Tefecilik suçu ve cezası

Tefecilik Suçu

Tefecilik suçu, bir kimsenin kanuna aykırı olarak faizle ödünç para vermesidir. Tefecilik suçu Türk Ceza Kanununun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Bu suçu işleyenler hakkında 2 yıldan 6 yıla kadar hapis ve adli para cezası öngörülmektedir.

Tefecilik Suçu Nedir?

Tefecilik suçu, kişinin başkalarına verdiği parayı misliyle geri alması sonucu para üzerinden kazanç sağlamasıdır. Tefecilik suçu, Türk Ceza Kanunu 241. maddede düzenlenmektedir. 

TCK 241:

Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Tefecilik Suçu Nasıl Oluşur?

Tefecilik suçu, maddi kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesiyle oluşur. Kural bu olmakla birlikte Yargıtay, ‘’senet kırdırma yöntemi ile tefecilik’’ ve ‘’kredi kartı (pos) tefeciliği’’ şeklinde adlandırılan eylemlerin de tefecilik suçunu oluşturacağına hükmetmiştir. Bu kapsamda tefecilik suçunu oluşturan haller şunlardır: 

  • Ödünç para verme suretiyle tefecilik,
  • Senet kırdırma yöntemi ile tefecilik, 
  • Kredi kartı (POS) tefeciliği.

Eski uygulamadan farklı olarak tefecilik suçunun oluşabilmesi için tefecilik suçuna konu eylemlerin süreklilik oluşturması gerekmemektedir. Aynı şekilde, maddi kazancın elde edilmiş olması aranmaz, bu amaçla fiilin işlenmesi halinde suçun varlığından söz edilir.

Örneğin, maddi kazanç elde etmek amacıyla bir kişiye faizle ödünç para verilmesi halinde suç tamamlanmış olur. Ayrıca bu eylemin mesleğe dönüştürülmesine ve vaadedilen paranın alınmış olmasına gerek yoktur.

Ödünç Para Verme Suretiyle Tefecilik

Tefecilik suçunun bu işleniş şeklinde, suçun oluşabilmesi için failin geri almak üzere birine para vermesi gerekmektedir. Para; devlete verilen yetki gereği basılan, mal alım satım niteliğine sahip kağıttır. Para yerine geçebilen kıymetli evraklar (çek, bono) veya altın gibi değerli madenler kural olarak tefecilik suçuna konu olamaz. 

Tefecilik suçunun oluşabilmesi için ödünç para verme eyleminin ayrıca kazanç elde etme amacı taşıması gerekmektedir. Kazanç, her türlü ekonomik çıkar anlamına gelmektedir. Bu kapsamda faiz veya başka bir adla da olsa (komisyon) ekonomik çıkar sağlama amacıyla ödünç para verilmesi tefecilik suçunu oluşturur.  

 Örneğin; A’nın  nakit ihtiyacı olan B’ye faiziyle ödemesi şartıyla ödünç para vermesi halinde kazanç elde etme amacından söz edilecektir. Ancak A’nın, nakit ihtiyacı olan B’ye yardım etmek amacıyla bir miktar para vermesi ve B’nin de geri ödeyeceğini belirtmesi halinde ise bu suç oluşmayacaktır.

Suçun oluşabilmesi bakımından kazanç elde etme amacının güdülmesi yeterlidir ayrıca kazancın elde edilmiş olması şart değildir. (Yargıtay CGK, 24.06.2016 Tarih ve 2014/ 118 E., 2016/ 208 K.)

Senet Kırdırma Yöntemi İle Tefecilik

Senet kırdırma yöntemi ile tefecilik,  henüz vadesi gelmemiş bir senedin değerinden az bir meblağ ile alınması ile oluşur. Bu durumda senet, borç ilişkisi nedeniyle keşide edilmemekte tabiri caizse değerinden az bir miktara satılmaktadır.

Örneğin; A’nın  3000 TL değerinde bir senedi ve 1000 TL de borcu olsun. A, acil nakit ihtiyacı nedeniyle 1000 TL vermesi karşılığında B’ye 3000 TL değerindeki senedi verirse B’nin tefecilik suçundan sorumluluğu doğacaktır. Çünkü senedin vadesi geldiğinde B ayrıca 3000 lira daha kazanç elde edebilecektir. 

Yargıtay da bir kararında; sanığın ekonomik olarak zor durumda olan mağdura keşide edilmiş 13.500 TL bedelli çeki alıp 10.500 TL ödeyerek ‘senet kırdırma’ olarak tabir edilen yöntemle tefecilik eylemini gerçekleştirdiğini ifade etmiştir. (Yargıtay 5.CD, 03.10.2019 Tarih ve 2017/ 7023 E., 2019/ 9203 K. )

Kredi Kartı (POS) Tefeciliği

Kredi kartı (POS) tefeciliği POS cihazı kullanılarak gerçekleştirilen tefecilik türüdür. Çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir. Ancak uygulamada sıklıkla görülen durumlara aşağıda yer verilmiştir.

İlk durumda, bankaya olan kredi kartı borcunu ödeyemeyen mağdur, bu borcun ödenmesi için faile başvurur. Böylece bankanın koyacağı faizden daha az bir faiz ile faile borçlanır.

Örneğin; Mağdur 6000 TL’lik kredi kartı borcunu ödeyemezse bankaya olan borcunun faiziyle birlikte 8000 TL olacağını öğrenir. Mağdur 6000 TL’lik borcu ödemesi için faile başvurarak 7000 TL’lik bir geri ödeme üzerinde anlaşır. Ancak bu 7000 TL, mal alışverişi yapılmış gibi faile POS cihazı aracılığıyla ödenir. Böylece mağdur bankaya ödeyeceğinden daha düşük bir meblağı ödeme imkanı bulur, fail ise 1000 TL kazanç sağlamış olur.  

İkinci durumda ise mağdur nakit ihtiyacını karşılamak üzere failden aldığı paradan daha fazla bir meblağı geri ödemek şartıyla anlaşır. Bu durumda da yine mal veya hizmet satışı yapılmışçasına POS cihazıyla ödeme yapılır. 

Örneğin 6000 TL nakit ihtiyacı olan kişi failden 6000 TL alır ancak mal almış gibi POS cihazı üzerinden 7000 TL ödeme yapar. 

Yargıtay da bir kararında; sanığın kredi kartı borcu olan şahıslara ait kredi kartlarının borçlarını ödeyerek sonradan komisyon karşılığında para çekmek suretiyle kazanç elde etmesi sebebiyle tefecilik suçundan mahkumiyete karar vermiştir.  (Yargıtay 9. CD, 13.10.2020 tarih, 2020/2081 E. ve 2020/1475 K.)

Tefecilik Suçu Cezası

Tefecilik suçu cezası, 2 yıldan 6 yıla kadar hapis ve 500 günden 5000 güne kadar adlî para cezasıdır. Bu sınırlar içerisinde kesin cezayı belirleme yetkisi hakimdedir. Hakim kesin cezayı belirlerken suçun işleniş şekli, oluşan zarar, tarafların durumu gibi somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yaparak karar verecektir.

Adli para cezasının hesabında, hakim kanunda belirtilen sınırlar çerçevesinde öncelikle gün sayısını tespit eder. Sanığın ekonomik durumu da gözetilerek günlük 20 ila 100 TL arasında bir miktar belirlenir. Günlük belirlenen ücret ile gün sayısının çarpımı, ödenecek toplam adli para cezasını oluşturur.

Hakim tarafından belirlenen adli para cezasının, verildiği günden itibaren 30 gün içinde ödenmesi gereklidir. Sanığın bu miktarı ödemeye gücü yetmiyorsa hakim kamu yararına işlerde çalışmasına da hükmedebilir.

Hapis ve adli para cezası ancak gerçek kişiler bakımından uygulanabilir. Tefecilik suçunun şirket, vakıf, dernek gibi tüzel kişiler tarafından işlenmesi halinde tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Bu kapsamda; tüzel kişinin faaliyeti iptal edilebilir veya tefecilikten elde edilen mal ve kazançları devlet hazinesine aktarılır.

Tefecilik Suçunun Cezayı Artıran Nitelikli Haller ve Cezaları

Tefecilik suçunda cezayı artıran nitelikli haller, verilecek cezanın artırımına sebep olan durumlardır. Bu durumlar Türk Ceza Kanunu m.241/2 hükmünde düzenlenmiştir.

TCK 241/2:

‘’Suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.’’

Suçun Örgüt Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi

Suç işlemek amacıyla en az 3 kişiden oluşan hiyerarşik yapıya örgüt adı verilmektedir. Tefecilik suçunun bu niteliğe sahip bir yapı çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza 1 kat artırılır.

TCK 220 gereğince, örgüt faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi halinde ayrıca bu suçlardan da cezaya hükmolunacaktır. Dolayısıyla tefecilik  suçu örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleştiriyorsa fail hem örgüt kurma, yönetme ya da üye olma suçundan cezalandırılacak hem de tefecilik suçu kapsamında cezası 1 kat artırılacaktır. 

Tefecilik Suçunda Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği suçlar kanunla sayılmıştır. Tefecilik suçu, etkin pişmanlık hükümlerine tabi değildir.

Tefecilik Suçuna Teşebbüs, İştirak, İçtima

Suçun elde olmayan sebeplerle tamamlanamaması durumuna teşebbüs adı verilmektedir. Tefecilik suçunda suç, ödünç para verilmesiyle tamamlanır.

Örneğin; ödünç verilecek paranın posta ile gönderilmesi nedeniyle bir şekilde ödünç alana ulaşamaması halinde teşebbüsten söz edilecektir.

İştirak suça ortak olunmasıdır. Tefecilik suçuna iştirak mümkündür ve suça iştirak eden kimseler de cezalandırılır.

Örneğin; ödünç alanın ikna edilmesi yoluyla tefeciden borç para alması sağlanabilir. (Yargıtay 5. CD, 11.06.2015 tarih, 2013/2873 E. ve 2014/6505 K.)

Benzer şekilde kazanç sağlama amacıyla ödünç verme fikri bulunmayan bir kişi azmettirme yoluyla ikna edilerek suçu işlemesi sağlanabilir. 

İçtima, birden fazla suç işlenmesine rağmen tek ceza verilmesidir. Ancak bu durumda cezanın artırılması söz konusu olur.

Örneğin A’nın 23.11.2023, 25.11.2023 ve 27.11.2023 tarihlerinde B’ ye ödünç para vermesi halinde birden çok suç söz konusu olacak ancak A hakkında tek bir cezaya hükmedilecektir. 

Benzer şekilde, A’nın B,C,D’ye kazanç sağlamak amacıyla ödünç para vermesi halinde içtima hükümleri işletilecek ve birden çok suç işlenmesine rağmen tek bir cezaya hükmedilecektir. Ancak bu ceza belli bir oranda artırılacaktır. 

Tefecilik Suçu ve Cezası

Tefecilik Suçunun Soruşturma Aşaması

Tefecilik suçunun soruşturma aşaması, suçun yetkili makamlarca öğrenilmesiyle başlayan ve yargılama yapılıp yapılamayacağına ilişkin verilecek kararlarla son bulan aşamadır. Soruşturma aşamasında gerçekleştirilebilecek işlemler şunlardır:

  • Şikayet – ihbar
  • Gözaltı
  • Delillerin toplanması
  • İfade ve sorgu
  • Uzlaşma
  • Adli kontrol
  • Tutukluluk

Şikayet – İhbar

Şikayet, mağdur veya suçtan görenin yetkili makamlara başvurmasıdır. İhbar ise, suçu öğrenen kişilerin bu suçu yetkili makamlara bildirmesidir. Tefecilik suçu, şikayete tabi bir suç değildir. Dolayısıyla suçun yetkili makamlarca öğrenilmesi halinde soruşturmasına başlanır. Ayrıca mağdurun şikayeti aranmaz. 

Şikayet veya ihbar Cumhuriyet başsavcılığına veya kolluk kuvvetlerine (polis, jandarma) yazılı ya da sözlü olarak yapılır.

Gözaltı

Gözaltı, suç işleme şüphesi altında bulunan kişinin yetkili birimlerce gözetim altında tutulmasıdır. Tefecilik suçunda soruşturma bakımından zorunlu olması ve şüphelinin suç işlediği yönünde somut deliller bulunması halinde gözaltı kararı verilebilmesi mümkündür. 

Tefecilik suçunda gözaltı süresi yolculuk süreci hariç (12 saat) en fazla 24 saattir. Tefecilik suçunun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde bu süre 3 gün daha uzatılabilir. Gözaltı süreleri içinde hakim karşısına çıkarılmayan kişi, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir.

Gözaltına alma ve gözaltı sürelerinin uzatılmasına ilişkin kişi, avukatı, veli/vasisi, eşi, anne-babası, çocukları, kardeşleri, torunları veya dede ve ninesi sulh ceza hâkimine itirazda bulunabilir. Gözaltı tedbiri sona eren kişi hakkında yeni ve yeterli delil bulunmadıkça tekrar gözaltı kararı verilemez.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması, suça ilişkin hususların aydınlatılmasına yönelik gerçekleştirilen bir işlemdir. Deliller esasen soruşturma aşamasında toplanmakla birlikte her aşamada delil toplanabilir. Soruşturma aşamasında savcı, şüphelinin lehine ve aleyhine delilleri toplamakla yükümlüdür. Mağdur ve şüpheli de delil toplanmasına ilişkin talepte bulunabilir.

Toplanan delillerin hukuka uygun olması şarttır. Aksi halde yargılama aşamasında mahkemece değerlendirmeye alınamaz ve bu delillerden edinilen bilgilerle hüküm kurulamaz.

Örneğin kişinin ifadesinin alınması sırasında çeşitli baskılarla ifade vermesi sağlanmışsa kişi suçu işlemiş olduğunu itiraf etse dahi verdiği bu ifadeye dayanılarak hüküm kurulamayacaktır. 

İfade ve Sorgu

İfade, şüphelinin soruşturma aşamasında savcı veya kolluk kuvvetleri tarafından beyanının alınmasıdır. Sorgu ise, şüpheli/sanığın soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi, yargılama aşamasında ise mahkemece dinlenmesidir. Şüpheli/sanığın bu makamlar dışında ifade veya sorgusunun alınması hukuka aykırılık oluşturur.

İfade ve sorgu süreci, şüpheli/sanığın bir davetiye ile çağrılması ile başlar. Bu çağrıya uymayan kişi, kolluk kuvvetleri aracılığıyla zorla getirilir. Zorla getirilen şüpheli/sanık gelmemesi sebebiyle neden olduğu giderleri ödemekle yükümlüdür. Ayrıca para cezası da verilebilir.

İfade ve sorgusunun yapılması için yetkili makam önüne getirilen kişinin kimliği tespit olunur. Şüpheli/sanık kimliği hakkında doğruyu söylemek zorundadır. Kimliği tespit edilen şüpheli/sanığa işlediği iddia edilen suç ve hakları öğretilir. Bu kapsamda, susma hakkının bulunduğu, yakınlarına haber verebileceği ve bir avukattan yararlanma hakkının olduğu belirtilir. 

Şüpheli/sanık ifade ve sorgu sırasında herhangi bir açıklama yapmak zorunda değildir. Ancak iddialara yönelik açıklamada bulunmak istiyorsa, beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Yasak usullerle konuşturulması sağlanamaz. Örneğin şüpheli/sanığa ilaç verme, kötü davranma, aldatma gibi fiziksel ve psikolojik müdahalelerde bulunulamaz. 

İfade ve sorgu sonunda sürece ilişkin bir tutanak tutulur. Bu tutanak yargılamada kullanılabilecek bir delil niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla, şüpheli/sanık tutanağı dikkatle incelemeli gerçeğe aykırı bir husus yazılmışsa tutanağı imzalamamalıdır. İmzalamama nedeninin tutanağa geçirilmesi sağlanmalıdır. 

İfade ve sorgu sürecinde kişiler, baskı altında hissederek istemeden aleyhe açıklamalarda bulunabilir. Ayrıca, ifade ve sorgu süreci yetkili makamlarca usule ve hukuka aykırı şekilde yürütülebilir. Bu noktada hukuki açıdan sürece hakim uzman ceza avukatına danışmakta fayda vardır.

Uzlaşma

Uzlaşma, tarafların bağımsız bir uzlaştırmacı aracılığıyla anlaşmasına verilen addır. Türk Ceza Kanunu şikayete tabi suçlar bakımından uzlaşma kurumunu öngörmüştür. Tefecilik suçu şikayete tabi bir suç olmadığından uzlaşma hükümleri uygulanamaz. 

Adli Kontrol

Tutuklama sebeplerinin veya tutuklama yasağının bulunduğu hallerde tutukluluğa alternatif olarak verilebilecek bir koruma tedbiridir. Şüpheli/sanık, adli kontrol kararı ile belirli yükümlülükler öngörülerek serbest bırakılır. Şüpheli/sanığın yükümlülüklere uymaması halinde tutuklama kararı verilebilir.

Tefecilik suçunu işleyen kimse bakımından adli kontrol kararı verilmesine engel bir durum yoktur. Bu kapsamda tefecilik suçunun faili hakkında yurtdışı yasağı, düzenli olarak imza atma, silah bulundurmama gibi tedbirler uygulanabilir.

Adli kontrol süresi en fazla 2 yıldır. Zorunlu hallerde 1 yıl daha uzatılabilir. Bu süreler 18 yaşından küçükler için yarı oranında uygulanır.

Adli kontrol kararlarına karşı kararın verilmesinden itibaren 7 gün içinde kararı veren sulh ceza hakimliğinin bağlı olduğu asliye ceza mahkemesine itiraz edilebilir.

Tutukluluk

Tutukluluk, kanunda belirtilen şartların bulunması halinde kişinin tutukevi denilen yerde alıkonulmasıdır. Suçun işlenmiş olma ihtimali yüksekse ve tutuklama nedeni varsa kişi tutuklanabilir. Şüpheli/sanığın delilleri karartacağına, kaçacağına ya da tanık, mağdur üzerinde baskı yapacağına ilişkin şüphe bulunuyorsa tutuklama nedeni var sayılır. 

Tefecilik suçunun faili hakkında tutuklama kararı verilmesine engel bir durum yoktur.  Ancak kişinin tutuklanabilmesi için kanunda belirtilen şartların sağlanması ve tutukluluğun son çare olarak uygulanması gerekmektedir. Adli kontrol kararı verilebilmesi mümkünse tutuklama kararı verilemez.

Tutukluluk süresi en fazla 1 yıldır ancak bu süre 6 ay kadar daha uzatılabilir. Tutuklama kararlarına ilişkin tüm hususlara karşı; şüpheli/sanık, avukat, eşi, yasal temsilcisi kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde kararı veren sulh ceza hakiminin bağlı olduğu asliye ceza mahkemesine itirazda bulunabilir. 

Tefecilik Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Tefecilik suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlar şunlardır:

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK)
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK
  • İddianame düzenlenmesi

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Fiilin açıkça suç oluşturmaması ya da ihbar veya şikayetin soyut ve genel nitelikte olması halinde soruşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Örneğin, “İstanbul’da tefeciler kol geziyor” şeklindeki belli kişi veya kişilere yöneltilemeyen ihbarlar hakkında soruşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir.

Soruşturmaya yer olmadığı kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde kararı veren savcının bağlı olduğu sulh ceza hakimliğine itirazda bulunulabilir. 

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Soruşturma konusuna yönelik dava açılamıyorsa savcı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir. Tefecilik suçu bakımından KYOK verilebilecek  haller şunlardır:

  • Yeterli şüphe oluşturacak delil bulunamazsa,
  • Muhakeme şartları gerçekleşmemişse,
  • Etkin pişmanlık veya şahsi cezasızlık sebepleri varsa.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde kararı veren savcının bağlı olduğu sulh ceza hakimliğine yazılı olarak yapılır. 

İddianamenin Düzenlenmesi

Toplanan deliller ışığında soruşturma konusu suç hakkında dava açılması gerekiyorsa ve KYOK kararı verilemiyorsa savcı iddianame düzenler. İddianamenin kanuna uygun düzenlenmesi halinde mahkemece iddianamenin kabulüne karar verilir ve böylelikle kamu davası açılmış olur.

Tefecilik Suçunun Savunması

Tefecilik suçunun savunması, suçun işlenme şekline, failin özelliklerine ve sürece göre farklılık gösterebilir. Ancak genel anlamda şu hususlara ilişkin savunma yapılabilir:

  • Paranın kazanç sağlama amacıyla verilmediği,
  • Paranın ödünç olarak verilmediği,
  • Verilen/alınan paranın borç ilişkisinden kaynaklandığı,
  • POS cihazıyla çekilen paranın mal alım ve satımdan kaynaklandığı,
  • Verilen paranın senedin değerini oluşturduğu,
  • Suçun örgüt çerçevesinde değil birey olarak işlendiği,
  • Suçun teşebbüs aşamasında kaldığı,
  • Failin akıl hastalığının olduğu,
  • Failin alkol, uyuşturucu gibi geçici nedenler altında bulunduğu,
  • Eylemlerin cebir, şiddet ve tehdit sebebiyle gerçekleştirildiği,
  • Lehe delillerin toplanmadığı veya toplanma isteminin reddedildiği,
  • Usule aykırılıkların var olduğu,
  • Delillerin ispat bakımından yetersiz olduğu,
  • Delillerin hukuka aykırı olarak elde edildiği,
  • Yetersiz delil nedeniyle sanığın şüpheden yararlanacağı vb. 

Tefecilik suçunun savunmasında yukarıda sayılanlar örnek niteliğinde olup şüpheli/sanığın dosyasına özgü başka savunma sebepleri de ortaya çıkabilir. Savunmanın dosya özelinde ve hukuki çerçevede yapılması yargılama sonucu bakımından önemli ve gereklidir. Bu bakımdan ceza avukatına danışmakta fayda vardır.

Tefecilik Suçunun Ceza Yargılaması Aşaması

Tefecilik suçunun ceza yargılaması aşaması, mahkemece iddianamenin kabulüyle başlayıp sanık hakkında karar verilmesiyle son bulan aşamadır. Bu aşamaya kovuşturma aşaması da denilmektedir. Ceza yargılaması süreci uygulanacak yargılama usulünün türüne göre farklılık gösterebilir. 

Tefecilik suçu, basit yargılama veya seri yargılama usullerine tabi olan suçlardan değildir. Dolayısıyla bu suçun ceza yargılaması genel hükümlere göre yürütülür. Bu kapsamda, deliller toplanır, tanıklar dinlenir ve olaya ilişkin bilirkişi raporları alınarak duruşmalar yapılır. Yargılama süreci sonunda hakim vardığı kanaate göre sanık hakkında karar verir. 

Tefecilik Suçunda Zamanaşımı

Tefecilik suçunda dava zamanaşımı süresi 15 yıl, ceza zamanaşımı süresi 20 yıldır

Dava zamanaşımı süresi tefecilik suçu bakımından ödünç paranın verilmesiyle başlar. Ceza zamanaşımı süresi ise mahkeme kararının kesinleşmesi ile başlar. Mahkeme kararı, süresinde istinaf yoluna gidilmezse bu sürenin sonunda aksi halde istinaf mahkemesi olan bölge adliye mahkemesinin kararıyla kesinleşir.

Dava zamanaşımı süresinin dolması halinde fail hakkında dava açılamaz. Ceza zamanaşımı süresinin dolması halinde ise, hükmedilen ceza infaz edilemez. 

Tefecilik Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Tefecilik suçunda mahkemenin verebileceği kararlar şunlardır:

  • Beraat
  • Ceza verilmesine yer olmadığı kararı (CYOK)
  • Mahkumiyet
  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB)
  • Cezanın ertelenmesi
  • Davanın düşmesi

Beraat

Beraat kişinin suçsuz olduğuna ilişkin verilen karardır. Tefecilik suçu kapsamında, sanığın suçu işlememiş olması veya suç işleme kastının bulunmaması halinde hakkında beraat kararı verilecektir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Sanığın eylemleri suça sebebiyet verse de bazı nedenlerle ceza verilemiyorsa, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir. Tefecilik suçu bakımından CYOK verilebilecek haller şunlardır:

  • Yaş küçüklüğü,
  • Akıl hastalığı,
  • Sağır ve dilsizlik hali,
  • Alkol, uyuşturucu, hipnoz gibi geçici nedenlerin bulunması,
  • Hataya düşülmesi,
  • Zorunluluk hali (Örneğin kişi girmesi gereken ameliyat için paraya ihtiyaç duyuyor olabilir.)
  • Suçun cebir veya tehdit altında işlenmesi.

Mahkumiyet

Sanığın suçu işlediğinin kesin olarak tespiti halinde mahkumiyet kararı verilir. Mahkumiyet halinde ceza yerine güvenlik tedbiri uygulanabileceği gibi cezanın yanında güvenlik tedbirine de hükmolunabilir. Bu kapsamda; kişi bazı haklardan yoksun kılınabilir ve suç neticesinde elde edilen gelirlere el konulabilir.

Sanık hakkında verilen mahkumiyet kararının kesinleşmesiyle birlikte kişinin tekrar suç işlemesi halinde tekerrür söz konusu olur ve cezasından artırıma gidilir. Mahkumun cezaevinde olumlu davranışlar sergilemesi halinde iyi hal indirimi uygulanabilir. Tüm bu hususlar hakimin takdirindedir. 

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, bazı şartların sağlanması halinde sanık hakkında verilecek kararın açıklanmasının ertelenmesi kararıdır. Uygulamada HAGB kararı da denilmektedir. 

Tefecilik suçunda HAGB kararı verilebilmesi için sanığa verilen cezanın 2 yıl süreli olması, sanığın daha önce kasten işlemiş olduğu bir suçtan mahkum olmaması ve suç işlemeyeceğine yönelik kanaat oluşması gerekir.

HAGB kararı verilmesi halinde sanık 5 yıl süreyle denetime tabi tutulur. Bu 5 yıllık süre içerisinde kasıtlı olarak suç işlenmesi veya yükümlülüklere uyulmaması halinde sanık hakkında verilen hüküm açıklanır ve cezasının infazına geçilir. Aksi halde dava düşer. HAGB kararı sicile kaydedilmez.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, kararın öğrenilmesinden itibaren 7 gün içinde itirazda bulunulabilir. İtiraz, kararı veren mahkemenin bağlı olduğu ağır ceza mahkemesine yapılır.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, sanığın şartları taşıması halinde verilecek hapis cezasının uygulanmasının ertelenmesine dair karardır.

Tefecilik suçunun faili hakkında 2 yıl hapis cezasına hükmedilmişse, daha önce kasten işlenen bir suçtan 3 ay mahkumiyeti söz konusu değilse ve sanığın suç işlemeyeceğine yönelik kanaat oluşmuşsa cezanın ertelenmesi kararı verilebilir.

Cezanın ertelenmesi kararıyla sanık 1-3 yıl arası süreyle denetime tabi tutulur. Sanık, bu denetim süresi içinde suç işler veya yükümlülüklerine aykırı davranırsa cezanın infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Ancak denetim süresince iyi halli davranan sanığın cezası infaz edilmiş sayılır.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi, hüküm verilmesine imkan bulunmadığı takdirde verilen karardır. Tefecilik suçunda; sanığın ölmesi, davanın zamanaşımına uğraması, genel af ilan edilmesi gibi durumlarda davanın düşmesi kararı verilebilir.

Tefecilik Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Tefecilik suçunda istinafa başvurmak mümkündür. İstinaf başvurusu, kararı veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile veya zabıt katibine beyanda bulunma suretiyle yapılır. İstinafa başvuru süresi 7 gündür. Bu süre içinde başvurulmaması halinde karar kesinleşir, istinaf yoluna gitme hakkı kaybedilir. 

Tefecilik suçunda istinaf mahkemesinin kararlarına karşı genel anlamda temyiz yoluna başvurmak mümkündür. İstinaf mahkemesinin kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyecek haller şunlardır: 

  • 5 yıl veya daha az hapis cezası ile adli para cezaları
  • 5 yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan kararlar
  • Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin kararlar
  • Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin kararlar

Temyiz yoluna başvuru istinaf mahkemesine verilecek dilekçe ile veya zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılabilir. Temyiz başvurusu süresi, kararın öğrenilmesinden itibaren 15 gündür

İstinaf ve temyiz kanun yoluna başvurabilecek kişiler; cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık, katılandır. 

Sonuç

Tefecilik suçu, uzun süreli mahkumiyete ve mal kaybına neden olabilir. Dolayısıyla sürecin dikkatle yürütülmesi, usule ve sürelere uygun hareket edilmesi, savunmanın tüm hususlar ele alınarak gerçekleştirilmesi önem taşımaktadır. Bu noktada uzman ceza avukatına danışmakta fayda vardır.