kullanılması,
  • Belirli bir eğitime veya mesleki uğraşıya devam edilmesi,
  • Güvence bedeli ödenmesi,
  • Bağımlılık tedavisine devam etmek,
  • Silah bulundurmamak veya silahın teslim edilmesi,
  • Çağrıldığında ulaşılabilecek bir konumda bulunmak.

Adli kontrol tedbiri kararı verilebilmesi için tutuklama koşullarının gerçekleşmiş olması aranmaktadır. Adli kontrol kararıyla belirlenen yükümlülükler, en fazla 2 yıl için belirlenebilir. Fakat, zorunlu durumlarda bu süre 1 yıl daha uzatılabilir.

Adli kontrol kararının gerekli olmadığı veya yükümlülüklerin doğru olmadığı düşünülüyorsa itiraz yoluna başvurulabilir. Bu itiraz, adli kontrol kararı verilmesinden itibaren 7 gün içinde; kararı veren mahkemenin yargı çevresinde Asliye Ceza Mahkemesine yapılır. İtiraz merci, yaptığı inceleme sonucunda yükümlülükleri kaldırabilir veya değiştirebilir.

Görevi kötüye kullanma suçunda, tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde, adli kontrol kararı verilebilir. Ancak adli kontrol kararının, ulaşmak istenen amacı karşılaması gerekmektedir. Başka bir deyişle, adli kontrol yükümlülükleri, somut olay kapsamında, şüpheli için gereken denetimi sağlamalıdır.

Tutukluluk 

Tutukluluk, suç işlediği konusunda şüphelenilen kişinin, belirli bir süreliğine özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Tutukluluk bir ceza değil tedbirdir. Suç işlediğinden şüphelenilen kişinin delilleri karartmaması, tanıklar üzerinde baskı uygulamaması veya kaçmaması için verilen tedbir niteliğinde bir karardır.

Tutuklama kararı, aşağıdaki sebeplerin varlığı hâlinde ve adli kontrol tedbirinin yeterli olmaması durumlarında verilen bir karardır.

  • Kuvvetli suç şüphesi
  • Kaçma şüphesi veya delilleri karartma şüphesi

Tutuklama kararının verilebilmesi için hapis cezasının üst sınırı 2 yıl veya daha fazla olmalıdır. Dolayısıyla görevi kötüye kullanma suçunun icrai hareketlerle işlenmesi durumunda, yukarıdaki şartların varlığı hâlinde tutuklama kararı verilebilir. Ancak görevi kötüye kullanma suçunun ihmali hareketlerle işlenmesi durumunda üst sınır 1 yıl olduğundan tutuklama kararı verilemez.

Ayrıca, tutuklama kararı verilebilmesi için, yukarıda bahsi geçen şartları varlığı somut delillerle ortaya konulmalıdır. Aksi takdirde tutuklama hukuka aykırı olur.

Örneğin, görevi kötüye kullanma suçunun işlendiğine dair herhangi bir kamera kaydı, mağdur beyanı hariç tanık beyanı yok iken tutuklama kararı verilirse bu karar hukuka aykırı olur. Yahut kaçma şüphesi oluşturan bir delil, hâl ve hareket yok iken tutuklama kararı verilirse, yine bu karar hukuka aykırı olur.

Görevi kötüye kullanma suçunun icrai hareketlerle işlenmesi suçu bakımından; şüpheli en fazla 1 yıl tutuklu kalabilir. Ancak gerekçesi gösterilerek bu süre 6 ay uzatılabilir.

Tutuklama kararına itiraz edilebilir. Tutuklama kararını takip eden 7 gün içinde, kararı veren mahkemenin yargı çevresi içindeki Asliye Ceza Mahkemesine itiraz edilir. Bu itiraz, tutuklunun kendisi tarafından veya avukatı, eşi, yasal temsilcisi (Anne, baba, kardeş) tarafından yapılabilir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin yapılan soruşturma sonucunda aşağıdaki kararlar verilebilir.

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK)
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK)
  • İddianamenin düzenlenmesi kararı

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Savcılığa gelen suç bildirimi genel ve soyut nitelikte ise yahut suç oluşturmadığı ilk bakışta anlaşılıyorsa, savcı, soruşturmaya gerek görmeyebilir. Bu durumda soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK) verilir.

Örneğin, (A) adındaki doktorun işe geç gelmemesi sebebiyle görevini kötüye kullanma suçunu işlediği ihbarında; doktorun işe geç saatte gelmesi herhangi bir kişinin mağdur olmasına neden olmadıysa suç oluşturan bir durum olmayacaktır. Bu sebeple SYOK kararı verilebilecektir.

Bu kararın doğru olmadığı düşünülüyorsa, itiraz edilebilir. İtiraz Sulh Ceza Hakimliğine, kararın verilmesini takip eden 15 gün içinde yapılır.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Soruşturma neticesinde, savcı, suç işlendiği konusundaki kanaatini güçlendirecek delillere ulaşmamışsa, dava açılmasını uygun görmeyebilir. Bu durumda kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK) verir. KYOK kararı verildiğinde dava açılmaz ve soruşturma dosyası kapanır.

Örneğin, (B)’nin yanlış tutanak düzenlediği ihbarında; tutanak ve diğer delillere ulaşılamamışsa KYOK kararı verilebilir.

Bu kararın doğru olmadığı düşünülüyorsa, itiraz edilebilir. İtiraz Sulh Ceza Hakimliğine, kararın verilmesini takip eden 15 gün içinde yapılır.

İddianamenin Düzenlenmesi Kararı

Soruşturma neticesinde, savcı, suç işlendiğine dair yeterli şüpheye ulaşırsa, dava açılması için iddianame düzenlenmesi kararı verebilir. Savcı iddianameyi düzenleyip mahkemeye sunar. Mahkeme iddianameyi kabul ederse dava açılır.

Açılan dava, iddianame sınırları çerçevesinde görülür. Yani; iddianamede belirtilmeyen fail, fiil veya olay hakkında yargılama yapılamaz. Ancak suçun niteliği değişirse, sanığa ek savunma hakkı verilerek, değişen suçtan yargılama yapılabilir.

Örneğin, görevi kötüye kullanma suçundan açılan yargılamada suç, resmi belgede sahtecilik suçuna dönüşebilir. Bu durumda sanığın ek savunması alınarak yargılamaya devam edilebilir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Savunması

Yargılama aşamasında sanık ve avukatı sözlü olarak savunma yapabilir. Görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin örnek savunmalara aşağıda yer verilmiştir.

  • Kamunun zararının doğmadığı,
  • Haksız kazanç sağlanmadığı,
  • Herhangi bir kişinin mağdur edilmediği,
  • Suç unsurlarının oluşmadığı,
  • Suç işlendiğini gösteren yeterli delil olmadığı,
  • Sanığın daha öncesinde hiçbir suça karışmadığı,
  • Failin akıl hastası olduğu veya yaşının küçük olduğu,
  • Delillerin hukuka aykırı yollarla elde edildiği ve bu sebeple hükme esas alınamayacağı,
  • Masumiyet karinesinin göz ardı edilerek yargılama yapıldığı,
  • Suçun, korkutma ve tehdit altında işlendiği,

Yapılacak savunmalar somut olayın özelliklerine göre değişiklik gösterebilecektir. Tüm olay bir bütün olarak değerlendirilmeli ve hukuki tahliller de bu bağlamda yapılmalıdır. Bu sebeple, sağlıklı bir savunma yapılabilmesi için, alanında uzman bir ceza avukatından yardım alınmasında fayda vardır.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Ceza yargılaması aşamasına uygulamada ‘kovuşturma evresi’ adı verilmektedir. Bu evre davanın görüldüğü evredir.  Davanın görülme usulü her suç tipine göre farklılık göstermektedir. 

Görevi kötüye kullanma suçundan görülecek ceza yargılaması, basit yargılama usulüne uygundur. Ancak basit yargılama usulünün tercih edilmesi zorunlu değildir. Bu usulün tercih edilip edilmeyeceği hâkimin takdirindedir.

Basit yargılama usulünde; iddianame sanıklar ve mağdurlara tebliğ edilir. Her iki taraf da beyan ve savunmalarını 15 gün içerisinde, yazılı olarak bildirmelidir. Dava, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden görülür ve tüm deliller de dosya üzerinden incelenir. Akabinde, hâkim duruşma yapmaksızın bir karar verir.

Basit yargılama usulünün tercih edilmediği halde; duruşmalar yapılır, görgü tanıkları dinlenir, sanık sözlü olarak kendisini savunabilir, duruşma esnasında hâkim sorular sorabilir. Bununla birlikte, bilirkişi raporları istenebilir. Sürecin sonunda karar duruşması yapılır ve hakim olaya ilişkin cezaya hükmeder.

Görevi kötüye kullanma Suçunda Zamanaşımı

Görevi kötüye kullanma suçunda dava zamanaşımı süresi 8 yıl; ceza zamanaşımı süresi ise 10 yıldır. 

Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihi takiben başlar ve bu süre geçtikten sonra dava açılamaz yahut ceza verilemez. Ceza zamanaşımı ise, ceza kararın kesinleştiği tarihten itibaren başlar ve bu süre geçtikten sonra cezanın infazı istenemez. Karar, istinaf başvuru süresinin geçmesi yahut istinaf ve temyiz yollarının tüketilmesi halinde kesinleşir.

Görevi kötüye kullanma Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar 

Yargılama aşamasının sonucunda, hâkim objektif bir değerlendirme yapar ve karar verir. Hâkimin yargılama sonucunda verebileceği kararlar aşağıdaki gibidir.

  • Beraat
  • Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
  • Mahkûmiyet
  • Adli Para Cezasına Çevirme
  • Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB)
  • Cezanın Ertelenmesi
  • Davanın Düşmesi

Beraat

Beraat, sanığın yargılama sonucunda aklanmasıdır. Bu kararın verilmesi ile sanığın suçsuzluğu mahkeme kararı ile kabul edilmiş olur. Suç unsurlarının oluşmaması, suçun sanık tarafından işlenmemesi ya da sanığın kastı olmaması durumlarında beraat kararı verilebilir.

Örneğin; (A)’nın görevin gereklerine aykırı düzenlediği bir ruhsat sonucunda (B) şirketi zarara uğramıştır. Ancak somut olayın koşulları değerlendirildiğinde (A)’nın kastı olmadığı, taksiri olduğu (Failin ortaya çıkan sonucu istemediği, ancak dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı) kanaatine varılmıştır. Bu durumda; görevi kötüye kullanma suçu taksirle işlenemeyeceğinden (A) hakkında beraat kararı verilebilir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, kanunda belirtilen bazı hâllerde verilen karardır. Bu kararın verilmesi durumunda sanık ceza almaz ve siciline işlemez. Bu hâller aşağıdaki gibidir.

  • Yaş küçüklüğü
  • Sağır veya dilsizlik
  • Akıl hastalığı
  • İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı
  • Suçun cebir veya tehdit altında işlenmesi
  • Hukuka aykırı bağlayıcı emrin yerine getirilmesi
  • Karşılıklı hakaret
  • Zorunluluk hâli
  • Etkin pişmanlık (Her suçta mümkün değildir, Görevi kötüye kullanma suçunda uygulanamaz.)
  • Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi
  • Şahsi cezasızlık sebeplerinin varlığı

Görevi kötüye kullanma suçundan yürütülen yargılamada, sanık bakımından yukarıdaki durumlardan birinin varlığı hâlinde ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilir. Örneğin;  kanuna aykırı gbt sorgulaması yapan polis memuru (P), bu eylemi kanuna aykırı bağlayıcı  bir emri yerine getirirken gerçekleştirdi ise (P) hakkında CYOK kararı verilebilir.

Mahkûmiyet

Mahkûmiyet, yargılama sonucunda suçlu bulunan kişinin hapis cezasına mahkûm edilmesidir. Bu karar ile birlikte suçun alt ve üst sınırı arasında bir ceza belirlenir. Mahkûmiyet kararı sonrasında cezanın infazı aşamasına geçilir.

Hükmedilen cezadan bazı durumlarda iyi hâl indirimi yapılması mümkündür. Bu indirim hâkimin takdirindedir. Hâkim, bu kararı verirken sanığın sosyal ilişkileri, statüsü ve yargılama sürecindeki hâl ve hareketleri gibi faktörleri göz önünde bulundurur.

Bu suç sonrasında 3 yıl içerisinde tekrar başka bir suç işlenirse, tekerrür hükümleri uygulanır ve mahkûmiyet süresi artar.

Adli Para Cezasına Çevirme

Sanık hakkında verilen cezanın 1 yıldan daha az olduğu durumlarda, hapis cezası adli para cezasına çevrilebilmektedir. Ancak bu kararın verilmesi hâkimin takdirindedir. 1 yılın altında olan her cezanın adli para cezasına çevrilmesi gibi bir zorunluluk yoktur.

Hapis cezası adli para cezasına çevrilirken gün hesabıyla belirlenir. Örneğin 8 ay hapis cezası almış bir kişinin cezası adli para cezasına çevrilirken; 8 ay (240 gün), 20 ilâ 100 TL arasında belirlenecek günlük miktar ile çarpılır. 20 ilâ 100 TL arasındaki günlük ücret belirlenirken; sanığın ekonomik durumu göz önünde bulundurulur.

Ödenecek ceza tutarının yanı sıra hakim, ödeme şekline ilişkin de bir karar verir. Bu itibarla, belirlenen cezanın 1 yıl içinde tek seferde yahut en fazla 2 yıl içinde taksitlerle ödenmesine hükmedilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hükmedilen hapis cezasının belirli bir süreliğine açıklanmaması ve hiç verilmemiş gibi kabul edilmesidir.

HAGB kararı verilebilmesi için gerekli koşullar aşağıdaki gibidir.

  •  2 yıldan az hapis cezasına hükmedilmiş olmalıdır.
  • Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması gerekmektedir.
  • Sanığın, tekrar suç işlemeyeceği yönünde izlenim uyandırmış olması gerekmektedir.

Bu kararın verilmesi sonrasında sanığın, kararın verilmesini izleyen 5 yıl içerisinde suç işlememiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde ceza açıklanır.

Bu karara karşı; aynı yargı çevresi içerisinde bulunan Ağır Ceza Mahkemesine, kararın verildiği tarihi izleyen 7 gün içinde itiraz kanun yoluna başvurulabilir.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi kararı, 2 yıldan az cezaya hükmedilen suçlarda verilebilen bir karardır. Ancak bu kararı vermek hâkimin takdirindedir, dilerse vermeyebilir. Erteleme durumunda 1 ilâ 3 yıl arasında bir denetim süresi belirlenir. Denetim süresi içerisinde faile bazı yükümlülükler de yüklenir. Örneğin; imza yükümlülüğü gibi.

Fail denetim süresi içinde herhangi bir suç işlemez ve yükümlülüklerine uyar ise cezası bu şekilde infaz edilmiş sayılır. Görevi kötüye kullanma suçunda 2 yıldan az süreli cezaya hükmedilmesi mümkündür. Bu sebeple hâkimin takdirine bağlı olarak cezanın ertelenmesi kararı verilebilir.

Davanın Düşmesi 

Bazı hâllerde davanın düşmesi kararı verilir. Bu tarz durumlar herhangi bir karar verilmesinin elverişsiz olduğu durumlardır. Örneğin; sanığın ölmesi, af çıkması, şikâyetten vazgeçilmesi, davanın zamanaşımına uğraması gibi durumlarda bu karar verilebilir.

Görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin görülen bir davada fail ölürse, af çıkarsa veya dava zamanaşımına uğramış olursa davanın düşmesi kararı verilebilir.

Görevi Kötüye Kullanma Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Yargılama sonucu verilen kararın doğru olmadığını düşünen taraf, kararın denetlenmesi için istinaf kanun yoluna başvurabilir. Bu başvuru; kararın verildiği tarihten itibaren 7 gün içinde, kararı veren mahkemeye bir dilekçe sunularak veya mahkemenin zabıt katibine beyanda bulunularak yapılabilir. 7 günlük sürenin kaçırılmaması önemlidir. Aksi hâlde kararın denetlenmesi için bir yola başvurulamaz.

İstinaf başvurusunda bulunurken, istinaf sebepleri (Kararın neden doğru olmadığına dair sebepler) gösterilebilir. Ancak gösterilmek zorunda değildir. Yalnızca istinaf başvurusunda bulunduğunu beyan etmek de yeterlidir.

İstinaf başvurusu sonucunda, istinaf mahkemesi (Bölge Adliye Mahkemesi) bir karar verir. Bu kararın da doğru olmadığı düşünülüyorsa son imkân olarak, kararın verildiği tarihten itibaren 15 gün içinde temyiz kanun yoluna (Yargıtay) başvurulabilir. Ancak her karar bakımından temyize başvurmak mümkün değildir.

Görevi kötüye kullanma suçu bakımından; yalnızca, ilk verilen cezayı artıran istinaf mahkemesi kararlarına karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Diğer kararlar için, temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün değildir.

Sonuç

Görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin yürütülen soruşturma ve yargılama aşamaları çok fazla detay ve özel süreler barındırmaktadır. Tüm detaylara dikkat edilmeli ve süreler kaçırılmamalıdır. Aksi takdirde suç şüphesi altında bulunan kişi bakımından haksızlık doğuracak sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu sebeple alanında uzman bir ceza avukatından yardım alınmasında fayda vardır.