Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu ve cezası

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu ve Cezası

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu, kişilerin özel bilgilerinin güvence altına alınmasını temin eden suç türüdür. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu kapsamında; başkasına ait kişisel verileri, hukuka aykırı olarak kaydeden kişi cezalandırılmaktadır.

İçindekiler

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu Nedir?

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu, kişisel veri niteliğindeki bilgilerin, kanunlara ve kişinin rızasına aykırı olarak bir yerde tutulmasıdır. Bu suça ilişkin kanuni düzenleme Türk Ceza Kanunu m.135 hükmünde yer almaktadır.

TCK 135:

“Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu Nasıl Oluşur?

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu; hukuka aykırı olarak, başkasına ait her türlü bilginin, toplanması, depolanması, kullanılması, aktarılması ve benzeri şekillerde kaydedilmesi yoluyla oluşur. Kaydetmenin kağıt üzerinde yahut bilgisayar ortamında yapılmasının bir farkı yoktur.

Hangi verilerin kişisel veri olarak kabul edileceği, bu suçun uygulaması bakımından oldukça önemlidir. Bu konuda KVKK alanındaki düzenlemelere bakıldığında; kişiye ait her türlü bilginin, kişisel veri olarak kabul edildiği görülmektedir.

Örneğin; kişinin adı ve soyadı, T.C. kimlik numarası, doğum yeri, doğum tarihi, işyeri, eğitim düzeyi, ses kaydı, fotoğrafı, parmak izi, telefon numarası, e-mail adresi, ikametgâh adresi, bu suç kapsamında korunan kişisel verilerdir.

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun oluşabilmesi için; kişisel verinin, hukuka aykırı şekilde kaydedilmesi gerekmektedir. Kişisel verilerin, sahibinin açık rızası ile kaydedildiği durumlarda suç meydana gelmemektedir.

Örneğin; ilgili kişiden rıza alınmadan yahut herhangi bir kanuni gereklilik olmadan bu verilerin kaydedilmesi gerekmektedir. Bu durumda, kişisel verinin, ilgiliden rıza alınarak, kaydedilmesi durumunda bu suç oluşmayacaktır.

Örneğin; telefonla aranan bir müşteri hizmetlerinin, izin almadan, arayan kişinin sesini kaydetmesi, hukuka aykırı kaydetme kapsamında değerlendirilecek ve suç oluşacaktır. Fakat, ilgili kişinin rızası alınarak kaydedilen bir kişisel veri (Telefon numarası, T.C. kimlik numarası vs.) bu suçu oluşturmayacaktır.

Yargıtay, kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna ilişkin gördüğü bir davada; sanığın, bir internet sitesine arkadaşına ait verileri (Adı soyadı, T.C. kimliği, mesleği vb.) kullanarak kayıt olması eyleminin kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu oluşturduğuna karar vermiştir. (Yargıtay 12. CD. 2013/2773 E. 2013/26643 K.)

Bu suç, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ile çok benzese de, suçlar birbirinden farklıdır. Bu sebeple somut olayın koşullarına göre özel hayatın gizliliğini ihlal suçu da gündeme gelebilecektir. Kişinin özel hayatına ilişkin fotoğraf ve sesleri kişisel verisidir. Fakat; kanuni düzenlemeye göre bu bilgilerin toplanması, kullanılması, açıklanması, ifşa edilmesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaktadır.

Örneğin, bir Yargıtay kararında; sanığın, bir alışveriş merkezinde, kayınbiraderinin eski eşi ile bir başkasını aynı masada yemek yerken görüp, rızalarına aykırı olarak fotoğraflarını çekmesi eyleminin, kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu değil TCK m.134’de düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğuna karar verilmiştir. (Yargıtay 12. CD. 2019/973 E. 2020/218 K.)

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunun Cezası

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun cezası, 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasıdır.

Kanunda yer alan sınırlar dahilinde verilecek kesin cezayı hâkim belirlemektedir. Hâkim, alt ve üst sınırlar arasındaki cezayı belirlerken; suçun işleniş şekli, işlendiği yer ve zaman, suç sebebiyle meydana gelen zararın büyüklüğü gibi konuları gözetmektedir.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Hâlleri ve Cezaları

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun cezayı artıran nitelikli hâlleri, verilecek cezanın artırımına sebep olan hâllerdir. Bu hâller kanunun 135 ve 137. maddelerinde düzenlenmektedir.

TCK 135/2:

“Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.”

TCK 137:

“Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların; 

a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, 

b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır”

İlgili düzenlemelerin daha iyi anlaşılabilmesi için kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun cezayı artıran nitelikli hâlleri aşağıda başlıklar hâlinde açıklanmıştır.

Kaydedilen Kişisel Verinin Özel Nitelikli Olması

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu kapsamında kaydedilen kişisel verilerin, bazı özel nitelikli kişisel veriler olması hâlinde verilecek ceza ½ oranında artırılmaktadır. İlgili kanuni düzenlemede sayılan, özel nitelikli kişisel veriler aşağıdaki gibidir.

  • Siyasi görüş,
  • Felsefi görüş,
  • Dini görüş,
  • Irki köken,
  • Ahlaki eğilim,
  • Cinsel yaşam,
  • Sağlık durumu,
  • Sendikal bağlantı.

Dolayısıyla, suçu oluşturan fiillerin yukarıda sayılan kişisel verilere ilişkin olması durumunda verilecek ceza ½ oranında artırılacaktır.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunun; Kamu Görevlisinin Yetkisini Kötüye Kullanması Yoluyla İşlenmesi

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun; bir kamu görevlisi tarafından ve görevin sağladığı yetkinin kötüye kullanılmasıyla işlenmesi hâlinde verilecek ceza ½ oranında artırılmaktadır.

Örneğin, bir kamu görevlisi olan doktorun, bu görevi sebebiyle öğrendiği bazı kişisel veriler bulunmaktadır. Bunlar; hastanın kimlik bilgileri, içtiği ilaçlar vs. olabilir. Ancak doktor, edinmiş olduğu bu bilgileri kötüye kullanarak, izinsiz bir şekilde, bir ilaç anketi firmasıyla paylaşırsa, bu nitelikli hâl oluşur.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunun; Belli Bir Mesleğin Sağladığı Kolaylıkla İşlenmesi

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun; belli bir meslek veya sanat ile uğraşmanın yarattığı kolaylıktan yararlanılarak işlenmesi durumunda verilecek ceza yarısı oranında artırılmaktadır.

Örneğin, bir kargo kuryesi, görevini yerine getirebilmek için bazı kişisel bilgilere (Ad-soyad, telefon numarası) ulaşmaktadır. Kurye, bu bilgilere mesleğinin sağladığı kolaylık ile erişmektedir. Dolayısıyla, kurye, bu şekilde erişmiş olduğu telefon numarasını, kişisel mesajlar atmak için kullanırsa yahut özel bir sebeple herhangi biriyle paylaşırsa bu nitelikli hâl oluşur.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Suçun elde olmayan sebeplerle tamamlanamaması durumunda, teşebbüs söz konusu olmaktadır. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna ilişkin bazı hareketlere başlanmış ancak suç elde olmayan sebeplerle tamamlanamamışsa teşebbüs aşamasında kaldığı söylenebilir.

Suçun teşebbüs aşamasında kalması hâlinde cezada bir miktar indirim yapılmaktadır. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna teşebbüs, ispat bakımından oldukça zor olduğundan, uygulamada teşebbüs aşamasında kalan kişisel verilerin kaydedilmesi suçu neredeyse yok denecek kadar azdır.

İştirak, işlenmekte olan bir suça, bazı eylemlerde bulunularak ortak olunmasıdır. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun işlenmesine ortak olan, yardım eden ya da azmettirici olan herkes, suçun işlenişindeki katkısına göre ayrı ayrı cezalandırılır.

Örneğin, ilgili kişisel verinin kaydedilmesi konusunda yardımlarda bulunan kişi suça iştirak etmiş sayılır.

Suçlunun, kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu oluşturan hareketlerinin aynı zamanda başka bir suçu da oluşturması durumunda içtima söz konusu olur. İçtima durumunda, fail, en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılır.

Örneğin, kanunlara ve kişilerin rızasına aykırı olarak ele geçirilen, kişisel verilerin, üçüncü şahıslar ile paylaşılması durumunda verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu da oluşacaktır. Bu durumda fail, bu suçlar arasından, en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılır.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçu ve Cezası

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunun Soruşturma Aşaması

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun soruşturma aşaması, savcının suç şüphesini, herhangi bir yolla öğrenmesiyle başlar ve iddianame düzenlenerek kamu davası açılması ile yahut kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi (KYOK) ile sona erer.

Bu suça ilişkin soruşturma aşamalarını özetle, aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

  • Cumhuriyet savcısının, herhangi bir yolla suç şüphesini öğrenmesi,
  • Soruşturmaya konu suç ile ilgili delillerin toplanması,
  • Şüpheli/şüphelilerin ve olaya tanık olan kişilerin ifadelerinin alınması,
  • Gerekli şartların mevcut olması hâlinde, adli kontrol tedbirine başvurulması,
  • Ceza davası açılması ya da kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilerek soruşturmanın kapanması

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun soruşturulmasına ilişkin temel ve önemli hususlar aşağıda başlıklar hâlinde açıklanmıştır.

Şikâyet-İhbar

Bazı suçların soruşturulmaya başlanması için, suçun mağduru tarafından adli makamlara şikayette bulunulmuş olması şartı aranmaktadır. Ancak kişisel verilerin kaydedilmesi suçu nun soruşturulması için, mağdurun şikâyette bulunmasına gerek yoktur. Herhangi bir kişi tarafından gerekli makamlara (Savcı, polis, jandarma vb.) ihbarda bulunulması yeterlidir. 

Gözaltı

Gözaltı, soruşturmanın sürdürülebilmesi için zorunlu olduğunda, şüphelinin, hâkim kararı olmaksızın adli makamların gözetiminde tutulmasını sağlayan tedbir türüdür. Kişinin gözaltı süresi en fazla 24 saat olabilmektedir.

Kişisel verilerin kaydedilmesi soruşturulması bakımından zorunlu olması ve şüphelinin suçu işlediği yönünde somut bir şüphe olması hâlinde gözaltı kararı verilebilmesi mümkündür. Ancak bu süre 24 saati aşmamalıdır.

Gözaltı tedbirine karşı, salıverilme talebiyle Sulh Ceza Hâkimine başvurulabilmesi mümkündür. Sulh ceza hâkimi 24 saat içinde başvuruyu sonuçlandırır. Bu başvuru gözaltına alınan kişi tarafından yapılabileceği gibi; gözaltına alınanın eşi, annesi, babası, kardeşleri ve yakın akrabaları tarafından da yapılabilir.

Dikkat: 12 yaşından küçük çocuklar bakımından hiçbir şekilde gözaltı tedbiri uygulanması mümkün değildir.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması aşamasında, suç konusu fiiller ile ilgili asıl gerçeğe ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu aşamada, gerekli tüm deliller toplanır ve savcı tarafından objektif bir şekilde değerlendirilir. Savcı, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri birlikte toplar.

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu sebebiyle bir ceza verilebilmesi için öncelikle, şüphelinin suç konusu eylemleri işleyip işlemediğine ilişkin gerçeğe ulaşılmalıdır. Bunun sağlanabilmesi için ise deliller toplanmalı ve objektif bir şekilde değerlendirilmelidir. Delillerin toplanması aşaması, tüm bunların yapıldığı evredir.

Delillerin toplanması aşamasında, gerçeğe ulaşılabilmesi için bazı yöntemler kullanılabilmektedir. Bu yöntemlere örnek olarak; ev ve ofis araması, telefon dinlemesi, konum takibi, DNA örneği alınması verilebilir. 

Delillerin toplanması aşamasında elde edilen delilin kullanılabilmesi için, delilin hukuka uygun olması gerekmektedir. Hukuka aykırı delilin, yargılamanın hiçbir aşamasında kullanılması mümkün değildir. Hukuka aykırı delil, kanunlara aykırı şekilde elde edilmiş delildir.

Örneğin; kanunda düzenlenen usulde yapılmamış ev ve ofis araması hukuka aykırı bir delildir. Bu sebeple arama tutanağı verilen hükümde dikkate alınmaz.

İfade ve Sorgu

İfade ve sorgu, şüphelinin soruşturma konusu suç ile ilgili olarak, savcı, kolluk görevlisi ya da hâkim tarafından dinlenmesidir. 

Bu süreçte öncelikle şüpheliye bir davetiye gönderilir ve ifadesinin alınması için polis merkezine yahut savcılığa çağrılır. İfadeye çağırılan şüpheli gelmediği takdirde emniyet personeli aracılığıyla zorla getirilmesine karar verilir.

Şüphelinin ifadesi, baskı ve tehdit altında bırakılmadan ve kendisine tüm hakları anlatıldıktan sonra alınmalıdır.

Örneğin; şüphelinin, ifadesi esnasında, avukatının da hazır bulunmasını isteme hakkı bulunmaktadır. İfade alınmadan önce şüpheliye, bu gibi hakları anlatılmalı ve şüpheli baskı altında bırakılmamalıdır. Aksi takdirde, alınan ifade hukuka aykırı olacak ve hukuken bir değeri olmayacaktır. 

İfade ve sorgu sonrasında, ifadesi alınan kişiye bir tutanak imzalatılmaktadır. Şüpheli, yazılanların doğru olup olmadığını kontrol etmelidir. Aksi durumunda, tutanakta yazılan beyanlar, şüpheli kişinin özgür iradesi ile verdiği beyanlar olarak kabul edilecek ve yargılama aşamasında kullanılacaktır.

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun soruşturma evresinde, şüpheli/şüphelilerin ifadesi, gerçeğe ulaşmak için önemli bir pusuladır. Dolayısıyla ifade ve sorgu esnasında kullanılan bir cümle dahi soruşturmanın ve hatta davanın seyrini değiştirebilmektedir. Bu sebeple özellikle ifade/sorgu aşamalarında, uzman bir ceza avukatından yardım alınmasında fayda vardır.

Uzlaşma

Uzlaşma; fail ile suç sebebiyle zarar gören tarafın, failin bir edimi karşılığında, bağımsız bir kişi tarafından anlaştırılmasıdır. 

Soruşturma aşamasında uzlaşılması hâlinde fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir (KYOK). Uzlaşılmaması durumunda ise kamu davası açılır.  Kovuşturma aşamasında uzlaşılması hâlinde fail hakkında düşme kararı verilir. Uzlaşılmaması durumunda ise yargılamaya devam edilir. 

Uzlaşma uygulaması her suç bakımından uygulanabilir değildir. Hangi suçlar için uygulanabileceği Kanunumuzda düzenlenmiştir. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu bakımından uzlaşma hükümleri uygulanamamaktadır.

Adli Kontrol

Adli kontrol, suç şüphesi altında bulunan kişiye belirli yükümlülükler yüklenerek denetim altında tutulmasıdır. Örneğin; belirli mesleklerle uğraşma yükümlülüğü, imza uygulaması gibi yükümlülükler getirilebilir.

Adli kontrol tedbiri, tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde, tutuklama yerine uygulanmaktadır. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna ilişkin tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde adli kontrol kararı verilebilmesi mümkündür. Ancak kişi adli kontrol tedbirlerine uymazsa, derhal tutukluluk kararı verilir.

Bu karara karşı; kararın verilmesinden itibaren 7 gün içerisinde, kararı veren hâkimliğin yargı çevresi içerisinde bulunan asliye ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz edilmesi üzerine, adli kontrol kararının kaldırılmasına, yükümlülüklerin, değiştirilmesine veya bazı yükümlülüklerden muaf tutulmasına karar verilebilir.

Tutukluluk

Tutuklama tedbiri, kuvvetli suç şüphesi, kaçma şüphesi ve delilleri karartma şüphesi bulunan şüphelilerin cezaevinde tutulmasıdır. Adli kontrol kararı verilmesinin yeterli olduğu durumlarda, tutuklama tedbiri uygulanmaz.

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun soruşturulması bakımından; kuvvetli suç şüphesi ve kaçma şüphesi/delilleri karartma şüphesi bulunan kişi hakkında tutuklama kararı verilebilir. Ancak somut olayın koşullarına göre, adli kontrol tedbiri yeterliyse, tutukluluk tedbiri uygulanmaz. 

Kişi en fazla 1 yıl tutuklu kalabilir. Ancak zorunlu hâllerde bu süre 6 ay uzatılabilmektedir. Tutukluluk süresi gözaltı durumlarında gözaltına alınan tarihten, doğrudan tutuklama hâlinde ise tutuklama tarihinden itibaren başlar.

Tutuklama kararına karşı 7 gün içerisinde, kararı veren Sulh Ceza hâkimliğinin yargı çevresi içerisindeki Asliye Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir.

Dikkat: 15 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında, üst sınırı 5 yılı aşmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun üst  sınırı 3 yıl olduğundan, bu suçu işleyen 15 yaşından küçük çocuklar hakkında, tutuklama kararı verilmesi mümkün değildir.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunda Soruşturma Sonucunda Verilebilecek Kararlar

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunda, soruşturma sonucunda verilebilecek kararlar şunlardır.

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı,
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı,
  • İddianamenin düzenlenmesine ilişkin karar.

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

İhbar veya şikâyet konusu eylemlerin suç oluşturmadığının açıkça anlaşıldığı veya suç bildiriminin soyut ve genel nitelikte olduğu durumlarda; savcı, soruşturmaya yer olmadığına dair karar verebilir. 

Bu kararın verilmesi durumunda soruşturmaya hiç başlanmaz, deliller toplanmaz, ifade ve sorgu yapılmaz. 

Soruşturmaya yer olmadığına dair karara karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz başvurusu, kararı veren savcının bağlı bulunduğu Sulh Ceza Hakimliğine yazılı olarak yapılır.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Soruşturma sonucunda savcı, şüpheli hakkında dava açılmasını uygun görmezse kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verebilir. Bu karara uygulamada KYOK kararı denilmektedir. Bu karar sonrasında dosya kapanır.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde itiraz edilebilmektedir. Bu itiraz, kararı veren savcının bağlı bulunduğu Sulh Ceza Hakimliğine yapılmaktadır.

İddianamenin Düzenlenmesi Kararı

Soruşturma sonucunda savcı, suçun işlendiği konusunda yeterli şüpheye ulaşırsa iddianame düzenler. Sonrasında, düzenlediği iddianameyi görevli ve yetkili Mahkemeye sunar. İddianamenin kabul edilmesi hâlinde şüpheli hakkında ceza davası açılır ve yargılama aşamasına geçilir.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunun Savunması

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun savunması, somut olaya göre şekillenebilecek olup aşağıda bazı örnek savunmalara yer verilmiştir.

  • Kaydedilen kişisel verinin herkese açık olduğu,
  • Kişisel verinin kaydedilmesinde ilgilinin rızası bulunduğu,
  • Kişisel verinin kaydedilmesinin kanuni bir yükümlülükten kaynaklandığı,
  • İlgili kişisel verinin zaten alenileştirilmiş olduğu,
  • Suç işleme kastı ile hareket edilmediği,
  • Verilen cezanın oranını indiren ya da ceza verilmemesi sonuçlarını ortaya koyan sebeplerin var olduğu,
  • Masumiyet karinesinin ihlâl edildiği,
  • Sanık hakkında ortaya konulan aleyhe delillerin hukuka aykırı olduğu,
  • Cezanın verilmesine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin oluşmadığı,
  • Suç vasfının veya unsurlarının yanlış değerlendirildiği,
  • Sanığa ilişkin lehe delillerin toplanmamış olması,
  • Olayda, şahsi cezasızlık sebeplerinin var olması.

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna ilişkin savunmalar somut olayın şartlarına göre değişkenlik göstermektedir. Bu sebeple sağlıklı bir savunma yapılabilmesi için uzman bir ceza avukatından yardım alınmasında fayda vardır

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunun Ceza Yargılaması Aşaması

Ceza yargılaması aşaması, dava sürecini ifade etmektedir. Ceza yargılaması aşaması, savcı tarafından hazırlanan iddianamenin mahkemece kabul edilerek davanın açılmasıyla başlar ve mahkeme tarafından sanık/sanıklar hakkında bir karar verilmesiyle sona erer. Bu evreye, uygulamada, kovuşturma evresi de denmektedir. 

Yargılama aşamasında sanık savunma hakkını kullanabilir ve suçla ilgili lehine olan delillerin toplanmasını isteyebilir. Tüm bu süreçte; deliller toplanır, görgü tanıkları dinlenir ve duruşmalar yapılır. Sonucunda ise, hâkim tüm süreci değerlendirerek bir karar verir.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunda Zamanaşımı

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunda dava zamanaşımı 8 yıl; ceza zamanaşımı kararın kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıldır. 

Dava zamanaşımına ilişkin 8 yıllık süre, suçun işlendiği tarihte başlar. Bu süreden sonra dava açılamaz ve ceza verilemez. Ceza zamanaşımına ilişkin 10 yıllık süre ise, cezaya ilişkin mahkeme kararının verildiği gün başlar. Bu süreden sonra cezanın infazı istenemez.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:

  • Beraat
  • Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)
  • Mahkumiyet
  • Adli para cezasına çevirme
  • HAGB
  • Cezanın Ertelenmesi
  • Davanın Düşmesi

Beraat

Beraat, yargı makamlarınca, sanığın suçsuz olduğuna kanaat getirilmesidir. Beraat kararı, suçun sanık tarafından işlenmemesi, delil yetersizliği, suçun unsurlarının oluşmamış olması gibi sebeplerle verilebilir.

Örneğin; kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna ilişkin yapılan yargılama sonucunda, suç konusu kişisel verinin, ilgilisi tarafından alenileştirildiği kanaatine varılırsa, hukuka aykırılık unsuru oluşmadığından, sanık hakkında beraat kararı verilir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, sanığın fiilleri suç oluşturmasına rağmen, akıl hastalığı/yaş küçüklüğü vb. sebeplerle ceza verilmemesidir. Hangi sebeplerle CYOK kararı verilebileceği kanunda ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Ceza verilmesine yer olmadığı kararına karşı itiraz yoluna değil, istinaf ve temyiz yollarına başvurulabilmektedir.

Mahkûmiyet

Mahkûmiyet kararı, yapılan yargılama sonucunda, sanığın suçlu olduğuna karar verilmesidir. Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun sanık tarafından işlendiği anlaşılırsa ve ceza verilmemesi için herhangi bir sebep de yoksa mahkûmiyet kararı verilir.

Bazı durumlarda, ceza yerine ya da cezayla birlikte güvenlik tedbirine de hükmedilmesi de mümkündür.

Örneğin mahkumiyet kararı ile birlikte suç konusu eşyanın müsaderesine karar verilebilecektir.

Aynı suçun ikinci kez işlenmesi durumunda tekerrür söz konusu olur. Bu durum, ceza belirlenirken gözetilmektedir. Bu sebeple, tekerrür durumunda, mahkûmiyet süresi artabilecektir. Bazı durumlarda ise; suçlunun yargılama sürecindeki pişmanlık gösteren davranışları, sosyal ilişkileri gibi durumlar gözetilerek, verilen cezadan iyi hâl indirimi yapılması mümkündür.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, kanunda yer alan koşulların sağlandığı durumda ve hâkimin takdiri çerçevesinde, hapis cezasının para cezasına çevrilmesidir. 

Adli para cezasına çevirme her durumda mümkün değildir. Hapis cezasının, adli para cezasına çevrilebilmesi için; suç kasten işlenmiş olmalı ve hükmedilen ceza 1 yılın altında olmalıdır. Taksirle işlenen suçlarda ise yıl sınırı bulunmamaktadır. Dolayısıyla taksirle işlenen tüm suçlarda adli para cezasına çevirme kararı verilebilmektedir.

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunda 1 yılın altında ceza verilmesi durumunda, hapis cezası adli para cezasına çevrilebilecektir. Ancak, unutulmamalıdır ki bu kararı vermek hâkimin takdirindedir.

Adli para cezasına hükmedilmesi halinde, suçlunun ekonomik ve sosyal yaşantısı göz önünde bulundurulup 20-100 Lira arasında bir tutarın ödenmesine karar verilir. Hakim tarafından, cezanın peşin ödenmesine karar verilirse cezanın 1 yıl içinde ödenmesi gerekir. Aynı şekilde, 2 yıl süre ile belirli taksitler halinde ödenmesine de hükmedilebilmektedir.

Adli para cezasının zamanında ödenmemesi halinde, verilen ceza hapis cezasına çevrilmektedir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sanık hakkında verilen cezanın, sanığın belirli yükümlülüklere uyması şartıyla, açıklanmamasıdır. Bu karara uygulamada HAGB kararı denilmektedir.

HAGB kararı ancak belirli suç ve cezalarda verilebilir. HAGB kararı verilebilmesi için; sanık hakkında hükmedilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli olması, daha önce kasıtlı bir suç işlememiş olması gerekmektedir.

HAGB kararı sonucunda, kişi 5 yıl süreyle denetime tabi tutulur. 5 yıl içerisinde kasıtlı bir suç işlenmemesi gerekmektedir. Aksi takdirde ceza açıklanmakta, kişinin siciline işlenmekte ve infaz edilmektedir.

HAGB kararlarına karşı, hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün içerisinde, kararı veren mahkemenin bağlı bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir. Bu karara karşı istinafa başvurulamaz. Sadece itiraz yoluna başvurulabilir.

Cezanın Ertelenmesi 

2 yıl veya daha az hapis cezasına hükmedilen suçlarda, cezanın ertelenmesine karar verilebilir. Bu durumda, hükümlü için, 1-3 yıl arasında bir denetim süresi belirlenir. Bu denetim süresi içerisinde; kişi hiçbir suç işlemez ve yükümlülüklerine uyar ise, hapis cezası infaz edilmiş sayılır. Dolayısıyla kişi cezaevine girmeden, cezasını çekmiş sayılır.

Erteleme sonucunda verilen mahkûmiyet kararı, kişinin adli sicil kaydına işlenir.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi, bazı durumlar neticesinde davanın esası hakkında karar verilememesidir. Davanın düşmesine neden olabilecek hâller kanunda sayılmıştır. Bu hâllere örnek olarak; sanığın ölümü, dava zamanaşımı vb. durumlar verilebilir.

Kişisel Verilerin Kaydedilmesi Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Mahkemenin verdiği karara karşı, hükmün açıklandığı tarihten itibaren 7 gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf başvurusu, kararı veren mahkemeye yapılır. Başvuru usulü, kararı veren mahkemeye yazılı dilekçe sunma yahut zabıt katibine sözlü beyanda bulunmaktır.

Verilen süre içerisinde istinaf yoluna başvurulmaması halinde, istinaf talebi hakkı sona ermekte ve karar kesinleşmektedir.

İstinafta verilen, bozma kararı dışındaki kararlara karşı, temyiz kanun yoluna başvurulabilmektedir. Temyiz başvurusu, hükmün açıklandığı tarihten itibaren 15 gün içinde kararı veren mahkemeye yapılır. İstinaf mahkemesi tarafından verilen, suça ilişkin ret yahut bozma kararlarına karşı temyiz yoluna gitmek mümkün değildir.

İstinaf- temyiz süreçleri, mahkemelerin iş yoğunluğuna da bağlı olmakla beraber, yaklaşık 1-2 yıl içinde sonuçlanmaktadır.

Sonuç

Kişisel verilerin kaydedilmesi suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma süreçlerini yönetmek birçok detay barındırmakta ve uzmanlık gerektirmektedir. Savunmalar, teknik detaylar ve süreler farklılıklar göstermekte olup tüm bu süreçte en ufak bir detayın atlanması dahi kişinin haksız yere mahkûmiyetine yol açabilmektedir. Bu sebeple alanında uzman bir ceza avukatından yardım alınmasında fayda vardır.